inanın canını çok sıkan bir şey. silahınız yoktur. silahla ölemezsiniz. ikinci katta oturduğunuzdan camdan atlasanız gene bir şey olmaz. evde demin gizli gizli fare zehiri filan aradım o da yok. bir tek novaljin var bir kutu ama ilaç içmek istemiyorum. tüylerim ürperdi. insanının ölüme beklediğini düşününce. öyle intihar etmek ne kadar zordur. ilaç içip yani. bekliyorsunuz öylece ilacın etkisini göstermesini. insan çıldrır o şekilde. saniyelik olmalı ki yapabileyim. bizim üç kat üstteki komşuyla aramız çok iyi. kapıyı çalıp koşarak atlamak bile geçiyo içimden. çok mutsuzum. öneri bulamıyorum nasıl ölmek için. kendimi asmak da ürkütyor beni.
"lan önce ölmeye karar ve götoş.artislik yapma" diye cümle kurmana neden olan kararsızlık modelidir.
asit kazanının içine atlayarak ölmek en sağlamıdır dostlar, ben denedim çok işe yarıyorğğğushhhğ..
"Ve ben, iki sevgiliye yaraşan en güzel ölümü buldum. Anlatayım mı?
Siyanür dolu bir küvete girmeliyiz önce... Ya da baldıran otu... Evet, bu daha iyi. Siyanür derimizden içeri girebilir. Ve de vaktinden önce öldürebilir bizi. En iyisi baldıran otuyla kaynatılmış köpüklü su. Üzerinde ful yaprakları. Binlerce yaprak. Önce o suya girip yıkanmalıyız... Saatlerce... Sadece dokunmalıyız birbirimize. Ellerimizle... "
diyor Civan Canova, "ful yaprakları" isimli oyununda. e o zaman önce bir sevgili bulmak lazım mantıken yaklaşırsak. hadi buldun onu ikna etmek lazım ki bu da ayrı bir dert. Sonra baldıran otu ve ful yaprakları bulmalıyız. hadi bu bir nebze kolay bir mesele. valla artık gerisi sana kalmış ciğerim benden bu kadar. **
bir bmx'in arka tekerine karton sıkıştırmak gibidir kararsızlık. yapsam mı yapmasam mı nın ötesinde usulca esen serin yaz rüzgarını ciğerlerinde hissedip güneşi sevmediğini farkedenin güneşe sevmediğimi nasıl söylesem deme telaşıdır.
gecenin doruğunda içimi ürperten düşüncedir bir insanın kararsız olması. özellikle de intihar gibi hayati bir konuda. neden ölmek ister ki bir insan? her bahar sabahında pencereye vuran fok çığlıklarından neden kurtulmak ister? bambaşka bir şehrin baharında çınlayan yağmur damlaları gibi etkisiz midir gerçekten modern dünya denen flash mobvari güçlüklerle dolu sırlar cennetine?
neden savaşmak yerine, pelikanları sırf koca ağızlı oldukları için sevmek yerine belki de bambaşka biri olduğunu sandığı için ulu bir çınara umutsuzca aşk şarkıları yazmak yerine neden göçmek ister kırk beş derecelik açıyla duran panjurların arasında bir kuş olup belki de tavuk olup, belki de penguen olup uçmayı öğrenerek? neden kendisi seçmelidir ölümü pervasız çırpınan kanatlarında kaderin ? belki de yasaklanacağından bihaber tüm ihtişamıyla kendini göklerin hakimi ilan eden concorde'un üçgen kanatlarında saklıdır mutluluk. usulca başucumuzda, belki de taa ücra bir köşede kırmızı doğan sonra yavaş yavaş, sezdirmeden sarıya dönen bir gaz bulutundan gelen enerjiyi, neşeyi, yaşam sevincini birdaha yaşayamamayı hıncal uluç gibi gülememeyi nasıl göze alır bir yaz sabahı ölü bulunmayı dileyerek?
kesinlikle bir zamanlar yaşadığım bir duygudur. ilaçla veya zehirle tam sonuç almama ihtimali hayli yüksektir. pek tabii kendimden biliyorum. bunun dışında silah da yoksa ve yükseklik korkunuz varsa en uygun olanın kendini asarak hayata son verme olduğunu düşünmüştüm. sonra halatı nereden bulacağımı bir türlü bulamadım efendim. onu da geçtim insan kendini normal bir evde nereye asar? bu sorunun cevabını da asla bulamadığımdan intihar denemelerim sonuçsuz kalmıştı.