Amerika'da çıksa milyon satabilecek hande yener albümüdür. O dönem müzik çevrelerinin nasıl şok olduğunu ve kalitesini alkışladıklarını çok iyi hatırlıyorum. Tabi ki albüm kaliteli olduğu için satmadı.
Eğer bu albüm gerekli satış oranına ulaşsaydı bugün serdar demet gibi tipler tarih olurdu ya da bu albüme uygun hale yenilenme yaşarlardı.
Kibir ve romeo gibi şarkıları aynı sound ile madonna söylese ortalık yıkılırdı.
Beni siz delirttiniz.
Tanrı'yla aynı fikirde değilim
intihar edenlerin
cehenneme gideceği konusunda,
kainatın yaratılışına
katılmaktan bıktığımda ruhum,
intihar edeceğim bende
denenmemiş bir yolla
nerdeyse bütün akıllı kalpler
intihar edip siktir çekmiş yeryüzüne,
ben ateist değilim, babasıymış gibi
tanrı'ya küsen bir çocuğum
eğer tanrı intihar edenleri ve nietzsche'yi
cehenneme gönderirse
cehennemde yanmayı tercih ederim bende
tanrı dürüstlüğü sever..
tanrı'nın hayal gücünü beğenmiyorum
ben tanrı olsam
peygamberler göndermez
direk konuşurdum insanlarla
ben tanrı olsam
hitler'i iyi kalpli bir yahudi olmakla cezalandırırdım
yahut yetenekli bir yazar yapardım onu
içindeki kötülüğü insanlara değil
tuvallere boşaltırdı
ben tanrı olsam
devletler yok olur
gül kokulu bireyler var olurdu sadece
atlar çılgın zamanlar koşardı
ben tanrı olsam
düşünce gücüyle herkesin
istediği karakter olmasını sağlardım
dünya bir şiirin
yaratılım sürecine dönüşürdü böylece
ben tanrı olsam intihar ederdim
insanlarla birlikte
acı çekmeyi öğrenemediğim için
hiç bu hallere düşmem gibi geliyordu, deliliğin düşüncesi bile deliceydi. kendimce gayet sıradandım, normaldim. normal olmak ne demekse artık, ben tam karşılığıydım.
her şey 3 gün içinde oldu. sırasıyla babamla çok büyük bir kavga ettik, nişanlım yüzüğü attı, iş ortağım kefili olduğum yüklü miktarda krediyi çekip kayıplara karıştı. sıralamanın bu şekilde olup olmadığını tam olarak hatırlamıyorum. ancak asıl film annemin elinden telefonu kapıp sözde nişanlımın halasına "bana bak kadın şimdi seni yaşına başına bakmadan bir güzel düzerdim ama karşıdayım biliyorsun, yol uzun ve üşeniyorum!" dedikten sonra koptu. valide hanım fenalıklar geçirdi. sen böyle biri değildin, olaylar üst üste gelice delirdin herhalde dedi.
henüz delirmedim ama delirmem an meselesi dedim. daha sonra dayımın emrivakisi ile ördek gözlü bir psikolog bozuntusuna 6-7 kez gittim. kadın salak salak sorular soruyordu, ben ise aptal aptal cevaplar veriyordum. ancak beni dinlemiyordu, ne anlatırsam anlatayım başını ufak bir reveransla yukarı, aşağı sallıyor hı hı diyordu. arada bir duvar da asılı olan tabloya bakıp iç geçiriyordu. tablo, resim sevinci programında ki kabarık saçlı adamın 20 dakika da boyadığı sıradan göl resimleri gibiydi, kıymetsizdi. ben konuşurken sürekli elini koltukaltına sokup, kokluyordu. bir değil, iki değil dayanamadım. ayağa kalktım, ben de koklayabilir miyim diye sordum. beni kovdu. iyi de oldu.
internete dadanmıştım, psikoloji sayfalarını geziyordum. internet bana psikolog kadından daha iyi geliyordu. amerikalılar' ın self-make in bokunu çıkardıklarını gördüm. kendin yap, kendini tanı, kendini tedavi et, kendini geliştir, daha birsürü kendi kendini becermeye varacak onlarca saçmalık okudum. bence uğraşmamalıydı insan kendiyle bu kadar. rahat bırakmalıydı, deliliğini kabul etmek bir bakıma onunla yüzleşip devre dışı bırakmak demek oluyordu. yüzleşemedim...
hande yener'in diğer albümlerine kıyasla daha bir profesyonel duran *, türkiye standartlarında özgün sayılabilecek, dünya standartlarında ne sayılacağını bilemediğim albümü..
amerika'da ya da ingiltere'de çıkmış olsaydı listelerde ilk 10'a girebilecek madonna'nın Confessions on a dance floor'u tadında güzel albüm. bu albüm aynı zamanda bir çok riski de beraberinde taşıyor türk dinleyicine beğeni açısından. saz yok, darbuka yok, oryantal ezgiler yok yani bizim insanımıza yabancı bir müzikle çıkıvermiş ama buna alışmamız lazım fantezi/arabesk yapıcam diye kasan bizi eurovision'larda rezil eden bünyeler varken bu albümü dönüm noktası olarak kabul etmeliyiz kral tv'de ishal olmuş çocuk misali kırım kırım kıvranan şarkıcı bozmalarına tokat gibi gelen albüm. gerek altyapısı gerek sözleri ile üstünde bayağı durulmuş, emek harcanmış olduğu belli. iddia ediyorum bu albüm 2000li yılların türk pop'u için dönüm noktası olacaktır, örnek alınacaktır.
kendi şahsi fikrimi beyan etmem gerekirse, berbat ötesi bir albüm olmuş. hande yener'in diğer albümleriyle kıyaslandığında, bir tane bile kulağa hoş gelen parça olmadığı görülecektir. sadece romeo adlı bir parçanın nakaratı falan güzel ama o şarkıda da hande yener ısrarla romeo'yu romiyo diye okuyo inanın sabahtan beri sinirim bozuldu, kafam takıldı resmen. ne romiyosu a.q. ? dilin mi dönmüyo, bilerek mi yapıyosun nedir senin olayın. ohh be rahatladım.