sakin, sessiz, vicdanlı, merhametli bebek ve hayvanlara aşırı sevgi besleyen, girdiği ortama ayak uydurmasını bekleyen, sıradan şeylerden hoşlanmayan, sinirlendiğinde ise kendini bile sevmeyen, kıskanç bir insanım.
bilmiyorum, hiç bakmadım nasıl biri olduğuma... Zaten ne olduğunda da pek önemli olmuyor, insanların gözlerinde nasıl biri olduğunuz sonucu belirliyor.
çok eskiden matematik dünyası dergisini alırdım. o dergiyi bulmak da zordu hani. neyse o derginin bi sayısında özyapı dönüşümleri diye bir konu işleniyordu. o kurama göre, bi sineği diğerlerinden ayrıştırabildiğin zaman ona isim veriyoruz. örneğin, her iki kişi de 1.70 boyunda, mavi gözlü, erkek diyorsak henüz onları ayrıştırmaya dair daha fazla nitelik belirlemeliyiz.
biri sağdaki, biri yukarıdaki, biri şiir sever, biri terazi burcu diyerek ona isim kazandırabiliriz.
yani nasıl birisiniz denildiğinde, yazılacak şeyler bizi diğerlrinden ayrıştırıp ortak oyku ismi kazandıracak şeyler.
tıpkı bunu yazmam gibi, ispatı da aşağıdaki linkte.
zaman geçtikçe farkındalığım iyice arttı. özellikle son bir yıldır hayatıma giren kişiler sayesinde insanlara artık daha temkinli yaklaşıyorum. insanlar çok iğrenç.ben bu çağa ayak uyduramıyorum. herkes o kadar namert o kadar haysiyetsiz ki karşılarındaki insanı da kendileri gibi olmaya zorluyorlar. ama ben buna kanmayacağım.
Dalında büyüyüp, olgunlaşacakken bir sebepten kopup yere düşmüş bir meyve gibiyim.
Bu Hayatta Beş kuruş değere sahip değilim artık. Her şeyin çok farklı gelişebileceği bir ihtimal değil, bir gerçekti, gerçeklikti ama yarını öngöremiyorsunuz. Oluyor işte bir şeyler oluyor siz artık ona ister ihmal deyin, ister talihsizlik.