insnaı eğlendirebilen bir kolera şarkısıdır. Kendine aşık insanlara verilen bir sıfattır. Aynı zamanda bir çiçekten alınmıştır bu sıfat. Şarkının nakaratı da şöyledir:
Sen gitte velin gelsin,
Seninle anlaşmak imkansız
Çağır ya abin ya baban gelsin
onlar senden daha iddiasız.
yok! yok! yok! bu iş olmaz!
ne ar, ne gurur kaldı utanmaz
Benim çelik mikrofon paslanmaz.
Aramızda bir şarkının lafı olmaz!
elif şafağın bayıldığım bir yazısında bahsettiği kişilik yapısıdır.
erkeğin narsisti âşık olmayagörsün ince ince incitir, zedeler sevdiğini, yemeğine zehir karıştırır gibi. aşkla, alkolle, meyveyle, şekerle damıtılmış ağulu kokteyller ısmarlar sevdiğine. sevgili ya da eş, hangisi ise duruma göre, bilmeden, hissetmeden, her gün biraz biraz alır bu zehirden. usulca olur tükenişi, sinsice gerçekleşir kişiliğinin ölümü. her gün biraz daha kaybeder gücünden, tahayyülünden, gerçekleştirmek istediklerinden. sevgili ya da eş bilmez ki erkeğin narsisti içine alır, usulca kurutur kadınını. kendine bağımlı kılarak yapar bunu. kendine danışılmadan yapılan her şeyi eleştirir. bağımsızlığı sevmez. ne var ki bağımsızlığı sevmediğini açlıkça dile getirmez. tam tersine, elbette diye gürler: elbette kadınımı bağımsız isterim ben. kendi ayakları üzerinde dursun, vurdu mu inletsin, çatır çatır! ne var ki pratikte, gündelik yaşamın rutininde ve iki kişilik hayatların mahremiyetinde, birden tersine döner pusula. erkeğin narsisti lafa gelince bağımsız kadın isterken, pratikte hamur gibi alıp şekillendirdiği bir eş ister. hamur parçası dillenirse, hele hele ona karşı gelip başına buyruk hareket etmeye kalkışırsa, erkeğin narsisti sindiremez bu durumu, asabileşir. anında tepki verir. ama tepkisi de tıpkı hisleri gibi dolaylı ve maskelidir. başka şeyleri bahane edip kavga eder, oysa tek derdi iktidarının tanınmamasıdır.
reçelci, turşucu...
kadının narsisti aşık olmayagörsün ince ince incitir zedeler sevdiğini, yemeğine zehir karıştırır gibi. aşka, şekere, tarçına bulanmış ince kıyım zehirler ikram eder sofrada. hiçbir lafını doğrudan doğruya söylemez, hep bir dolaylılık vardır üslubunda. açıklamalardan çok imalarla konuşur, soru sormaktan ziyade ağız aramaya alışkındır. kadının narsisti yatırımcıdır, uzun vadeli düşünür, spontanlıktan kaçınır ve risk almayı sevmez. tartmadığı işe girmez, kendi çıkarına uygun görmediği erkeğe pas vermez. kadının narsisti arşivcidir. muhakkak biriktirir. reçelcidir, turşucudur, kavanozcudur; meseleleri türlerine göre ayırıp, sirkeleşene kadar bekletir ruhunun kavanozlarında, hafızasının güneş görmemiş kuytularında. sonra, mesela bir hadisenin üzerinden iki sene ya da beş ay geçmiş olsun, o pat diye açar bir kavanozu, masaya getirir o eski meseleyi, meğer hiç unutmamış, meğer bunca zaman bu anı beklemiş, meğer pusuya yatmış bir av hayvanı gibiymiş, meğer daha nice nice kavanozları varmış kişiliğinin kilerinde, dizili öyle mutsuz mutsuz raflara.
resmi tarih gibi...
erkeğin narsisti terkedilmişse felaket! hele bu şekilde aşktan düşmeyegörsün, hemen bir telaşla herkese duyurur ilişkisinin bittiğini, kendini aklayan, berikini suçlayan bir dizi açıklamayla beraber. stratejik davranır, kime ne söyleyeceğini hesaplar. açıklar ve beyan eder. resmi tarih gibidir, ister ki kendi yorumu kalsın ayakta, tutanaklarda, ortalıklarda. ister ki zeval gelmesin kendine, prestijine, erkekliğine. erkeğin narsisti bir ilişki biter bitmez, derhal bir yenisine yönelir. yalnız kalmaktan ödü patlar. pohpohlanmadan, hayran olunmadan, bir başka bedenden enerji devşirmeden yaşaması imkansızdır. o yüzden, vakit yitirmeden bir başka kadın bulur. mümkün mertebe, bir öncekine nazaran bambaşka kumaştan dokunmuş bir kadın olur bu.
cilalı bir elma
kadının narsisti terkedilmişse felaket! hele bu şekilde aşktan düşmeyegörsün, dinlenmeye, anlaşılmaya, onaylanmaya ihtiyaç duyar hemen. başlar anlatmaya, ona buna, karşısına çıkana, yakın bulduğuna. seçici davranmaz, aslolan konuşmak ve anlatmak ve aklanmaktır. gevezeleşir, obsesifleşir, kindarlaşır. yalnız kaldığında sık sık kilerine gider, tüm kavanozlarını elden geçirir, parlatır, açar, kapatır, asla unutmaz ve unutturmaz. kafasında hayali intikam sahneleri tasarlar. hep güzel ve bakımlı ve arzulanılasıdır bu sahnelerde. kendini parlattıkça parlatır, cilalı bir elma gibi uzak doğallıktan, sahicilikten. aklı ve rüyaları hâlâ eski sevgiliyi ya da eşi cezalandırmakla meşgul olduğundan, hemencecik yönelmez bir başka erkeğe. kalabildiği kadar kalır post-ilişki (ilişki sonrası) aşamada, kavanozları arasında.
kadın ya da erkek pek fark etmez, narsist âşık olmayagörsün, pahalı ışıltılı ama aslında içten içe sevmediği bir oyuncak bulmuş hırçın ve hırslı bir çocuk gibi alır, kurcalar, bozar, parçalar oyun nesnesini, muhakkak yok eder berikini.
spordan sonra ayna karşısında fazla vakit harcamamdan ötürü etkisine kapılmaktan korktuğum şey. vücut konusunda ciddi anlamda kendini kaptırmaya başladığım olgu. insanın kendine aşık olması mükemmelin kendisinin olduğunu zannetmesi.
az önce bir arkadaşımda tespit ettiğim bir hastalık türüdür. bu insanlar her şeyin en doğrusunu bilir ve yaparlar her tartışmada onlar haklıdır. diğer insanlar onlara göre son derece boş ve gereksizdir. sizin için çok değerli biri ölse dahi başın sağ olsun diyeceği yere ölümünden dolayı iyi olmuş bile diyebilirler. kendilerine aşıklardır. yolda bir kız gördüğünde ben niye ona bakıyorum o bana baksın diyebilirler. ve hastalık önemli bir hastalıktır.
narcissus kendisine aşık olan bir avcıdır. Göl sularında kendi yansımasını görür ve kendi yansımasıyla ilişkiye girmeye çalışır. Dolayısıyla boğularak ölür.
Hem homoseksüel dir. Hem de psikolojik olarak değişik bir homoseksüeldir.
benmerkezci karakterdedir. her şeyin en güzelini kendisinin yaptığını, her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini düşünür. kendisine yönelik bir eleştiriye katlanamaz. kendini herkesten üstün görür, herkese tepeden bakar. biri çıkıp onun düşüncelerine laf edecek olsa hemen bozulur. diğer insanların görüşlerini dinlemez, dinlermiş gibi yapsa da önem vermez. kimseye ihtiyacı yokmuş gibi davranır. bir şeyler bilen tek kişinin kendisi olduğunu zanneder, hep ön planda olmak ister. olaylara her zaman kendi açısından bakar. kendisiyle aynı görüşte olmayanlarda bir bozukluk olduğunu düşünür. asla empati kuramaz. kendisinin sevindiği şeylere başkasının sevinmemesine ya da üzüldüğü şeylere başkasının üzülmemesine şaşırır. sadece kendi çıkarlarına göre hareket eder. hiç vermez ama hep almak ister. cümlelerine genelde ben diye başlar.