kişinin kendini beğenmesinde en zirve noktadır. bazı özellikleri, dünya sanki onun etrafında dönüyormuş gibi davranmak; Hep “en bir şey” olmaya çalışmak; hülasa; Olumsuz eleştirileri duymamak ya da beğenilmeme durumunda öfke krizlerine girmektir.
benlik imgesine yapılan aşırı bir yatırımı anlatan psikolojik problemdir. gerçek benliğe yabancılaşma, empati azlığı ve duygusallığın bastırılması demektir.
Bir vektör olarak bulunur. Asla kurucu bir yapı olarak gelişmez. Çünkü ötekinin gözündeki imgesiyle ilgilidir. Kişinin libidinal ekonomisinin ne kadar düzeyde egoya dönük olduğuna ilişkin geliştirdiği afekt ve düşünceler geliştirir. Fakat burdaki önemli nokta bir kurucu olarak var olmamasının sebebi olan narsizmin her yapının içinde bulunmasıdır. Schreber vakasına bakarsanız, ordaki olan şeyin tamamen kendine dönük bir libidinal ekonomi olmasıdır. Fakat bu bir travmanın sonucunda "açığa çıkar". Yani bu ekonomi değişkendir.
Narsizme bir yapı olarak bakmaktansa, bir vektör ve aynanın getirisi olarak görmek daha hakikate yakın olacaktır. Zira hanginiz alkışlanmak istemez ? Hanginiz alkışlanmak istediği çevrede hareketlerini mükemmeleştirmez ? Hanginiz bu çevreden yansıyan imgenin düşüşünde boşluğu deneyimlemez ? Bunlar üzerinden tanımlamaya kalkarsak, en küçük yapısal farklılığı kurucu bir şeymiş gibi yapılaştırmamız gerekir.
doğada kendinin yetersizliğinin farkında olarak yaşayan tek canlı insandır. hayvanlardaki organik ego, içgüdülerini tatmine yönelik yeterli bir egodur. fakat insani ego; içgüdülerinin tatminini taşıyacak yeterlilikte olmadığı içindir ki libido kendi egosuna yeterince yatırım yap(a)maz ve çok erken yaşlardan itibaren arzularını tatmine yönelik nesnelere yönelir. fakat böyle bir tatmin sözkonusu değildir elbette. insanın bu daimi ötekine bağımlı olarak yaşaması ontolojik hakikatidir.
bu durum için; yani bu eksiklik ve bağımlılıktan doğan ızdırabı dindirmeye yönelik olarak, egosuna yetkinlik kazandırmak ve/veya arzularını bir takım nesneler aracılığıyla tatmin etmek iki kaçınılmaz çözüm yolu olarak düşünülebilir. (omnipotent/potent) işte narsizm egoya yetkinlik kazandırmaksızın salt arzu ve isteklerin tatminine yönelik nafile ve umutsuz patolojik bir durumun ifadesidir. başka bir deyişle yetkin olmayan bir egonun idealize edilmesi durumudur.
enteresandır; freud ve çağdaşları zamanında en sık görülen psikolojik rahatsızlık obsesif konvülsif bozuklukken içinde bulunduğumuz dönemlerde narsistik kişiliklerdir. bu tamamen içinde bulunduğumuz toplumların kültürel yapısının farklılığıyla ilgilidir. kapitalizm öncesi toplumlarda arzu bastırılırken, kapitalist toplumlarda bilakis kışkırtılmaktadır. kişi arzusunu metalaştırdığı ölçüde sisteme dahildir, ve sistemdeki işlevi ölçüsünde vardır. birey var olabilmek, bir kimlik kazanabilmek adına, henüz kendisininde yeni öğrendiği, arzusuna karşılık gelen o arabayı, evi, telefonu veya o çantayı kullanmak zorundadır.
velhasılıkelam her toplum ve çağ kendi psikolojik rahatsızlıklarını kendi oluşturmaktadır ve narsizm de daha ziyade bizim çağımızın ve toplumlarımızın eseridir efendim.
bazı insanlarda çok küçük yaşlarda başladığına inandığım kendine hayranlık halidir. bu gibi bazı psikolojik vakalarda boşuna çocukluğa inilmeli denmiyor.
her zaman var olan şeydir. Ancak son yıllarda, bir miktar artış gösterdiği görülmektedir. Bunun psikolojik nedenleri kadar başka nedenleri de var; paylaşma ve aidiyetlik duygusunu veren aile bağlarının çözünmesi, kapitalizmin, insanı “tüketici “düzeyine indirip tükettiği müddetçe var sayması, reklamların sürekli “daha fazlasını hak ettiğimiz”i söyleyen cümleleri, iş hayatında rekabet ekseninde sürekli daha iyi olunduğunu ispatlama çabası narsizmi besleyen ve kuvvetlendiren şeyler.
kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu olup, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur. Sigmund Freud narsisizmi ‘dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi’ şeklinde açıklamıştır.
Çok yakışıklı bir abimiz olan Narkissos'un suda ki yansımasına aşık olmasıyla başlıyor herşey. zira bunun sonrasında ayna icat edildi. Olmasaydın olmazdık Narkissos.
toplumda ne kadar da hep kendilerini beğenen ve herkesten üstün gören, kimseyi beğenmeyen, bütün mükemmel özellikleri kendine atfeden kişiler olarak görülseler de aslında içlerinde bitmeyen bir kendini kabullenemeyiş ve kendileri hakkında olumsuz duygular vardır. kendini her daim yüceltmek isterler, bunu da çevresindeki kişileri aşağılayarak ve küçümseyerek yaparlar.