ablaların ablası narpiz ablamdır o benim. memleketimizi, ecnebi ellerde başarıyla temsil eder. iyi yürekli bir melektir sanki. kendisi istanbul'umuza teşrif ettiğinde tanışabilmek için heyecanla beklemektedir demokritos kulunuz.
'teyzeeeaaaaaaa teyzeeaaaaaaa' diye bağırsam düzgün yaz şunu diycek bi teyzedir kendisi.. baskıcı teyze.. iki nokta koyma demedim mi sana ben? ya tamam güzel yazıcam. 'ya' falan filan kullanma benimle konuşurken! **
ideolojik olarak 'bazı noktalarda' kesiştiğimiz inatçı bir teyzedir. neden teyzedir? kendisi bana annem yaşında olduğunu söyledi *** gramer yanlışlarını yakaladığında garip bir haz aldığını düşünüyorum. saçları kızıl ve kısa, kulakları, kaşları, burnu küpelerle dolu, deri giyinen çılgın bir imajı var nedense gözümde.. yanlışı yakalayınca fonda black metal eşliğinde kafa sallıyor bence *
efendim, beni türk dili mezunluğumdan utandırır bir abladır. o olmasa, pek çok entry'im imla hatalı imla hatalı duracaktı sözlük sathında. imla konusunda, beni -inceden- adam eden insandır kendisi
tabii tek özelliği bu değildir. güzel sohbet, güzel düşünceler de bu ablanın özellikleridir ama onları sonra yazarız artık. yavaş yavaş.
bir arkadaşım vardı adı yücel, üniversitede herkes benim hareketlerimi çocukça bulup, eleştirip, benimle bağlarını koparırken, yücel beni düzeltmeye çalışırdı. ben de hareketlerimin yanlışlığını bilirdim ama çoğu zaman dikkatsizlik yapardım ve nasıl düzeleceğimi bilmezdim. yücel beni bırakıp kaçmadı, beni az da ** olsa düzeltti, en azından bunun için uğraştı. bu yüzden yücel en iyi arkadaşım olarak kaldı.
beni sanal alemde düzelten, yaptığım dil bilgisi hatalarını özel msj olarak bana ileten sanal insandır.
sanalda en sevdiğimdir.
sağolsun dediğimdir.
nasıl teşekkür ediliceğini bilmediğimdir.
sıradan dertlerin insanı olmadığı anlaşılan, sıradann insanlardan olmadığı zaten aşikar olan; kırlara, çiçeklere, patikalara, ağaçlara isimini yazan cümle kelimelerin devrik cümlelerde de güzel duracağını gösteren insandır.
dikkatli bir yazar oluşuna da , gramatik hassasiyetine da minnet duymaktayım...
son olarak kırık dökük yazılara/kişisel iletilere alçı çektiği için teşekkür etmek istiyorum, kusura bakmasın zira kusur bizde çok olur...
son olarak bana sunay akın'ın çok sevdiğim bir şiirini hatırlatıyor nick'i
Son karesi gibi Red Kit'in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
bir meyvenin yuregi
gunesi gormek icin nasil catlatirsa kabugunu
acilar, kirilmasidir idrakimizi kaplayan kabugun
tarlalarinizdan gecip giden mevsimler gibi
kabul edebilseydiniz yureginizin mevsimlerini
bakabilirdiniz pismanlik ve uzuntulerinizin kisinda
huzur icinde cevrenize...
der halil cibran bir şiirinde...
yılkı atı denen bir at vardır, sahibi tarafından özgürlüğe, kendi bildiği hayat çizgisine emanet edilen/salıverilen. bir mücadele hikayesi, bir kurtuluş düşüdür bu at üzerinden betimlenmek istenen...kimisi döner gelir çıkış noktasına, kimisi yürür kendi yoluna...zira her ayrılık bir risktir ve bireysellik de yalnızlığı barındırmaktadır bir yanında...
dizginsiz bir hayatın başıboş kırlarında nasibi neyse onu bulur yılkı atı...kanaatkarlık vardır biraz, teslimiyet de... mukadderat mı yoksa ? bunun gibi bir şey
bana nadir entry tebrik mesajı gönderen nadir yazar arkadaşımız. nicki ilginç diyeceğim de yani benden önce ilginçliği konuşulmuş da. çok tatlı dilli sempatik bir uyarıcı da kendisi. fikirlerin de uyuşması sevindirdi beni. *