ölümcül tehlikesi olmamakla birlikte eğlenceli olan bir tür aktivite. şehrin varoşlarında hemen hergün yaşanan türden...
hemen evden her çıkışımda bir ekip arabası yanaşıp da kimlik soruyor ki sulukule'de oturuyor olmamın etkisi de yadsınamaz bu durumda. bir de üzerine ikram-rica arama girişimleri ve akıllara zarar diyaloglar...
narkotik ekipten esmer, yağız, pmyo'dan yakın zamanda mezun olduğu aşikar bir memur arıyor üstümü rızam dahilinde ve ben istifimi bozmadan sigaramı içiyorum:
- toprağam, sigarayı aramadan sonra içsen?(dumandan suratını buruşturarak)
+ peki, burada kendimi, rızamla aratıyorken sizler sigaramı içmeme izin verip sonra arasanız? hem zaten buralarda, üzerinde birşey olan adam böyle kolayına aratmaz kendisini takdir edersiniz ki.
* doğru söylüyorsun ama bizimki de vazife işte...
+ vazifenize kelamım yok ama vazifeniz, sigara içmemi engellemek olmamalı diye düşünüyorum içten içe. yasada değişiklik olmadıysa açıkhavada tütün mamulleri tüketilebilir durumdaydı en son.
- sağol toprağam(arama bitmiştir).
- temiz.
+ hadi eyvallah...
bir sonraki arama seansında ekip arabası, amerikan filmlerinden çalıntı olduğunu düşündüğüm şekilde yanaşır ve içeriden tok, tecrübeli bir polis sesi:
- pardon beyfendi, kimlik kontrolü.
+ kolay gelsin, buyrun.
- bi üst araması da yapalım(sanırsın lokantada tereyağlı iskender sipariş ediyor.).
+ (temiz olmanın getirdiği rehavetle) aradığınız şey yeleğimin iç cebinde olmalı, itiraf ediyorum.
- ?!?
+ suç olduğunu biliyorum ama ekonomik şartlar işte.
- (ceketin iç cebindeki psp'yi, eline alarak aramaya devam eder.) hani yok burada birşey.
+ orjinal oyunları çok pahalı oluyor, o yüzden internetten indirdim. bir daha yapmam...
- la havle vela...
bir sonraki arama seansında sokağın köşesini tutmuşlar ve ben işe yetişmeye çalışıyorum seri adımlarla.
- genç...
+ ...(hız kesmeden devam)
- beyfendi bakar mısın?
+ (olduğu yerde dönerek) kimlik kontrolü ve üst araması biliyorum. tc kimlik numaram 11********* ama üst aramasına vaktim yok, işe geç kalacağım.
- biz seri bir şekilde arayalım gene de.
+ peki madem, kronometreyi çalıştırıyorum.
- (cebimdeki plastik anahtarlığı tutarak)bu ne, basılmış kubara benziyor?
+ anahtarlık.
- (cebimdeki pili tutarak) bu ne?
+ pil. siz cebimdeki eşyaları mıncıklamakla uğraşmasaydınız memur bey. ben size liste halinde sayardım.
- sululuk yapmayın beyfendi.
+ önce siz başlattınız ama. (o sırada personel servisindeki arkadaşım arar) siz beni beklemeyin, beni memur beyler bırakacak iş yerime aramadan sonra.
- ne alakası var kardeşim?
+ (telefondaki arkadaşıma) tamam durun, memur bey üzerimdeki 5 gram kokainle beni bırakacağını söyledi.
- (devre yanma efekti) git kardeşim, git başım belaya girecek.
+ valla sizin işiniz de zor. hak veriyorum, akıllısıyla, delisiyle uğraşın durun.
o değil de yoldan geçen herkesin üzerini arayarak, hele ki sabıka kaydı tertemiz insanları dahi arayarak ne bulabileceğinizi sanıyorsunuz azizim? milletvekillerinin ortağı olduğu nakliye ve lojistik firmalarının, sevkiyatlarını kontrol etseniz 3-5 gram kokain, 3-5 kilo esrar, birkaç tane uyuşturucu haptan fazlasını bulabilirsiniz oysa. hani epeydir sulukule'de oturuyorum ve buralarda hiç kenevir tarlası görmedim ben. veya kokain imalathanesi de yok. bu da bizi, "uyuşturucunun dışarıdan girdiği" nihai sonucuna ulaştırır ve bu noktada da girişini engellersen alımını, satımını ve kullanımını da engellersin. hoş gerçi böyle bir durumda sektör kendisine yeni pazarlar bulacaktır. zira işletmeye giriş dersinde temeli oluşturan unsurlardandır talep ve birşeyin talebi varsa arzı da girişimci düşünce sahibi insanlar tarafından gerçekleştirilir. haliyle de dünya üzerinde "uyuşturucu kullanma isteği" ortadan kaldırılamayacağı için bu pazarı kapatmak da mümkün olmuyor. bana dünya üzerinde uyuşturucu ticaretinin dönmediği, kullanımının olmadığı bir ülke gösterebilir mi memurlarım ya da devlet büyüklerim?
peki bu gibi uygulamalarda gelişim nasıl oluyor onu da inceleyelim. alınan önlemler kapsamında "sulukule, hacıhüsrev, karabayır" gibi bu işin "wall street"i diyebileceğimiz bölgeler kontrol altında tutuluyor. mahalleye giriş ve çıkışlar çok pis denetleniyor... sonra? sonrasında güngören, güneşli, kuştepe(ki kuştepe alternatif bir pazar olmaktan çıktı denilebilir son zamanlar) gibi alternatif pazarlar bulunuyor ve ticaret, tüm hızıyla devam ediyor. benim polislerim de hala yoldan geçen insanların üzerlerini arayıp, sorguya çeksin kendince...
"bu nasıl bir saçmalıktır?" diye soranlar da "kaza kurşunlarına" kurban verilsin, sorgulanırken ayağı kayıp da pencereden düşsün falan... protest gençler de imf protestosunda olduğundan, a be de'nin emperyalizmini kahretmekle meşgul olduğundan bu noktadaki açıklık gösteriversin kendisini.
mahalle bakkalı'ndan sigara almaya gittim ama sigara camekanı pür-ü pak bir halde duruyordu karşımda. şahsıma da biraz borcu olan bakkala şakayla karışık takıldım "hepten saldın işleri mehmet amca." diyerek. o da birkaç dakika dert yandı durumdan. hükümetin uygulamalarının, sistematik bir şekilde küçük esnafın anasını nasıl siktiğini falan anlattı(ki bunların farkındaydım ama sigarasızdım nihayetinde) "eyvallah" diyerek kaçtım ülkeyi kurtarmaktan(vicdani red böyle bir şey sanırım ki...).
bakkaldan çıkıp da sokağın başındaki tezgâhta kaçak sigara satan abiye doğru giderken ekip otosu(fiat doblo) karşımda aheste aheste geliyordu üzerime. yanımda durdukları anda seri bir hareketle kimliğimi çıkartıp şahadet ve orta parmağım arasına sıkıştırarak uzattım şoför mahalinde olana. ötekiler araçtan indiler(diğer iki memur) tanıdık ve hatta ezberlediğim acınacak ses tonları ve yapmacık bir samimiyetle "bir de üst araması yapalım" dedi bir tanesi. "neye dayanarak" diye sordum. normalde hiç bir sıkıntı çıkartmaz, kollarımı açıp vücudumun küfreden bir tarafını hafif ileri doğru ittirerek aramayı yapmasını beklerdim. ama geçen hafta içinde, gece saat 4 sularında en ateşli bir öpüşmemi üç farklı ekip otosu, üç can alıcı noktada adamakıllı kestiğinden beri kılım kendilerine. velhasılı polis de "kontrol amaçlı topraam" dediğinde cinlerim çıktı tepeme. neyin kontrolü lan amınakoyim? şoför mahalindeki sordu "nerede oturuyorsun?" cevapladım hemen "burada", "neresinde?" diyerek açıkladı sorusunu ve "çaya mı geleceksiniz?" diyerek soruya, soruyla ve alakasız bir soruyla cevap verdim. "ne iş yapıyorsun?" diyerek şekil değiştirdi sorusunda, "örgüt militanıyım" dediğimde tavrımın iyice sinir bozucu bir hâl aldığını farkettim. ama gene de "bunlardan sanane lan yaraaam" diyecek raddeye gelmemiş olduğum için hem o, hem ben şanslıydık. neme lazım fatih emniyet amirliği'nin, bilmemkaçıncı katından ayağı kayıp da düşen bir sözlük yazarı olmayı istemezdim.
o sırada diğeri "üst araması" diyerek üzerime doğru telaşlı bir adım attı. "pardon, üzerimi aratmak istemiyorum. dilerseniz bugün izin günüm ve karakola kadar eşlik edebilirim size." dedim. o sırada şoför mahalindeki emmi hala bilgilere ulaşamamış olacak ki "herhangi bir adli kaydın var mı?" dedi. "tehlikeli öpüşmek dışında yoktur." dedim(ne çok takılmışsam bu hadsizliklerine). ve hala kimliğimi, geri almak için bekliyordum. "merkezi arayarak kimlik numaramı verebilirseniz, ben de yoluma devam edebilirim." dedim. biran önce sigara içmeliydim çünkü. gereğinden fazla geriyordu beni bu gizli badem bıyıklılar... "bana işimi mi öğretiyorsun?" dediği sırada yanıtladım "hayır, hayır. size bu işi öğretmekti amacım. zira sizin harcınız olmadığı aşikar..." bunun üzerine üst araması konusundaki ısrarcı memur bey ekip arkadaşına "ver şunun kimliğini bekir. başımızı belaya sokacak..." dedi.
hemen sonrasında kimliğimi alıp cüzdanıma konuşlandırdıktan sonra ekip otosunun yaklaşık 8 metre kadar arkasında kalan "kaçak sigara tablası" aracılığı ile iki paket prestige alıp evime döndüm.
velhasılı eğlenceli bir tür aktivitedir. ve fakat kendi içerisinde farklı riskleri muhafaza eder...