Sümeroloji mezunu, ünlü olmayan bir tiyatro oyuncusu olan deniz, lezbiyen ilişki yaşadığı doktor sevgilisine hiç uygun değil. Toplumsal cinsiyet rollerine göre deniz bir kadın. Küçük burjuva ama vicdanlı biri. Sevgilisinin yerine geçme isteği de statü ile ilgili. Kapıcının doktor sema'yı canhıraş bir şekilde savunması fakat falcı asuman'a tepeden bakması da proleterya arasındaki çekişmeyi simgeliyor. Aslında filmde sınıflar arası değil, sınıfların kendi arasındaki çatışmalarını izliyoruz.
Film bize "ahlak" ve "vicdan" kavramını sorgulatırken şu soruyu soruyor: her vicdani olan şey olumlu sonuç doğurur mu? Sema'nın aşırı materyalist ve mantıklı tavrından sonra hiçbir karakterin mutlak surette siyah veya beyaz olmadığını görebiliyoruz.
Bir Ece Gamze Atıcı kitabı, dehşet bir girişi vardır. Şöyle ki; “ Keder fena halde bulaşıcıdır. Tek başına içilmiş bir masadan da kapabilirsiniz, yıllarca kullanılmayı bekleyen bir kurşun kalemden ya da pencere kenarında annesinin yolunu gözleyen küçük bir çocuktan da… Uzun zamandır tanıdığınız, her haline alışık olduğunuz bir dosttan beteri yoktur keder bulaştırma konusunda. Hiç olmadı kahkahasına sıkışır, siz de tatlı talı çekersiniz içinize. Uzun zamandır tanıdığınız, her haline alışık olduğunuz bir dosttan beteri yoktur keder bulaştırma konusunda. Hiç olmadı kahkahasına sıkışır, siz de tatlı talı çekersiniz içinize. Kederin dillendirilemeyenleri en zehirlisidir. O zaman ne girdiğiniz odaya sığarsınız, ne de giydiğiniz kazağa…”