en narin meyve ağaçlarından biridir dış şartlardan çok kolay etkilenir, meyve verimi için özen ister.
sabiyken bir defasında babaannemin evinde saksıda minik minik meyve veren bir tanesini görmüş ve çok istemiştim, normalde cimridir kimseye kolay kolay bir şey vermez, vermişti.
nazan bekiroğlu bu eserde hamdi tanpınar'ın "bugünün rüzgarında yıkanan mazi gülü"nden söz ederek bir zaman aşırı kurgu sunmuş. buram buram teknik kokan bu kitapta insan kendini biraz iyi hissediyor.
nazan bekiroğlu'nda güzel bir naiflik var. ne kadar kurgu sunarsa sunsun bunu her metnin alt yapısında riyasız gösteriyor.
bir kitap. içeriği setterhan ın çeşit çeşit sevgilileri ve de iran. en azından iran ı geziyorsunuz, yakın tarihte neler yaşanmış bilgi sahibesi oluyorsunuz. güzel bir kitap. okunası.
530 sayfalık şahane kitaptır. Olayların yavaş ilerlemesi bile okuyucuyu sıkmamaktadır. Kitap sizi hemen içine çekiyor ve elinizden bırakamıyorsunuz. Şiddetle tavsiye edilir.
Nar Ağacı, Mimoza Sürgünü, La Sonsuzluk Hecesi ve Mor Mürekkep gibi kitapların yazarı olan Nazan Bekiroğlu tarafından kaleme alınmış olan roman türünde bir kitap. Kitapta Nazan Bekiroğlu irandan göçmüş olan dedesi Setterhanın geçmişini merak edip yola düşer ve karşılaştıklarını yazarak bir kitap haline getirir. Zira Setterhanın hikayesi iranda başlar. Ama buradan Bakü, Tiflis, Tebriz, Trabzon gibi şehirlere geçerek devam eder. Bunun yanında birinci dünya harbini, bu harp esnasında insanların yaşadıklarını, ayrılığı, aşkı ve bütünleşmeyi gayet güzel bir dil ile okuyucularına sunar. Kitap Timaş Yayınlarından.
Çok iyiydi.
Yani beklentim fazlaydı bu kitaptan evet ve beklentilerimi hiç ama hiç boşa çıkarmadı.
ilk olarak ekşi sözlükte görmüştüm. Hakkında girilen ilk entrylere baktım. Yorumlar olumluydu daha fazla bakmadım yorumlara maazallah birisi sonunu söylerdi. Hemencecik okunacaklar listeme ekledim kitabı. Ondan sonra yakaladığım bir indirim ile de kitaplığıma koydum. Uzun süre el sürmedim. Bir ara elime aldım kitabı 50 küsur sayfa kadar okudum.. Sonra kaldırdım, okumadım.
Ondan sonra uzun süre kitapta okumamıştım zaten.
Velhasıl kelam bitirdim az evvel. Ve söylemeliyim ki Nazan Bekiroğlu büyük romancı. Kalemi çok güzel. Naif, umutlu, dualı.. *
Kitabı okurken öylesine bir Doğu hayranlığı ve merakı uyandı ki anlatamam. Yani imkan olsa yarın Trabzon, Batum, Tiflis, Bakü, Tebriz, Taht-ı Süleyman, Yezd gezeceğim buraları. Halı tacirinin gezdiği yerleri bende dolaşacağım..
Buna yakın hisleri Amin Maalouf'un Semerkant kitabında da hissetmiştim. Onda da müthiş bir Semerkant merakı hasıl olmuştu bende.
Ayrıca Balkan Harbi'ne karşı özel bir alakamı tetiklediğini de belirtmek isterim bu kitabın. Çünkü ' Kırık Kafiye ' adlı bölümde geçenler beni çok etkiledi.
Kitabın sadece sonunun biraz aceleye geldiğini söyleyebilirim. Bu bir olumsuz eleştiri değil ama sanki biraz oldu bittiye gelmiş gibi geldi bana. Sanırım anlatıcı fotoğrafların içine girmekten yoruldu ? * Eğer öyleyse bu benim için geçerli bir mazeret olur. *
Kitaptan o an için hoşuma giden birkaç alıntıyı da paylaşmak isterim.
- Doğu bütün ırmakların ortak ana kaynağıdır. Gülün yurdu doğudadır.
- Yeryüzünde her şey iyi ile kötü arasındaki mücadeleden ibarettir. insana düşen bu ikisi arasında kendi safını seçmektir.
Nazan Bekiroğlu'nun kalemi ile ilk tanışmam Nar Ağacı ile oldu. Son da olmayacak inşallah.
Daha fazla Nazan Bekiroğlu.
Daha fazla kitap.
Daha fazla hayal, mutluluk.
kitapla ilgili bir şey sorsalar ilk söyleyeceğim "sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim." olurdu. kitabı elime ilk aldığımda düşüncem günlük 20 sayfa falan okuyarak 3 hafta gibi bir sürede bitirmekti. ama kendimi tutmaya çalışmama rağmen bir haftada bitti kitap.
anlatıcının zaman yolculuğu yapması başlangıçta biraz hayal kırıklığı yaşattı ancak alıştıktan sonra kitap su gibi akıp gitti. balkan savaşı, rus işgali, bolşevik ihtilali, zorunlu göçler neler neler anlatmış nazan bekiroğlu. ayrıca dönemin sosyal, kültürel, dini, siyasi bakış açısını da yansıtmış. bunların arasına serpiştirdiği bilgiler de oldukça hoştu. ve sanki yazar gittiği yerlere bizi de götürdü.
bunların dışında hoşuma gitmeyen birkaç şey vardı. kitapla ilgili önemli şeyler olduğunu düşündüğüm için spoiler'a alayım bu kısmı.
--spoiler--
öncelikle yukarıda yazdığım "sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim." cümlesi kitabı pek yansıtıyormuş gibi gelmedi bana. setterhan ve zehra kitabın en sonlarında tanıştığı için bu cümlenin kitabı yansıttığını pek söyleyemem. ayrıca zehra baş karaktermiş gibi de gelmedi. en basitinden göç ettikleri vakti büyükhanım'ın gözünden değil de zehra'nın gözünden aktarabilirdi. son olarak da sofya'nın akıbetini öğrensek fena olmazdı.
--spoiler--
sonuç olarak sıkılmadan okunabilecek harika bir kitap çıkmış ortaya.
Zaten kitabı yazan Nazan bekiroğlu olunca kitabı almakta bir an tereddüt etmiyor insan.
Kitabın arka yüzünü okurken, bahsedilen macırlık dönemini yaşayan atalarım, katledilenler ve hiç bilmediğim, hiç sevemediğim, hiç tanıyamadığım dedelerimi tanımak istediğimi de fark ettim.
Genelde okuduğum tüm kitaplarda kitabı bir odaya benzetir kitabın içine girip yaşayarak bitirirdim.
Okuduğum her kitaptan bir yaşanmışlık kalırdı geriye.
Ama bu sefer öyle değil.
Bu sefer, kitap beni yaşadı.
Ben bazen şımarık Zehra oldum, bazen de anneannesinin omzunun üzerinden maçı seyreden fotoğrafa gülümseyen Nazan.
Trabzon'un bütün sokaklarını gezdim onunla.
Ve emin oldum. Pazarkapı mahallesine Yenimahalle yönünden sahil yolundan gelirken sağda ticaret odası binası var hani.
O sokaktan girince de Zehra kitapçıoğlu anaokulu.
Büyük duvarlarla çevrili konağa benzer bir evi andıran.
Dedim ki burası Zehra'nın evi mi acaba?
Anaokulunun adının Zehra olması ile bizim zehra'nın bir alakası var mı ki?
Demem o ki, kitap okunmalı.
Demem o ki, ilk fırsatta yine trabzon'a gitmeli, meydandan aşağı fatih'e kadar yürümeli uzun uzun. Stadın önünde simit yemeli.
Bu kitap eski Trabzon, bu kitap yaşanmışlık.
Kitabın yorumlarında görüyorum ki bir kitap 22 tl eder mi denmiş.
Bu kitap daha fazlasını eder.
kendi ülkeler ve kültürler ötesi sevgisine umut ışığı niyetine bir çırpıda okunan yaklaşık 600 sayfalık nazan bekiroğlu romanı. illa savaşlardan, seçimlerden geçip de mi kavuşmalı iki ırmak? hayallerinden geçip de kavuşamaz mı?
olamaz mı? olabilir...