"Hayırsız evlatlar, nankör sevgililer, göz oyan kargalar kendilerini besleyen ellerden haklıdırlar. Kendisini besleme küstahlığını göstermediğim hiçbir karga gelip beni gözümden oymadı. işte bu yüzden nankörlük erdemlerin en doğalı, en içteni ve en yırtıcısıdır. Çünkü nankörlük dürüstlüktür. Çünkü nankör her zaman haklıdır." *
Atatürk Hava Alanı, pasaport kontrol noktası, uçağın kalkmasına 80 dakika var.05:00 am
Camp Nou- Gurbette kendini yalnız hissetme ben varım, kalbim seninle. Maddi olarakta yalnız hissetme neyim var, yok senindir... Elimden ne gelirse yaparım (yağmasada gürlüyor).
göz yaşları gözü doldurunca üzülmesin diye yanından hızlıca uzaklaşılır. zaten pasaport kontrolü sırası ona gelmiştir.
Aradan 1 hafta geçmiş geçmemiştir. planlar yapılmış alt yapılar hazırlanmaya başlanmıştır. Büyük korkular vardır. Destek aranır
Camp Nou- Evde oturmak zorunda kalırsam, iş bulamazsam bana bakar mısın?
NTL- ..... bla bla bla bla
bu "bla blalar" 2 gün sürdü...
neymiş efendim "herkesi kendin gibi sanmıyacakmışsın"...
Her koyun kendi bacağından asılırmış...
Çok seviyorum, ölüyorum sevgiden lafları anca lafmış...
aradaki korelasyonun ne olduğu meçhul ama nankörlük yerine namkörlük diyenlerin karıncaya da karımca dedikleri müşahade edilmiştir sıklıkla. bu da böyle bir tespitimdir.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar. Bir ara gözü kekliklere ilişir padişahın. Bir grup kekliğin üzerindeki varakta, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı 300 altın.... Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır... "Hayırdır" der satıcıya, "Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?" Satıcı, "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor,Otmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor" diyor....."Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" diye ekliyor. "Satın alıyorum" diyor Padişah, "Al sana 500 altın..." Parayı veriyor, hemen oracıkta kekliğin kafasını kesiyor. Adam şaşırıp, "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi"
diye dövünürken, Padişah gürlüyor: "BU KENDi SOYUNA iHANET EDEN BiR KEKLiKTiR... BUNUN AKiBETi ER VEYA GEÇ BUDUR."
hayatında ailesinden uzak biraz zaman geçirmiş, özellikle üniversite için başka memleketlerde hayatını idame ettirmeye çalışmış herkesin farklı bir hatırasıdır.
rte nin beypazarına gidişinde onu büyük bir saygıyla karşılayan hatta nezaketen gelişine pankart astıran mansur yavaş'ın protokolde yer alamayışı bunun yanında, rte'nin açılışlar için geldiği beypazarını mitinge çevirip ankara büyükşehir belediyesi başkan adayı mansur yavaş'a giydirmesi nankörlüğün tanımı olarak tarihe geçmiştir. *
insanlari hayata küstürebilecek bir güce sahiptir. oysa ki cözümü var; balzac söyle der bir yerlerde:"insanlara, kendilerini nankörlüge mecbur edecek kadar büyük hizmetlerde bulunmayiniz." sonra yok ben duymadim, vay ben bilmedim demeyin.
dünyanın en berbat davranışlarından biridir. ve asağı yukarı her insan biraz nankördür. yoksa bu başlığın altında bu kadar az entry olması baska türlü açıklanamaz...
insanoğlunun içine işlemiş olan bir duygudur.ne zaman nerede çıkacağını sadece insanın kendisi bilir.yapılan olayları bir kalemde silmek,yapılan iyilikleri anlıyamamak yada insanlara verdiğiniz değeri kötü bir şekilde geri almanız nankörlük belirtileridir.
insanlara güvenmemek için geçerli bir nedendir
