frank sinatra'nın kızı olmak elbette hayatını kolaylaştırmıştır ama babasının kızı olmayıp da gene şarkıcılığa meyledeydi çok daha büyük bir kariyeri olabilirdi. babası gibi 1940'lı yılların müziğini 60lı yılların ağır abilerine yapması beklendi hep. o başka bir kulvardaydı olmadı.
çok iyi şarkıları vardır...
best of albümüne şöyle bir göz gezdirmek isteyen buyursun...
kendisini tanımlayabilecek en güzel kelime zarafettir. mini giyinip dans eden bir kadın ancak bu kadar zarif olurdu. şarkıları da en az kendisi kadar güzeldir. özellikle summer wine, bang bang, ve sugar town favorilerimdir. jessica simpson denen embesil these boots are made for walking'i güya coverlamıştır ve şarkının bildiğin bokunu çıkarmış. bir nancy'ye bakın klipte bir de simpson salağına. bildiğin ucuz fahişe gibi söylemiş şarkıyı. zarafet herkesin harcı değil tabi.
bu kadının ağzından bir de let me kiss you dinlenmeli. morrisey e ayıp olmasın ama mükemmel seslendirmiştir. ağlatır be. sugar town la neşelendirir. sevdiğim kadın seslerinden.
yüzüne biraz bakılınca frank sinatra ya benzetilebilen enteresan hatun şarkıcı kişisi. sesi çok güzeldir şarkılar çok anlamlı olmasada söylemesi yeter. ayrıca rivayet o dur ki babası öldükten sonra " he didn't even say goodbye " demiştir malum bu da bang bang şarkısındandır.
sesi güçlü olmasının yanında, çok da duygusal gelen sarışın kadın.botlerı ve onları anlatan şarkısı ile ünlü olmuştur.
araştırıp, bulup sürekli sözleri az çok aptalca olna şarkıları söylemiştir. bang bang'de saçmadır fakat çok güzeldir ve vurucu etkisi vardır.
kendisini kill bill'de soundtrack olarak duyduğum ve "acaba bu şarkımı filme yazılmış yoksa film mi şarkıya"* diye düşünürken yüzyılımızın icadı internet ile tanıdığım sanatçıdır.
güzel seçim tarantino... bence senaryoyu oluştururken bu şarkı hep aklındaydı.