Almanlar 1891 yılında hammadde ve işgücü ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla Güney Batı Afrika (Namibya)`ya sömürge kurmak amacıyla çıktılar. Bölgedeki çok zengin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmenin yolunun yerel Herero ve Nama halklarını yok etmek olduğuna karar veren Almanlar harekete geçti. Alman askerleri yaşlı, kadın, çocuk dinlemeden herkesi katlettiler. Katliamdan kurtulanlar işkenceyle öldürüldü. Yaklaşık 132 bin yerliden geriye 15 bini sağ kalabildi. *
alman ulusunun utanması gereken belkide tek soykırımdır.
yahudi soykırımını ısıtıp ısıtıp almanların önüne koyan dünya, afrika da bir ülke halkını neredeyse tamamen yok eden soykırım vahşetinden hiç bahsetmez.
alman sömürge yönetiminin 1904'te (o zaman alman sömürgesi olan) bugünkü namibya'da kendilerine karşı ayaklanan namibya yerli kabilelerine karşı kadınları ve çocukları da içerecek şekilde gerçekleştirdiği toplu ve büyük katliam. 1985'te yapılan incelemede "soykırım" olarak nitelenebileceği yorumuna varılmış ve alman hükümeti o dönemdeki alman yönetiminin olaydaki sorumluluğunu kabul ederek özür dilemiştir.
Herero ve Namaka Soykırımı[1][2][3]: 12 Ocak 1904'te, Samuel Maharero idaresindeki Hererolar halkı Alman sömürge idaresine isyan etti. Ağustosta, Alman generali Lothar von Trotha Waterberg Savaşında isyancıları yenerek aileleriyle birlikte bölgeden Omaheke çölüne sürdü. Ekimde ise bölgedeki bir başka halk olan Namalar da isyan ettiler. Almanlar onlara da aynı şekilde davranarak 65,000 Herero'yu (toplam nüfuslarının %80) ve 10,000 Nama'yı (toplam nüfuslarının %50) yok ettiler.
Katliamda en çok kullanılan yöntem ise asileri çöle sürüp orada susuzluktan ya da önceden zehirlenmiş içme suları ile öldürmekti.
1985'te, BM'nin Whitaker Raporunda Almanların Herero ve Namalara Guney-Batı Afrika ya da şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olayları 20 yy.'da gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirmiştir. Alman Hükümeti Yardım Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, 2004'te şöyle bir demeç vermiştir: "Almanlar olarak biz bu olaylardaki tarihi sorumluluklarımızı ve hatalarımızı kabul ediyoruz." Alman devleti kurtulan kurbanların evlatlarına tazminat ödenmesinin söz konusu olmadığını açıkladı.[3]
Soykırım Öncesi
Hererolar, o zamanki adıyla Güney-Batı Afrika'da ki Damaraland bölgesinde (şimdiki Namibya) daha çok hayvan çobanlığı yaparak hayatları sürdüren bir kabileydi. Afrika'da o dönemde yaşanan Afrika Dalaşı sırasında Büyük Britanya bölgede hiçbir ilgisi olmadığını açıklayarak, o sıralarda Afrika'da neredeyse önemli hiçbir sömürgesi bulunmayan Almanların, Avrupa dışında yerleşebildikleri tek yere sahip olmalarına göz yumdular. Bölgede aynı zamanda bulunan Hukku'larla süren mücadelere rağman 1894 yılında kısmi barış sağlandı. Prusya'nın imparatorluğa bağlı asklerleri Schutztruppe'nin gelmesi ve vali Theodor Leutweinçalışmaları ile bölgede ciddi gelişmeler sağlandı.
Almanya'dan gelenleri o zamanki yönetim yerlilerden zorla alınan topraklara yerleştirme politikası güdüyordu. Eşitlik ve adaletten uzak politikaların yerli halk üzerinde uygulanması ve bölgede köleciliğin başlaması üzerine büyük bir memnuniyetsizlik başladı. Tarıma müsait toprakları alan Almanlar, ayrıca bölgede bolca bulunan elmasları da kontrol etmek üzere madenlere el koymaya başladılar.
1903'te ilk isyanı başlatan Nama kabilesi oldu. Hendrik Witbooi yönetiminde 60 kadar Alman yerleşimciyi öldürdüler. Namalara daha sonra Hukku'lar da katıldılar. Şef Samuel Maharero idaresindeki isyanlarla beraber, bölgede mücadele artarak sürdü.
1904'te Hererolar tekrar isyan etti ve bu kez 120 Alman öldürüldü. Öldürülenlerin içinde kadınlar ve çocukların da bulunması, merkezi yönetimin önlem almasını zorunlu kıldı. General Lothar von Trotha Ekim 1904'te de 14,000 askerle bölgeye gönderildi. Hererolara yazdığı mesaj şöyledir:
"Ben, Alman kuvettlerinin muzaffer komutanı, bu mektubu Herero halkına gönderdim... Bilesiniz ki tüm Hererolar burayı terkedecektir. Alman sınırları içinde bulunacak silahlı ya da silahsız her Herero, bir hayvanla beraber olsun olmasın, vurularak öldürülecektir. Şu andan itibaren karınızı ya da çocuğunuzu da bu topraklarda istemiyoruz. Onları da ya süreceğim ya da vuracağım. Hererolarla ilgili kararım budur."
Kayser'in 1904 yılında çok zalimce bulduğu bu emir, kaldırılıncaya kadar pek çok Hererolu öldürüldü ya da sürüldü. Emrin hükmü kalmamasına rağmen, bu emirle başlayan öldürmeler, daha sonra katliama giden yolun başlangıcı oldu. Esir alınanlar toplama kamplarında çalışarak ölüme terkedildi.
Başlangıç
Alman kuvvetleri sayıları 3000-5000 Herero savaşçısı ile Waterberg Şavaşı'nda karşılaşarak yenilgiye uğrattılar. Buradan kurtulanlar ve aileleri ise Britanya'nın isyanı durdurmaları karşılığı sunduğu sığınma hakkını kullarak Bechuanaland bölgesine gittiler.
Şavaşın ardından sığınma hakkı verildiğini duyan 24,000 kadar Herero'lunun hayatı Kalahari çölünde Bechuanaland bölgesine ulaşabilme umudu ile çıktıkları çöl yolculuğunda sona erdi. Sonradan bölgede görev yapan Alman devriyeleri 7-8 m.lik su bulmak amacıyla kazılmış kuyuların dibinde binlerce kemik bulduklarını rapor etmişlerdir. Şef Maherero ve 1000 kadar adamı çölü geçerek Bechuanaland'da sığındılar.
Savaştan kurtulan ve sığınmak için Britanya bölgesine kaçamayan çoğu kadın ve çocuk, tıpkı Britanya idaresindesi 1. ve 2. Boer Savaşlarından kalanların başına gelen kadere benzer şekilde toplama kamplarına yerleştirildi. Almanlar her Herero'ya bir numara verdiler ve kamplarda ya da çalışarak ölen her Herero'nun kaydını düzenli bir şekilde tuttular. Kamplardan çalışmak üzere Alman firmalarına gönderilenlerin ölmelerine göz yumuluyordu. Ağır çalışma koşulları, hastalıklar ve kötü beslenme yüzünden Herero'ların nüfuslarının %50-%80'nin yok olduğu sanılmaktadır.
1908'de Alman idaresinin tekrar kurulmasına dek 100,000 insanın öldüğü sanılmaktadır. Olaylarda 19,000 Alman askerinin yer aldığı düşünülmektedir. 1985 BM Whitaker Raporuna göre, 65,000 Herero (nüfusun %80'i) ve 10,000 Nama'nın (nüfusun %50'si) 1904-1907 arasında öldüğü ya da öldürüldüğü düşünülmektedir. Başka kaynaklar toplam sayıyı 100,000'e tamamlamaktadır.
Tam bu zamanlarda bölgede bulunan elmas yatakları, bölgenin önemini Almanlar ve başkaları için daha da arttırdı. Almanlar koloniyi 1915'te başlayan Büyük Savaşta, 1918 Versay Anlaşması ile Güney-Afrika'ya kaptırdılar.
Alman Askerlerince Gerçekleştirilen Tecavüzler
Cologne Universitesinden Hollandalı tarihçi Jan-Bart Gewald, Alman babalardan olan binlerce çocuk için özel kurulan bazı toplama kamplarından bahsetmiştir. Erkeklerinin çoğu öldüğünden kadınlar ve genç kızlar, Alman askerlerine seks kölesi olmaya zorlanmışlardır.[4]
Referanslar
1^ Olusoga, David and Erichsen, Casper W (2010). The Kaiser's Holocaust. Germany's Forgotten Genocide and the Colonial Roots of Nazism. Faber and Faber. ISBN 978-0-571-23141-6
2^ Mahmood Mamdani, When Victims Become Killers: Colonialism, Nativism, and the Genocide in Rwanda, Princeton University Press, Princeton, 2001, p. 12
3^ a b Almanlar Namibya soykırımını kabul ediyoruz., BBC, 14 Ağustos 2004
4^ Almanların Unutmak istedikleri Kabile, http://www.artsci.wustl.e...o/courses/306/herero.html
Ayrıca bakınız [değiştir]
Rachel Anderson, Redressing Colonial Genocide Under International Law: The Hereros' Cause of Action Against Germany
bir öldürme eyleminin "soykırım" adını alması için birilerini memnun edecek bir sayıda olması zorunluluğu yoktur. sistemli ve yok etmeye yönelik, katletme işi soykırımdır. "hay allah hepsini kıramadık" demek ne kadar saçma ise, bir ölüm olayını başka biriyle kıyaslayıp, onlar sadece ölmüş, bizimkiler soyca kırılmış denmez. insan olun biraz.
20. Yüzyılın başlarında Viktorya döneminde geliştirilen sosyal Darwinism gibi ırkçı teoriler bilimsel olarak ortaya çıkmış ve ardından unutulmuş sömürgeciliğin kalesi haline gelen 20. Yüzyılın sömürgeciliğe açılan kapısı; Namibya Soykırımı.