Az önce bir arkadaşımla konuşuyordum facebook üzerinden.Yıllardır deist yaşayan biri hayatımdaki olumlu olaylardan sonra heves etmiştim.Yarın cuma namazını kılacaktım.Duaları arapça yerine,türkçe ezberledim.Mantıklısı bu gelmişti.Mümkün olduğunca ibadet diline bağlı kalarak ezberledim fakat bu kısmında arapça gereksiz sözcükleri hafızama eklemek istemedim.Arkadaş ile konuşurken kibarca ona bunun yanlış olduğunu Allah'ın dilinin olmayacağını söyledim.Küfürler etti ve azarlar gibi konuştu,neden Arapça dediğimde ise ''çünkü 1500 yıldır böyle yapılıyor'' dedi.Evet arkadaşlar.Mükemmel açıklayıcı bir anlatım.Bana göre bu bir putperestliktir.Açıklama bekliyorum gerçekten arapça kılmak ile türkçe kılmak arasında ne fark olabilir.Hz.Muhammed olmaya soyunan bu ziyan arkadaşımızın içler acısı cevabından daha güzel bir cevap bulamazsam soruda ömrümün sonuna kadar deist olacağım.
bir şeyleri gerçekten hissederek film izlemek isteyen zevk sahibi sinema sever insan ne yapar? o filmi türkçe dublajla mı yoksa alt yazıyla mı izler? tabi ki alt yazı ile izler çünkü orjinallikten ne denli uzaklaşırsa bir şey, ne denli uyarlarma boyutuna getirilirse etkileyicilik ve gerçeklikten de uzaklaşır.
bir filmi bile gerçekten hissederek, haz alarak izlerken orjinal lisanında izliyor, yazıları allttan tek tek okuyarak bakıyorsun daha gerçekçi olmuyor mu? işte o zaman ibadetide türkçe olarak yaptığında tıpkı sinema da olduğu gibi bir şeylerin eksik ve gerçekçi olmadığını göreceksiniz. ama bu şu anlama gelmiyor ki biz anlamını öğrenmek ve araştırmakla dinen mesul değiliz. en az ibadet kadar bundan da mesulüz, müslüman olarak. Allah ilk gönderdiği ayette ''oku'' demiş. oku, araştır, öğren yani.
edit: arkadaşlar teşbihte hata olmasın örneklendirme adına böyle bir benzetmeye başvurdum.aklıma gelen ilk örnek buydu umarım iki konuda ki paralleliği ve gerçek fikri aktarabilmişimdir.
bildiğim kadarı ile bir nedeni bulunmamaktadır, bazıları hisle falan açıklarlar ama bu da kişiden kişiye göre değişir.
geçen gün cenazemiz vardı, gömü işlemi sırasında imam arapça bir şeyler okudu önce, beni gaza getiren tek kısım ise türkçeye dönüp "yerlerin ve göklerin efendisi" gibisinden giriş yaptığı kısımdı. çocukluğumdan beri kuran okusam falan belki yetişmişlik nedeni ile arapçasından daha çok etkilenirdim bilemiyorum, çocuğum da bir şeyler öğrenecek olursa türkçe öğrensin isterim.
Bu hususta ortaya atılan en büyük iddia,
"kur'anın farklı dillere yapılan çevirilerinin, kur'an'ın orijinal dilini tam olarak yansıtamadığı ve bundan mütevellit olarak da eksik anlamla ibadet yapılmasının doğru olmadığı" düşüncesidir.
Ancak bu hangi açıdan ele alırsak alalım hastalıklı bir düşüncedir.
Zira, diyelim ki kur'an, yukarıda bahsedildiği gibi hiç bir suretle tam anlamıyla başka bir dile çevrilemiyor, o halde biz Arap değilsek suçumuz ne? kaldı ki, arapların da kur'an'ı ham haliyle anlayabildiklerini hiç sanmıyorum çünkü 1500 yıl öncesinin dil özellikleriyle yazılmış bir kitap. Nasıl ki biz yaşlıların bile dediklerini anlayamıyoruz, muhtemelen Araplar için de ilk okumada anlaşılabilecek bir metin değildir Kur'an-ı Kerim. Buradan da şu çıkıyor, kur'an'ı ne yazık ki hiçbirimiz hiçbir zaman anlayamacağız. bu da dinin doğasına, inanadığımız allah'ın insana bakışına terstir.
Diğer yandan bahsettiğimiz kitap Allah'ın kendisine tekrar edilmesi için gönderdiği bir kitap değildir. islamiyet'e göre Zaten o kitabın sahibi o'dur. Yani kitap insanların anlaması ve anladıklarını hayatlarına uygulayarak kullanması içindir. Namaz da Allah için değildir. Namaz insanın, belirli kurallar çerçevesinde inandığı varlığa yaklaşmak ve onu hissetmek suretiyle yaşadığı bir terapidir, dinlenmedir, maddi ve manevi arınmadır. ve namazda kişi okuduğunu ne derece anlarsa o derece huzur bulur.
Ayrıca kur'an-ı kerim'de pek çok yerde,
kitabın insanlara bir yol gösterici olduğundan dem vurularak, o'nun layıkıyla, yavaş yavaş ve anlaya anlaya okunması istenmiştir.
örneğin,
müzzemmil suresinde,
2 - Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).
3 - Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.
4 - veya artır ve Kur'an'ı ağır ağır, güzel güzel oku!"
denilmektedir, kuşkusuz ki burada, "üzerinde durarak, anlaya anlaya okumak gerektiği" ifade edilmek istenmektedir.
Ayrıca Nisa Suresi 43. ayette de,
"sarhoş olanların ne dediklerini bilinceye dek namaza yaklaşmamaları" gerektiği vurgulanarak namazda okunacak olan ayetlerin, kişi tarafından doğru olarak anlaşılması gerektiği mesajı verilmiştir.
zira her ne kadar çeviriler arasında üslup ve yaklaşım farklılıkları olabilse de, anlamı ciddi manada değiştirecek kelimelerin ve deyimlerin bulunmadığı açıktır. Zaten her dilde milyonlarca kelime varken kalkıp ta niye tek çeviri yok demek kadar da abes bir şey yoktur.
Daha somut örnekler verecek olursak, hakim olmadığınız bir yabancı dilde dinlediğiniz bir müzik kulağınıza hoş gelebilir ancak melodinin güzel, sözlerin akıcı olması bunu anladığınız anlamına gelmez. Anlamadığınız bir şeyi tam manasıyla hissetmeniz de beklenemez.
Örneğin kullanma kılavuzları da benzerlik taşımaktadır. ingilizce bir kılavuzu latin harfleri ile yazılmış olduğu için gayet iyi okuyabiliriz ancak anlamadığımız bir metin olduğu için cihazı çalıştıramayız. Çalıştırsak bile özelliklerini bilmediğimizden "verimli" kullanamayız.
Sözün kısası,
kur'an'da namazda ayetlerin hangi dilde okunması gerektiği hususunda açık bir bilgi verilmemiştir.
Ancak anlaşılması amacıyla güzelce okunması gerektiği vurgulanmıştır.
ayrıca namaz ciddi ve önemli aynı zamanda da müstakil zaman isteyen "zorlu" bir ibadettir.
Zaten hepimizin de bildiği üzere,
farz olmasına rağmen müslümanların tamamının özen gösterdiği bir ibadet değildir.
işte bundan mütevellit, insanları rahat bırakınız.
bir insan tüm zorluğuna rağmen böyle bir ibadete yeltendiyse,
inandığı varlığa nasıl ulaşması gerektiği hususunda kafasını karıştırmayınız;
mümkünse müdahale etmeyiniz,
kendi işinize bakınız.
orjinaline bagli kalmanin verdigi ekstra bir manevi degerden olabilir. ayrica yanlis veya tam tutmayam cevirilerden dolayi gote gelme durumu da soz konusu. ee herseyin bir adabi vardir derler. lakin ben de kuram in arapcasi okunmadan hatmedilmis sayilmaz olayina karsiyim ki ikisi benzerdir. ya sonucta anlamini bileceksin. namazda usul bu ondan.
surelerin anlamları türkçe mealinden öğrenilmeli fakat arapça kılınmalıdır. her ne kadar arapları sevmesem de kur'an arapça indirilmiştir ve surelerin gerçek manaları maalesef sadece bu dildedir. keşke türkçe olsaydı... yine de ben her söylediğimi harfiyen anlamak istiyorum diyorsanız, arapça'yı öğrenebilirsiniz.
allah süphesiz her dilde duayı kabul eder. fakat namazın belli hususları çerçevesi vardır. ha sen illa türkçe okuyucam dıyosan senin bileceğin iş kabul olur mu olmaz mı onu yaradan bilir. fakat orjinaliyle okumak hem duaları tam anlamıyla okumamızı sağlar hemde orjinalinden uzaklaşmamış olur. fakat sen türkçe ezberlediysen yarın git cumaya türkçe oku eğer gerçekten kalbinden ibadetini yaparsan allah şüphesiz hiçbir ibadeti boş çevirmez. islami kötü gösteren bilinçsiz müslümanlarıda kafaya takma.
"Biz onların, Peygamber hakkında: Mutlaka ona öğreten bir insan vardır! dediklerini pek iyi biliyoruz. Hakikatten uzaklaşarak tahminle kendisine yöneldikleri şahsın dili, yabancı bir dildir, halbuki bu Kurân, açık bir Arapça ifadedir, bunun bir önemi yoktur " (Nahl, 16/103)
Gördüğüm kadarıyla dini sinemaya ayıcığa falan benzetenler hatta islamın şartı gibi görenler farz diyenler bile var bu duruma. Vay amına koyim ya.
Olum yukarıda ki allah denen enerji, senin içini dışını hücreni hatta zerreni bilyor zerreni. istersen ibadetini mağraya kazı, o yine niyete, içinde ki güzelliğe bakıyor.
din ve inanç dediğin kalpte hissedilmedikten sonra peygamberin yanında bile kılsan namazını nafile arkadaşım.
bunu bilir bunu söylerim...
rastgele ezberleme matematikle, coğrafyayla, tarihle ve fenle ilerde sahip olduğunuz işle başarılı olamayacağınız gibi kafanıza göre türkçeleştirip ezberlediğiniz dua ile de adam ( mümin ) olamazsınız.. bundan kesinkez eminim.
senin namaz dualarını yeterince türkçeye çevirip çevirmemen umrumda bile değil, yüreğinde pozitif dini taşıyorsan ne alâ... başbakan gibi alevi katleden r4bia taraftarı isen başka... bir sünni olarak konuşuyorum, kültürlü bir sünii olarak.
inanarak ve hissederek döktüğün tek gözyaşı yeter seni cennetin en mükemmel bahçesine koymaya,
yalan ve ikiyüzlülük ile yaptığın binlerce yıllık ibadet yetmez bile seni cehennemin en hafif hapsine sokmaya..
bende aslında dinin türkçe olmasını isterdim ancak şöyle bir şey var ki diller bir birinden yapısal anlamsal gibi konularda farklılıklar var mesala en uç örneği verecek olursak bir güney amerika kabilesi sayılar için sadece bir iki ve çoku kullanıyor şimdi bunlara mesala 9 diceksin adam anlamayacak yada senin dilini öğrenecek ki aynı duruma geliyoruz tabi türkçe bu kabile dili gibi ilkel değil hatta gelişmiş bir dil olsada yinede arapça kadar derin değil bu nedenlede biraz yüzeysel kalıyor ve arap dil bilimciler bike kuranı çözebilmiş değiller örnek olarak tanrı türkçe yaratıcı arapçada allahı karşılayan bir çok isi var onun sıfatları var. işte bu nedenle ne dediğimizi bilerek arapça okumalıyız.
namazın türkçe kılınmasının önünde bir engel yoktur. ibadetlerin hiç birisinin kişinin kendi dilinde eda edilmesinin önünde engel yoktur. zaten amaç, insanların okuyup anlaması ve hayatında bu öğrendiklerini tatbik etmesidir. islamiyette işin özü tanrının tek bir yaratıcı olduğunun bilinmesi ve muhammed'in tanrının elçisi olduğunun kabul edilmesidir.
müslüman olarak yapılması gereken kuran okuma, namaz gibi ibadetlerin arapça yapılması gerektiğini iddia edenler yusuf suresinin 2. ayeti olan "muhakkak ki, biz onu anlayasınız diye arapça bir kitap olarak indirdik." cümlesine takılırlar. bu cümle o dönem kimlere söylendi? araplara. ingilizce olsa arap anlayıp nasıl ibadet edecek? gerçekleri görüp nasıl hayatında tatbik edecek? ayetin tamamını incelediğimizde, okuyup anlaşılması amacıyla sizin dilinizde indirdik denmeye çalışıldığını anlayabiliriz.
sonuç olarak, ana dilde ibadetin önünde hiçbir engel yoktur. bunun aksini iddia edenlerin yüzüne tokat vuran yine inandıkları kuran'ın kendisidir.
çevirilerde her zaman için hatalar olabilir. bir sözcüğün bir çok anlama gelmesi durumu ile çevirisinin gerçek anlamından sapması olabilir. türkçesi okuyup öğrenmek için güzeldir. ancak arapça yani ilk hali ve en doğrusuyla yapmak tercih edilir.
şimdi dikkatimi çekti de, mesela niyet ederken arapça değil de türkçe ediyoruz. dua ederken çoğumuz türkçe ediyoruz. olması gereken de bu. ancak sûre dediğimiz olay zaten ayetlerdir. ve bize gönderildiği gibi söylenmelidir.
As fast as thou shalt wane, so fast thou grow'st
In one of thine, from that which thou departest,
And that fresh blood which youngly thou bestow'st,
Thou mayst call thine when thou from youth convertest.
Herein lives wisdom, beauty, and increase;
Without this folly, age, and cold decay,
If all were minded so, the times should cease,
And threescore year would make the world away.
Let those whom Nature hath not made for store,
Harsh, featureless, and rude, barrenly perish;
Look whom she best endowed, she gave the more,
Which bounteous gift thou shouldst in bounty cherish.
She carved thee for her seal, and meant thereby,
Thou shouldst print more, not let that copy die.
William Shakespeare
Gençliğin günden güne kalırken gerilerde
Bir yavru yaratırsan alsın diye yerini,
Dinçken can verirsen o körpe can ilerde
Senden göçen gençliğe varıp yaşatır seni.
Böyle sürecek akıl, güzellik ve başarı;
Yoksa cinnet, yaşlanmak, çürümek var yer altında:
Hiç kimse düşünmese gelecek kuşakları,
insanlık sona erip giderdi üç batında.
Dünya çoğalmak için doğmayanlarla dolu,
Kaknem, kakavan, kaba: kısırlıktan bitsinler;
Yaradan vermiş sana en iyiyi, en bolu,
Bu cömert armağana cömertçe karşılık ver
Seni kendine mühür yapmış, bunu böyle bil:
Sen de eşler yap diye, ölüp git diye değil.
Bir şiirin bile çevirisinde orjinalinin hazzı kalmıyorsa. bu böyleyse....anlayan anladi onu da... namaz kılmak isine gelmiyor tabi.
kimse kimseye kuranın türkçe mealini öğrenme, namazda ne dediğini bilme demiyor. hatta Namazda Allahın huzurunda ona ne dediğini bil diye bunu yapman gerekiyor.
namazın şartlarından biri de "kıraat"tır. yani kur'an-ı kerim okumaktır. bu durum ise farzdır. kur'an-ı kerim ise arapça inmiştir.
vermek istediği mesajın anlaşılırlığı için arapça şarttır.
bizim sorunumuz "meal" ile "anlam" kelimelerini birbiri ile karıştırmamızdır.
meal, türkçe çeviridir. haliyle asıl anlamını karşılayamamaktadır. arapça'da bir kelimenin onlarca anlamı olabilirken bunu türkçe ile ifade edemezsiniz.
bu durumda "gerçekten" bir namaz kılmak isteniyorsa kur'an-ı kerim'den ayetler aslı korunarak okunmalıdır. allah kabul etsin.