ne kınanacak durumdur, ne de hamlıktır; ne münafıklığın göstergesidir, ne de ahir zaman müslümanlığının..
terk eden kişi, sadece tercih yapmıştır... allah'ın kabul edip de, kullarının hazmedemediği bir tercih.. sadece anasının ak sütü gibi helal olan bir tercih.
rabbinin farz kılmadığı bir konuda, sadece tercihte bulunmuştur... sebebi ne olursa olsun bu sadece onu ilgilendirir... öyle değil mi?
Bununla beraber genelde din bezirganlarının bol olduğu Arap Müslümanlığında yaygın olan durumdur, Türk Müslümanlığında pek yaygın değildir bu da Peygamber sevgisinden ve Allah'a dört dörtlük olarak ibadet etme azmini gösterir Türklüğün.
Ayrıca her ne hikmetse bu hareketi Din bezirganları bol bol yapar, özellikle de imamlar evlerinde namaz kılıyorken kısa yola sapıverirler sonrasında da din bezirganı olduklarından Allah adına konuşup normal bir şekilde yani samimi bir şekilde Allah'a karşı olan farzlarını yapıp sonrasında sünnetleri yapmayan dindarlara azarlanacağınız, götünüze şaplağı yiyeceksiniz gibi saçmasapan şirk sözlerle yönlendirmeye çalışırlar.
ek: Azarı geçtik Rabbime sordum imanınız gider dediciler çıktı bir de aferin aferin,sana senin mantığınla yani allah adına karar vererek yaklaşırsak senin imanın gitmiş olabilir şuan haberin yok. yok ama dört dörtlük müslümansınız ya gitmez, ah ulan bir de AKP ihae verse de köşeyi dönebilsek.
şeytanın vesveseleriyle gerçekleşen eylemdir. şeytan önce sünneti terk ettirir sonra farzları sonra da kendinizi allaha iman etmez bulursunuz, küfreder görürsünüz. bu nedenle yapılmamalıdır.
namazın sünnetlerini terketmek diye bir şey yoktur. farz olmayan bir ibadet için "terketmek" söz konusu bile değildir. kılmayanın kınanması ise tek kelime ile ayıptır. aklınızı başınıza toplayın. bir şey farz değilse, basitçe, yapılmayabilir demektir. yemeğin salatasını terketme, yemekten önce ve sonra su içmemek kadar doğal bir şeydir bu. oranızdan buranızdan uydurmayın.
sünnet nafile ibadettir. nafileler asılların yerini tutamaz. bu tercih kişinin tercihidir. aslolan farzı yerine getirmeye çalışmaktır. tabii ki örneğin 4 rekatı 10 larca rekata çıkaran, eller ayaklar milimetrik ve şöle olacak diye ahkam kesenler (bkz: namazı akrobasi sanmak), dinin direği buymuş gibi davranıp üstüne bir de milleti ibadetten soğutmak gibi bir misyon edinenler bunu anlayamazlar. (bkz: ibadet tüccarları)
komple namazı terk etmekle devam eder. bilinç farkındalığını artırır. daha bir yoğun gelir bazı duygular.
ve okursunuz...daha çok, daha çok.
sorular başlar.
cevaplanması sıkıntı veren sorular. yorulmayan kazanır bu mücadeleyi rabbin izni ile.
akıl her daim tetikte, kalp uyanıştadır. kendinizi evrende zerre görür ve ölmeden ölmek için kefeninizi dikmeye ve sonra giymeye hazırlanırsınız.
yokluk değil varlıktır artık hayatın adı.
bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(saçları dağınık biri gelip, resulullaha sordu:
ya resulallah islam nedir?
günde beş vakit namaz kılmaktır.
beşten fazla değil mi?
hayır, nafile kılmak isteyen kılabilir. bir de yılda bir ay ramazan orucu vardır.
bundan başka, oruç yok mu?
nafile olarak tutmak isteyen tutabilir. bir de zengin için malının zekâtı vardır.
bundan fazlası var mıdır?
isteyen nafile olarak sadaka verebilir.
vallahi bundan ne fazla, ne de noksan yaparım.
bunları yapan mümin, kurtuluşa erer.) [buhari, müslim, ebu davud, nesa]
namazın sünnetlerini bile isteye terketmek kim ne derse desin namazın ruhuna aykırıdır...
namaz ne kadar dış dünyaya karşı başkaldırı niteliği taşıyorsa, bu nitelikten çok daha fazla allah a karşı boyun eğme niteliğindedir..
ve kuran da "Kim Allah'ın Rasûlüne itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." nisa 4/80 buyrulurken bu gönüllü-bile isteye terk ediş pek hoş bir tutum olmamalı..
keza, fıkıhçılara göre sünnet: "Farz ve vacip olmaksızın Hz. Peygamber'den gelen her şey ve yine farz ve vacip olmadan dinde uyulması gerekenlerdir." şeklinde anlaşılmışken..
hadisçilere göre: "Hz. Peygamber'in sözleri, fiilleri, takrirleri, gerek yaratılışla, gerekse güzel ahlakla ilgili sıfatları, peygamberlikten önceki ve sonraki bütün hayatını içine aldığı gibi, ondan rivayet olunan her şeydir." şeklinde anlaşılmaktadır..
müekked sünnetin terki hususunda birçok ulemanın farklı yaklaşımı bulunmasına rağmen hiçbiri "rabbinin farz kılmadığı bir konuda, sadece tercihte bulunmuştur... sebebi ne olursa olsun bu sadece onu ilgilendirir." gibi basit bir değerlendirmede bulunmamışlardır..
sünnetin uygulayıcılarının, sünnete dolayısıyla hz.muhammet'e saygı duydukları kesindir. uygulanmadan da saygı duyulabilir, en azından bu eylemsizlikten bir hicap duymak gerekir kanaatindeyim. ama başta o na saygı duymayan için söylenecek her şey boştur sanırım..
kasıtlı bir şekilde icra edilmesi günahın günahıdır.
herhangi bir konuda sünnete uymak veya uymamak kişilerin iradesinde; sımkısı sarılmanın haberi bol ecire, imana delil olarak işaret olunmuş ancak yine de insanlık halinden ötürü tercihe bırakılmış bir konudur.
misal ile anlatmak daha isabetli olur.
sakal kesmek haramdır; avuç payı ile bir tutam sakal bırakıp bıyıkları kısaltmak sünnettir. sakal bırakmamayı memuriyet, askerlik, hastalık vesair gibi ancak zaruri sebeplerle meşru kılabilirsiniz fakat sünnete uyduktan sonra sünneti terk etmenin ne denli büyük bir günah olduğunu tahmin de edebiliriz. yani sakalları sünnete uygun kesip bunu devam ettirip bir süre sonra vaziyeti iptal ettikten sonra teşbihte hata olmaz beşiktaş için ölüp bittiği aşikar bir adamın nedensiz yere başka takım tutması durumuna düşmüş oluruz. maksat ortadaki samimiyetsizliği göstermek. imam ı rabbani (ks) hazretleri bu duruma mektubatında dinde laubali yaklaşımları konu ederek değinmiştir.
kafalar bulanmasın, günahını sevabını allah bilir, bunlar bizim inandığımız ölçüler.