o amcayla yolumuz bir toplu taşıma aracında kesişti. hüzünkar bakışları ve yüzündeki derin çizgilerden anladım dertli olduğunu, benim de onun derdine ilaç olduğumu. elinde tuttuğu poşetinden gözüken seccadesi, gül kokulu teni ile mükemmel bir uyum oluşturuyordu. karşılıklı oturmuş birbirimizin gözlerinin içine tebessüm ediyorduk. ben içimden kim görse şu halimi bir daha sevme diyor oof aşk yüzünden diye şarkı söylüyordum. o gün benim için anlamlıydı nedense. sanki bir garibanın derdine merhem olacak, nur yüzlü bir ihtiyarın artık ona dayanılmaz gelen acılarına bir hemşire edasıyla iğne yaparak kurtaracaktım.
fakat ben otururken sağ yanıma bir laik teyze geldi. kalk lan ben oturucam yane gibi cümleler mırıldanıyordu. elinde de ecza poşeti ve 500ml su şişesi vardı. teyzeciğim buyur otur istersen diyecektim ki başkası yer verdi.
hülasa, ihtiyar amcanın o hüzünlü bakışları benim yüreğimi derinden etkiledi. biraz sohbet etmek amacıyla bel çantamdan çıkardığım mp3 ümü verdim dinlesin diye. ilahi açtım ve buyur amcacığım, sen seversin ilahilerimizi. resmen yüzüne yansımış nurlu birisisin, seçilmişsin sen belli dedim. amca hemen mp3 ü kaparak dinlemeye başladı ve teşekkür etti. muhabbet etme çabalarım boşa çıkmamıştı. dinlerken transa geçmeye başladı ve gözlerinden yaşlar dökülürken; allah'ım bu nasıl evlat beni ele güne maskara etti. namazımızı bile kılamıyoruz evimizde. nerden istanbul içi diye istanbul tekniğe kaydettirdik bunu. keşke şehir dışına gitseydi hain evlat diye mırıldanmaya başladı. bir anda toplumsal duyarlılığım ağır bastı ve amcaya; hayrolsun sevgili amcacıcığım ne derdin var diye sordum. ilk başta anlatmak istemedi gariban. yaşlı boynu büküldükçe büküldü. yanmış kibrit çöpü gibi eğdi başını, hafiften ağlamaklı oldu. inanın bana bu amcayı gören nemrut, muhlis insan olurdu. bu amcayı gören namaza başlardı. bir tiyatronun en acıklı bölümünde sahne alan oyuncularıydık sanki.
söyle amcacığım, biz dertleri çözmek için varız. biz ak partiliyiz, biz genciz, biz osmanlıyız heyyt diye nara attım kendime mani olamadan. o esnada ayakta duran birkaç sarışın mini etekli kadın bana bağırarak sus be pis acizemendi, sakala bak utanmadan otobüse binmiş irezil seni dediler. aldırmadım, çünkü zalimin zulmü varsa bizim allah'ımız olduğunu biliyordum ben. çok ahlaklı ve vatansever bir birey olduğum için zaten böyle toplumsal kargaşalara mahal vermek istemem. şoför bey allah korusun yoldan çıkıp bizi şarampole yuvarlayabilir. hacc'a bile gitmedim ben. gencecik birisiyim ayıptır söylemesi. ölmek istemem açıkçası..
neyse amca biraz durgunlaşarak anlatmaya başladı. anlattıkça ağladı, ağladıkça daha çok anlattı. hemen otobüsü bir marketin önünde durdurarak pet şişe su aldım. amcanın kafasını yıkadık diğer dindar arkadaşlarla. kısaca amcanın oğlu solcuymuş, istanbul teknik üniversitesinde okuyormuş. bazı ateist profesörler beynini yıkamış gencecik çocuğun. çocuk dindarlara karşı acayip bir kinle geçirmiş ilk senesini. bundan sonra da her daim babasına akılalmaz işkenceler, namaz kılarken sırtına binip hopdirik yapmalar... yani kısaca her türlü ürperten işlemi babasına yapmış. babası ise emekli, dul ve yetim olduğu için çare bulamamış. iki sohum ekmek için yıllarca kendini paralayan, oğlu üniversitelerde okusun diye tüm kefen parasını oğluna veren bu babaya reva değildi bu lanet olaylar. hemen bu kanayan yaraya parmak bastım.
amcacığım ben bu gece sizinle gelmek istiyorum, buradaki iki dindar arkadaşımı da yanıma alacağım. afedersin ama götü yiyorsa bizim yanımızda yapsın dedik. amca, tamam evladım ne olur bu evladımı doğru yola sevkedin, içine cin kaçmış olabilir. saçları uzun, küpeli, guviyere tişörtü falan giyiyor, şebnem diye bi kadını dinliyor genel özellikleri bunlar, ha bir de kedileri çok seviyor ama sevdiği kedi ertesi gün kayboluyor. bu kedileri öldürüp denize atmasın yoksa dedi. amca allah muhafaza bu çocuk iyice sapkın galiba, satanik falan olmasın ya, neyse hadi geldik senin evine galiba inelim dedim. nerden biliyorsunuz evimi yahu deyince içime doğduğunu söyledim. hakikaten içime doğmuştu.
hülasa, ateist gencimiz geldi ve kim lan bu amcık ağaazlılar ibne baba? sikerim mettabınızı bak iki dakka ot sarıcaz sikicem belanı he dedi. ben sakin otururken diğer arkadaşım kalktı ve sen nasıl konuşuyorsun orospu evladı. sözüm meclisten dışarı amcacığım. bu adam senin için çalışıp çabalasın, sen ise gidip ateist ol! var mı lan böyle üç kuruşa beş köfte diye haykırdı. tüm apartman kapıya gelmiş kapıyı kıracak gibi vuruyorlardı. kapıyı açtım ve türbanlı teyzeler gelmiş; beyfendi çok korktuk bu hain piç gene babasını kesiyor sandık. kolluk kuvvetlerimizi haberdar ettik, teşkilatta geliyor siz bunu amateme falan yatırın bence dedi. olayı budaklandırmamak adına teyzelere; her şey kontrolüm altında, ben bu oyunu bozarım dedim. o komşudan sonra, başka bir komşu daha geldi. bırakın ayoool çocuğuu imdaaet yaneee, burası laik ve demokratik bir ülke temam mı cemaatciler. hanfedi susun lan diyerek ağzını kapatıp içeri aldım. mini etekli ve yaklaşık olarak mature sayılabilirdi. kadının ağzını bağlayıp karşımıza oturttuk. hanfedi bu cocuk babasını tartaklıyor, namaz kıldığı için babasını dövüyor. bu sevgili amcacığım ile yolda karşılaştık, hali içler acısıydı ve ben buna dayanamam. biz insanız her şeyden önce. akıllı olacaksınız lan! dedim.
genci yerlerde tekmeleyerek birkaç saat dövdük. küpesini falan çıkarıp çöpe attım. diğer arkadaşlar hıncını alamamış olacak ki az daha balkondan atıyorlardı. o bile müstehak bu ateistlere aslında. yalnız bu amcanın evladı olduğu için gözyummam bne bu gibi olaylara. hemen arkadaşların elinden aldım ve genci çatıya çıkardım.
şimdi söylediklerimi tekrar et, eğer etmezsen seni sabaha kadar döveriz bak. bu laik teyzeyi de öldürürüz diye korkuttum.
ellerimi açtım ve çatıda bağırarak; "eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluhu" dedim. çocuk tekrar etti ve bir anda gökyüzünden esrarengiz yeşil bir ışık, gökgürültüsü edasıyla çocuğun içine geçti. bir anda baygınlaşan genci kucağımızda taşıyarak eve indirdik ve helalleşerek evden ayrıldık. tabi ki telefonlarımı vermiştim.
sabahın dördünde bir telefonla uyandım; abi ben müslüman oldum, sabah namazına kaldırıyim dedim belki alarmi kurmayı unutmuşsundur dedi. sağol koçum, mp3üm babanda kaldı bir ara alayım onu. 70 lira para verdim sony o, sen anlarsın teknolojiden dedim.
yalnız ezan saatlerini şaşırmış. o kadar da olsun artık, henüz taze müslümandı...
yataktan doğrularak divana geçtim ve bir sigara yakarak, havanın yavaş yavaş aydınlanmasını izlemeye başladım. herkesin derdiyle uğraştın da hbbia, bir kendi derdine merhem olamadın diye söylendim. o gencin bile bir babası vardı her ne kadar sevmese de.
ya senin ailen nerde hicbiseyebosunaiclenmeyenadam? şu saniye ebedi aleme intikal etsen kim duyardı sesini, kim görürdü bedenini, kim merhem olurdu yarana? diye hafiften gözlerim doldu...
hava iyice aydınlanmaya başlarken duyduğum ses sadece kumruların eşlerini çağırma sesiyle karışan müthiş ezan sesiydi...
stv nin sırlar dünyası formatındaki sitcom çakması programlarından çıkma konulardan biridir. bölümün sonunda oğul felç falan olur dövdüğü babasına muhtaç olur. ayrıca felç olduktan sonra namaza falan başlar. istisnasız her konu böyle biter.
uzun diye aslında okumayacaktım ama illaki bir yerlerine gülerim diye okuyayım dedim. ne yazmışsın bea etkilendim doğrusu. hikayeden değil nan yazım tarzından. o nasıl full karışık yazımdır. laikler dindarlar birbirini kovalar. he araya akepeyi de sıkıştırmışsın helal diyorum.
bu arada o emekli amca niye az maaş alıyor diye istersen bi kendine sor.
neyse uzun lafın kısası okuyunuz efenim çok güldürücü bir yazı. özet filan geçmemesi de iyi olmuş zira ben bu kadar matrak yazan ikinci bir yazar daha tanımıyorum.
son paragrafına üzüldüm nan. kimsesizlerin kimi dermansızların dermanı partin seni kurtarmıyor demek ki. ama ben kimsesizlerin kimiyim nan. gel senin de kimin kimsen olayım.
