ülkenin geleceği ve gençlerin akıl sağlığı açısından ciddi bir tehdit olan gruplaşmadır. aklın yolundan sapıp kutsal kitabı kendi okuduğunda anlayamacak kadar aptal olduğunu kabul edenler tarikatının adıdır.
el karda gönül yarda düsturuna bağlı; sofiliği dünya hayatından el çekmek değil, aynı anda hem dünya hem ahiret işleriyle iştigal etmek olarak gören bir okul. hazreti ebubekir, selman farisi hazretleri ile başlayıp devam eden silsilede, şahı nakşibend hazretleriyle nakşilik okullaşmıştır. nakşiler gizli zikiri benimsemiştir. bugün ehli sünnet vel cemaatin baş müdafii olan nakşilik mevlana halid hazretleri tarafından anadoluya taşınmıştır ve bugün nakşiiliğin halidiyye kolu anadolunun her karış toprağına nüfuz ve sirayet etmiştir. doğru yol anlayışının fikir, sanat, estetik ve diyalektik olarak rönesansının nakşiilik üzere ibda ve ihya edileceği düşünülmektedir. elbette bunu söylerken günümüz tarikat anlayışını övmeye imkan bulunmamaktadır. bir çok tarikatin müntesipleri nakşi olduğu halde islamın içtimai bir din olduğunu unutarak ferdi bir hayat sürdürmektedir. dolayısıyla batının modern dünya sistemine, bu bireyselleşmiş müslümanlar zarardan çok fayda sağlamaktadır.
fikir özgürlüğü mü? geynçler fikir özgürlüğü öyle kafanıza esince sığınacağınız bir maske değildir. fikir özgürlüğü olması için bir fikrin özgürlük noktasında hemfikir olaması lazım. fikir özgürlüğü her fikre eşit davranıp özgürlük vermek değildir. özgürlüğe karşı bir fikre özgürlük vermek zaten özgürlüğün tabiatına terstir ve bu tam bir saçmalık olur. ayrıca tarikatler dinin en çok alındığı yerler ve kendinden geçiyor bu insanlar. yarın bir gün bu ruh durumları ileriye giderse onları kimse durduramaz. sen tankın altına yatarsın o uçağın üstünden atlar. tehlikeli insanlar bunlar. götü kollamak lazım.
kaynak? neye dayandın güzel kardeşim bu ülkede fikir özgürlüğü var haklısın da bir kaç insanın hakkında ' fikir özgürlüğü ' yaparken dikkat etmek gerekmez mi ? inançlıysan ki buna inanıyorum kul hakkı denen ve vebal denen şeylerin bugünlerde çiğnendiğini görmekten hicap duyuyorum. Bu dünya kısa neden böyle şeyleri eşmek eşelemek geliyor ki içinden yapma etme gözünü seveyim.
menzil köyü diye bir yer vardır ki, bütün derviş ve alimler ordadır hemen hemen. fetonun kadrolarını tasviye edip yerine bu nakşi cemaatine mensup insanlar yerleştirilmeye başlandı. inşallah amacından sapmaz. gerçi eskiden daha anlamlı idi burası şimdi her ipini koparan nakşi olmuş. buda bu menzil köyü dergahının değerini azcık azaltmış.
Silsile hz. Ebû Bekir den başlar Gavs-ı saniye kadar gider. Serseri, ayyaş taifesi burda hakikate kavuşur. buz gibi suda boy abdesti alınır, zikir çekilir, çorba ve çavdar ekmeği yenir. üçüncü günden sonra ordaki sofi olmak isteyenler çeşitli iş kollarında çalıştırılır aynı zamanda. sonrası kendi tercihine kalmış. yani çok zorlamada yok. absürd durumlarda yok.
nakşilik tasavvufta gizli zikri esas alan bir koldur. altın silsile denilen ve başında efendimiz hz.muhammed sav sonrasında hz.ebu bekir sıddık ra, selmanı farisi, imam kasım (hz.ebu bekir ra oğlu), hace beyazıdı bestani, hace ebul hasan kharakani, hace ebu yakub yusuf hamedani, hace abdulhalig gucdevani, hace azizan ali ramiteni ve nakşibendiliğin isim babası olan hace muhammed bahauddin nakşibend temelini oluşturur. günümüze kadar şahı nakşibend den çeşitli kollara ayrılarak gelmiştir. ama usul ve üslup aynıdır.
naşibendilik'te en önemli husus edeb (adab)dır. öncelikle tüm sofilerin adabına dikkat etmesi ve yaşayışında haram helal çerçevesine itina ile uyması gerekir. sonrasında tarikata giriş adabı vardır (8 şart) bu şartları yerine getirdikten sonra nakşibendiliğin manevi kapısını aralamış olursunuz.
tüm hak tasavvuf yollarında temel esas (kaide) o manevi kapıyı açıp içeriye girebilmektir. bunun yolu da adabına ve dersine dikkat etmekten geçer, aralarındaki fark sadece metotlarındaki değişikliklerdir. örneğin kadirilikte açık zikir varken nakşilikte gizli zikir esastır. zikirden kasıtta allah c.c.'nun ismini anmak onu sürekli hatırda tutmaktır. nakşibenlikteki zikrin amacı ise dil ile değil kalp ile allah'ı anmaktır. bu nedenle zikir esnasında öncelikle üzerini herhangi bir örtü ile örtülüp dil üst damağa yapıştırılır kafa kalbe gelecek şekilde bükülür ve dersin adedince allah c.c. zikredilir. ve bir müddet sonra kalbin öyle alışır ki yolda yürürken dilin damağına gider ve kalbin zikire başlar. ama esas olan dersini aşmamaktır. sana verilen ders adedince dersini yapmayıp aşırıya kaçarsan eğer rahmet fazla gelir ve insan bünyesini bunu kaldırmaz. zamanla şeyhinin yönlendirmesi ile arttırılır. tabiri caizse kalp kemale erdikçe sofinin bünyesi de gelen rahmeti kaldıracak duruma gelir.
nakşibendiliği anlatan cilt cilt kitaplar vardır. fakat hepsini okusan bile illaki tam manası ile idrak edemezsin. manevi haller, kerametler insan yaşayınca daha güzel anlıyor.
O'nda yok olmak için, O'na kavuşmak için her ruhun bir veliye ihtiyacı vardır. Pirin seni senden alır seni sana sensiz verir. Sen senden de serden de geçmişsindir artık. Rabbin tecellisini gördükçe nefis küçüldükçe ruh da kendinden geçmeye "cezbelenmeye" başlar.
Pirinden tevbe alan her ihvanın yeşil bir manevi boya ile boyandığını pirinin onu nerede görse tanıyacağı söylenir. Bir çok mistik hikayelere de konu olmuştur ki anlatıp da bereketini kaçırmak istemez tarikat mensupları. En güzeli gidip bir dergaha yakından izlemek.
şeyhlerinden birinin büyük şehirlerde deprem olacağı konusunda sürekli uyarı yaptığı tarikattır. korunmak için ' rabbinallah, sübhanallah' zikri çekilmesini eklemeyi ihmal etmemiştir.