Eksik bilgiye sahip yazar hezeyanıdır. Feministler nafakaya ses çıkarmıyor değildir ancak şu da unutulmamalıdır ki bir mal gibi görülen ve okutulmayıp iş güç sahibi edilmeyen kadınların da boşandıktan sonra o nafakayı almaları haklarıdır. Kadın emeğinin değersizleştirilmesi ve ucuzlaştırılması ataerkil toplumun en belirgin özelliklerinden biridir.
Bugün bekar bir erkek eğer kendisi yapamıyorsa;
Evini ayda bir temizletmek için gündelik temizliğe gelen işçiye, 100-200 tl
Eşyalarını yıkatmak ve ütületmek için aylık 200 tl
Yemek için günlük 3 öğünden ortalama 50 tl yani aylık 1500 tl
*Cinsel ihtiyacını giderebilmek için görüşme başına 100-200 tl (Bu sadece seks işçileri için belirtilmiş bir meblağ değildir. Gece kulübünden veya başka bir şekilde cinsel ilişkiye ikna edeceğiniz her kadın için bu masrafı yapmanız gerekir. Bir akşam yemeği de yedirmeyecekseniz siktirin gidin 31 çekin.)
*Derdinizi anlatmak için gideceğiniz psikolog 300 tl.
Yıldızlılar opsiyonel olmakla beraber şu kaba taslak hesapta bile 2200-2400 tl arasındaki bir meblağ cebinizden çıkmaktadır. Nafaka diye ağlayanlar, nafaka ataerkil toplumun diyetidir. Siz sevgili erkekler de bu diyeti "paşa paşa" ödeyeceksiniz.
Aciz kadınlarla evlenip sonra onları istediğiniz gibi yüzüstü bırakabileceğinizi mi sanmıştınız?
Ya ben farklı bir ülkede yaşıyorum ya da yukarıdakiler.
Adıyaman'da 16 yaşıma kadar büyüdüm, istanbul'da 5,Sivas'ta 4, Ankara'da 2 yıl yaşadım ve şu anda da Tekirdağ'da yaşıyorum. Uzun süre kaldığım diğer şehirlerden bahsetmiyorum bile.
Nedense hiç nafaka alan bir erkek, meslek sahibi olmak istemesine rağmen engellenen, evlenecek diye mesleği bırakmaya zorlanan bir bayan da görmedim nafaka alan veya karısı yaşlandı diye boşanan erkek de.
Ama eşinden boşandığı için psikolojisi bozulan, nafaka ödeyen, çocuğu eski eşi tarafından kaçırılan veya gösterilmeyen çok erkek gördüm. Nafaka almak için evlenen, zengin koca kovalayan, aldatan ve haksız olsa bile nafaka alan kadın da çok gördüm.
Hadi kendi tecrübe ve çevremi geçtim, tv ve sosyal medyadaki haberlerle de yalancı çıkıyorsunuz.
Yatalak eşten nafaka talep eden, bağıra bağıra "nafakamı alacağım, donuna kadar her şeyini alacağım, çulsuz bırakacağım seni" diyen, aldatıp eski eşten aldığı nafakayı sevgilisiyle yiyen vs vs çok kadın gördük.
Hayal ettikleriniz gerçek değil maalesef ama anlattıklarımın hepsi gerçek.
Size bu ülkenin bir gerçeğini söyleyeyim .herkes işine geldiği kadar feminist işine geldiği kadar müslüman işine geldiği kadar akp li ,CHP'li vs yani herkes herşeyi işine geldiği gibi yapıyor.
akıllı ol kendini savunacak örgütleri kendin kur. gidip başka oluşumlardan fayda bekleme.
kapitalistler "serbest piyasada emeğini satan özgür işçinin kıdem tazminatı istemesi ve emekli maaşı dilenmesi" diye akıllarınca tilkilik yapar. patron ve işçilerin üretim eyleminden "eşit" fayda sağladığı gibi garip ama mesnetsiz bir iddia ortaya atılır ve bunun üzerinden polemik yapılır. yani "feministler nafakaya ses çıkarmıyor" diye uyanıklık yapmak "ne gerek var sendikalara" gibi duruyor.
elbette bir sene evli kaldıktan sonra ayrılan çiftler söz konusu olunca, eğer bir taraf diğerine sürekli para vermek ile yükümlü tutulursa burada ne mantıktan ne de adaletten söz edilebilir. ancak daha karmaşık durumlar ve dramlar var ki, meselenin hiç de o kadar da basit olmadığı ortadadır. evlenip boşanmış bir kadın 21. yüzyılda bile boşanmış bir erkeğe göre her alanda daha dezavantajlı bir konumda. bunun sorumlusunu toplum yerine kadında aramak ise fırsatçılık ve korkaklıktır, o da en iyi tarifiyle. başka ve daha adaletsiz sosyokültürel mekaniklere girmeye gerek yok; ama var olmadıkları için değil, çünkü bir kez görmemeye koşullanan bir zihniyet için bunlar ya yoktur, ya da önemsizdir.
evliliğin bir kurum olduğu hem yasalar hem de gelenekler tarafından benimsenmiş. iki taraf taahhütte bulunur ve bu kurum başlatılır. belki eskiden bu kurum bir hayat süresince devam edecek diye düşünülürken, bugün artık kalıcılık bir istisna. her halükarda evliliğin bir şirket veya dernek gibi yasal karşılığı olan bir ortaklık, bir kurum olduğu gerçeği bakidir.
sonunda kurum nihayetlenirse taşınır ve taşınmaz mallar olsun, ortak üretilmiş değerler olsun herşey biraraya getirilir ve adil bir bölüştürme yapılır.
hadiseyi basitleştirmek hadisenin gerçekten basit olduğu anlamına gelmez. evlilik kurumu geleneksel anlamıyla ölü bir kurumdur, toplumun bugünkü seviyesi ile derin uyuşmazlıklar ve adaletsizlikler içerir, bunlar doğru. buna rağmen bu kurumu ayakta tutmaya çalışmak her halukarda ve her iki taraf içinde "bedel" gerektirecektir ve çoğunlukla götürüsü getirisinden fazla olacak, öyle anlaşılıyor. başta nafakasını ve diğer sorumluluklarını bildiğin halde hala gözünü karartıp bu kurumu başlatıyorsan, kusura bakma ama senin durumunu ne feministler, ne de başka birisi savunmak zorunda değil. özellikle nafaka ortadan kalkarsa bunu bir fırsata dönüştürecek ve seri evlilik yapıp boşanacak tonla uyanık ortada dolaşıyorken...
Kadınların iş gücüne katılım oranı arttıkça,
hem evlilik sürecinde hem de evlilik sonrasında nafaka adı altında kadını maddi anlamda eşine mahkum eden çarpık sistem ortadan kalkacak,
Nihayetinde Tam anlamıyla eşitlik oluşacak,
kadınlara sosyal hayatta yaşam hakkı tanınacak ve kadın asalak yaftasından kurtulacaktır.
Dolayısıyla eleştirilmesi gereken şey feminizm değil;
Öncelikle Sistem,
Sonrasında Cinsiyetçilik yapan, rol biçen ve bu sisteme çanak tutan ikiyüzlü zihniyettir.
"Turkiye'de kadin olmak, eziliyorum ayagina; erkek sikmektir..."
Feminizmden anladigi erkek düsmanligi yapmak olan o surungenlere gelirsek... sokağa sütyensiz çıkmayı feminist hareket zanneden kezban kim feminizm kim lan? Hani eğer seri katil olsaydım tüm kurbanlarımı bunlarin arasindan seçerdim net. Gudubet suratlarina siçtıklarım.