kore sinemasına karşı ön yargılarımı yıkan bir film olmuştur.(ki aslında kore sineması pek çok hollywood yapımına esin kaynaklığı etmiştir)klasik bir hikayenin içinde duygusallığı ve hüznü çok güzel yaşatan genelde de ağlamayı garanti eden bir filmdir.
ne kadar sıcak, ne kadar içten bir film bu.
koreliler duyguyu öyle gerçek veriyorlar ki, bunu bu filmle iyice anlıyor insan.
hatırladıkça gözlerimin dolmasına neden oluyor.. çok acıtıyor, çok..
hele o replikler. her replik ayrı güzel. mutlaka izlenmeli bu film. sadece filmlerde de olsa böyle bir aşk görülmeli.
--spoiler--
affetmek, kinine kalbinde daha küçük bir oda vermektir.
--spoiler--
--spoiler--
seninle tanıştım çünkü unutkanım, senden ayrılıyorum çünkü unutkanım.
--spoiler--
--spoiler--
hafızam seni unutsa da kalbimin derinliklerinde sen varsın. seni unutamam çünkü sen benim parçamsın.
--spoiler--
--spoiler--
ben her şeyi senin için hatırlayacağım..
--spoiler--
izlerken defalarca gözleri dolduran, aşkın ne olduğunu çok iyi anlatan, unutanlara aşkın ne olduğunu yeniden hatırlatan etkileyici bir kore filmi.
izleyin. mümkünse aşık olduğunuz insanla izleyin.
güzel bir aşk filmi, güney kore filmlerinin lirik, aşk kokan,romantik tadını duyumsatıyor insana. filmde geçen bazı replikler gerçekten baş ucu yapılası.
--spoiler--
Affetmek sadece, kaLbinde sade bir oda bağışLamaktır.
--spoiler--
biraz evvel izledim filmi. hani başlarken öyle çok ta isteyerek başlamadığım sadece listede sırayı bozmamak için izlemek istediğim bir filmdi. hatta bir ara ' lan kim 2 buçuk saat izleyecek şimdi bu aşk filmini ' bile dedim. evet anlamışssındır sözlük; sevmem pek aşk filmlerini hatta pekten de az severim. velhasıl-ı kelam ' ya sabır' larla başladım filme. daha başlarında böyle ağır, afilli replikler filan... izletecek bu film galibaya dönüştü ya sabırlar. izledikçe sardı, izledikçe kendimden bir şeyler buldum resmen - hemen hemen herkes te bulabilir- sonra bir baktım hafiften ıslanıyor yanaklarım. az biraz ağlattı film yalan yok ama ağlamak ayıp mı ? başkası görürse tehlikeli olabilir sadece. neyse , hayatıda izlediğim en uzun aşk filmi efendim bu ayrıca izlemeyenlere de tavsiye edilebilecek bir filmdir. john h. lee abimize saygılar.
2004 yılına ait Kore yapımı müthiş dramadır. John h. lee'nin yönetmenliğini üstlendiği filmin başlıca iki karakterine hayat veren isimler Woo-sung Jung ve Ye-jin Son.
Nae meorisokui jiwoogae/ A moment to remember fazlasıyla aşina olduğumuz karakterleri ve olay örgüsüyle önyargı kurbanı olmaya aday olmasına rağmen övgüyü ve izlenmeyi fazlasıyla hak eden bir film. Su-jin isimli genç kızımız unutkanlıktan muzdarip ve bir gece kolasına "dadandığı" Cheoul-So' yu babasının sahibi olduğu inşaatta tekrar görünce özür dileme niyeti ve bahanesiyle peşini bırakmıyor ve bir aşk doğuyor. Cheoul-So ise fazla konuşmayan, ve hatta "seni seviyorum"demeyi esirgeyecek kadar kimi sözleri ve gözyaşını gömmüş bir kişiliğe sahip. Buna rağmen oldukça mutlu olan çift evleniyor, tabi bu ana kadar ufak unutkanlıklar göze çarpsa da, filmin ilk yarısı geçildikten sonra, yani peri masalının bitmesiyle dramın dozu artırılıyor ve Su-jin'in genç yaşında nadiren rastlanabilecek Alzheimer hastalığı olduğu anlaşılıyor. "Kafasının içindeki silgi" gün be gün kişileri, anıları, mutlulukları silerken Cheoul-So da sevdiği kadını kaybetmemek uğruna inanılmaz bir çaba göstermeye başlıyor. Öyle ki, karısının kendisine eski sevgilisinin adıyla seslenmesini bile sakinlikle karşılamak durumunda kalabiliyor. Karısı da daha fazla acı çektirmemek adına boşanmayı kafasına koyunca işler daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor tabi. Delikanlımızla karısı arasında geçen şu diyalog bile inanılmaz bir hüzün taşıyor :
Su-jin : Söylesene, anılar da giderse aşkın ne anlamı kalır? Bana iyi davranma, her şeyi unutacağım.
Cheoul-So : Ben.. her şeyi senin için hatırlayacağım..
Yeopgijeogin Geunyeo/ My Sassy Girl/ Hırçın Sevgilim' e oldukça benzeyen kurgusu ve Daisy kadar incelikli oluşuyla bu iki vatandaşı & türdeşi ile insanın hafızasında sağlam bir yer ediniyor film. Pek tabi ilk yarısı sizi fazla şaşırtmayacaktır ancak ilk saati geride bıraktıktan sonra, özellikle market sahnesi ile, delikanlının doktorla bire bir sahneleriyle, hastalığın ilk anlarında tüm evi saran post-itlerle, kısacası ikinci yarısının büyük katkısıyla, hem genç kızın hem de kocasının tarif edilemez dramıyla kolay kolay hatırınızdan çıkmayacak bir film sizi bekliyor, haberiniz olsun.
güney kore sinemasının mihenk taşlarından birisi olmaya aday bir film. pek çok soğuk hollywood romantik-dram filminden daha samimi, daha gerçekçi. film 1 saate yakın aslında son 45 dakikasına hazırlıyor izleyenleri. zaten son 45 dakikasında göz yaşları dinmek bilmiyor.
bu filmi gecenin bir yarısı tek başınıza izlerseniz etkisinden kurtulmanız biraz zamanınızı alıcaktır.
--spoiler--
birlikte yaşarsak birlikte ölebilir miyiz?
"-Hatıralarım yok olursa, ruhum da yok olur. Korkuyorum!
- Ruhun neden yok olsun ki? Kalk. Ruhunu bana bırak. Ben senin hafızanım. Ben senin kalbinim.."
--spoiler--
bugün bir arkadaşımın tavsiyesiyle izlediğim 2004 yapımı ve yaklaşık iki buçuk saatlik gerçekten ağlatma potansiyeli oldukça yüksek film. tabiki hollywood yapımları gibi değil, o yüzden film anlamında çok bir şey bulamayabilirsiniz ancak verilen duygu ve oyuncuların bunu yansıtması gerçekten oldukça güzel olmuş. kadın oyuncusu da o kadar şirin ki, uzak doğu kadınlarına hayran olan benim için ayrıca bir izleme sebebi olmuştur. filme gelirsek ise gerçek aşkın ne olduğunu çok iyi anlatıyor, sonu ne kadar kötü biterse bitsin o sona kadar beraber olmak, kendinden çok onu düşünmek temaları beni benden almıştır. bilmiyorum böyle insanlar ve böyle aşklar sadece filmlerde mi kaldı ama yine de düşüncesi bile beni oldukça mutlu etmeye yetmiştir.
ağlata ağlata bitiren.. önce filme ağlıyorsunuz film bitiyor var mı böyle aşk diyip tekrar ağlıyorsunuz. sonuç olarak mendilsiz asla! koluma bi burnumu bi gözümü sile sile bi hal oldum *
kesinlikle duygusal insanların izlememesi gereken bir film. 3 gün 3 gece aralıksız ağlatma potansiyeline sahip. su-jin'in babası hulusi kentmen'in kore versiyonu sanırsam.
Beni çok etkileyen filmlerden birisidir. Özellikle neredeyse hiç ağlamayan birisi olarak beni bile ağlatmayı başardı. Eğer duygusal biriyseniz yanınıza mendilinizi alıpta izleyin bu filmi derim. Konusuna gelirsek; Choi Chul-so kendisini yetiştiren yaşlı bir rahipten marangozluğu öğrenmiştir ve hayatını marangozluk yaparak geçindirir. Su-kin ise bir tasarımcıdır ve unutkan birisidir. Zaten tanışmaları ve bu büyük aşk yine unutkanlığı sayesinde doğacaktır. 2 yabancı insan çok garip bir şekilde karışılaşırlar. Ve hayat onları yine bir şekilde bir araya getirir. işlenişi, oyuncuların ustalığı ve atmosferi ile çok güzel bir film koymuşlar ortaya.
--spoiler--
-sonunda fark ettin mi?
-neyi?
-kafamın içinde bir silgi var. her şeyi siliyor.
-ne?
-sen haklıydın, sonsuza kadar mutlu olamayacağız.
-sen neden bahsediyorsun
-her şey ortada. Söylesene anılar gidince aşkın ne anlamı kalır? bana bu kadar iyi davranma. her şeyi unutacağım.
-ben her şeyi senin için hatırlayacağım.
--spoiler--
bahislerinizi yatırın
bir köpek bile bir bakışta kazanır
chul-soo sigara parası kazanır
su-jin ekmek parası
paranızı katlayın
şansınızı tepmeyin
şans önünüze kadar geldi
bul karayı, al parayı!
a moment to remember
harbiden de romantizmin ve duygusallığın dibine vurulmuş muhteşem film. karakterler rollerine gerçekten çok iyi oturmuş. hatta başlarda bayaa bir gülüyorsunuz ama sonradan yüzünüz ağlamaktan yamuluyor. titanic e aşk filmi diyenler önce bu filmi izlesinler lütfen. love story den beri hiçbir kitap/film beni bu kadar ağlatmamıştı.
adam doktora yalvaran ifadeyle 'eminmisiniz? belki hasta değildir' şeklinde soru sorarken doktorun bir an sırıtması ve ardından sigarasını yakıp bir nefes aldıktan sonra; 'tabii eminimm, karınız hasta nihohaha'' tarzındaki cevabının bulunduğu sahnesiyle kopartan filmdir.
insanlara aşk adı altında erotizmi, yüzeyselliği ve yapmacık ilişkileri aşılamaya çalışan amerikan ve avrupa sinemasına inat izlenesi, izlettirilesi kore şaheseri.
bu filmi izledikten sonra, daha önce izlemiş olduğunuz aşk filmlerinin sığlığına insan gülmeden edemiyor. eğer benim gibi duygusal biriyseniz ve izlediğiniz filme kendinizi kaptırıp ağlayabiliyorsanız; filmin sonundaki market sahnesinde peçeteyi yanınızdan eksik etmeyin. o nasıl bir sahnedir yarabbim.*
.
.
.
.
seninle tanıştım çünkü unutkandım. seni terkediyorum çünkü unutkanım.
zengin kız-fakir oğlan ilişkisi şeklinde başlayan film daha sonra kızın alzheimer hastası olmasıyla çok farklı bir boyuta geçiyor.karısına aşık bir kocanın dramı bir insanı ancak bu kadar sarsabilir.* duygusallığın dibine vurduran film. *