andre breton un surrealist romanı. paris sokaklarında karşılaştığı gerçeküstü bir imge, bir hayaldir nadja. breton un gözünde hayatın coşkusunun sembolüdür. sonunda şöyle der la beauté sera convulsive ou ne sera pas
güzellik kışkırtıcı olmalıdır *
imgelerle yüklü, okunması çok zor ama bitireni tatmin edeceğini düşündüğüm andre breton romanı. Breton, birikimini o kadar yoğun bir şekilde harmanlamış ki, bir romanın verebileceklerinden daha ötede şeyler sunuyor size. Şiddetle tavsiye ederim fakat sükutla okuyun siz, sindire sindire; titizlikle.
“Kimim ben?”
Birçok şeyin yanında, en temelde bir arayışın romanı olan Nadja bu unutulmaz soruyla başlıyor. André Breton, Paris sokaklarında, gerçekle düş arasında gidip gelen, bir görünüp bir kaybolan ve hep biraz eksik görünen nadide bir “umut” kıvılcımını arıyor. Yazar, bu kıvılcımın görünür olduğu anlarda, ezoterik bir aşkın yoğun melankolisine kapılmaya ve en mahrem hallerini bir günce berraklığıyla ortaya sermeye, böylece kendi benliğinin en karanlık köşelerini aydınlatmaya başlıyor. Bu açıklık, arayışının belki de en can alıcı kısmını oluşturuyor.
Nadja, gündelik hayata dair olguların gerçeküstü algılanışını sunmakla kalmıyor; gerçeküstücülüğün estetik bir kaygıdan daha fazlası, hatta politik tavrı ve varoluşsal sorgulamasıyla ne denli yaşamsal bir mesele olduğunu da gösteriyor.