ıssızlık, sözcüksüzlük, düşüncesizlik, mücadelesizlik ve en önemlisi insansızlık özlemi çekerken. olmam gereken o rüzgarlı deniz kıyısında olamadığım için kendime söverken. kendimi tekrar tekrar, tekrar ederken. ıssızlık, sözcüksüzlük, düşüncesizlik, mücadelesizlik ve en önemlisi insansızlık özlemi çekerken...
gözlerimin içinde ki orman gün geçtikçe daha da ıslanıyor gibi, ellerimden umut dolu toz parçacıkları savuruyorum etrafıma bir yandan..dört değil beş yapraklı olmalı benim yoncalarım, leylaklarım dünyaya kokusunu bırakmalı, savurmalı rüzgarım dünyayı ordan oraya..evet yok yerim, yurdum, toprağım..
yağmurlu günlerime en çok yakışan şarkı..
içimdeki andalucia özlemini binlerle çarpan ve statik melankolime ekleyen ağıt. nerde bir sanduka, kastenyen, gitar ve ağlamaktan, haykırmaktan sesi kısılmış, titrek bir çingene sesi duysam, gözlerimin buğusundan göremiyorsam etrafımı, kalbimin attığı kıyıların çağrısı bu derim. çağrıldığım cümlelerin son hecesidir bu şarkı.
kendisine dinlettiğimde şarkıdan pek hoşlanan brezilyalı hatun, bu şarkıyı ancak içli insanların anlayabileceğini söylemişti...
ayrıca şarkıdaki ispanyolca'nın ispanya'nın güneyinde anlaşılabileceğini eklemişti...
çok iyi bir flamenko bu demişti...
harbiden öyle...
onlarca defa dinlemekten bıkılmayacak nadir şarkılardan.
yürek sesi...