britanya imparatorluğu'nun filistin cephesi'ndeki son taarruzudur. bölgedeki düzlüğün adı nedeniyle armageddon savaşı adıyla da bilinir. belirtilmelidir ki, megiddo savaşı bir meydan savaşı falan değildir yahut sadece "megiddo" adı verilen bölgede gerçekleşmemiştir. tüm filistin cephesi boyunca yapılmış olan genel bir taarruzdur.
her bakımdan kaynakları tükenmiş ittifak devletleri'ne birer birer son darbelerin vurulduğu günlerde(batı cephesi - meuse argonne taarruzu, italya cephesi'nde vittorio veneto taarruzu, balkan cephesi'nde de vardar taarruzu vukuu bulmaktayken) osmanlı imparatorluğu'na karşı da megiddo taarruzu tertib edilmiştir.
büyük harbin en başarılı komutanlarından ve harp tarihinin süvari taktikleri konusundaki gelmiş geçmiş en yetkin isimlerinden edmund allenby komutasında hint, anzac ve bilimum sömürge askeriyle desteklenmiş ingilizler, bir fransız lejyoner bölüğü ve bilhassa hattın doğusunda müttefik destekçileri isyankar arapların saf tuttuğu bir müttefik kuvvetler grubu sözkonusudur. taarruz evvela ilkbaharda yapılacakken alman bahar taarruzları nedeniyle ertelenmiştir. en nihayetinde batı cephesi'ne taze amerikan kuvvetlerinin gelmiş olması, britanya'nın bölgeye rezerv/yedek kuvveti yığabilmesini sağlamıştır.
osmanlı'nın çoktan düşmüş olan kudüs 'ün kuzeyinde 100 kilometreyi aşan bir savunma hattı bulunmaktaydı. bu hat kıyıdan eriha(jericho)'nın az doğusunda kıvrılarak lut gölü (dead sea)'ne kadar uzanmaktaydı. liman von sanders'in kumandanlığını yaptığı ordular grubunda, hattın batısında 8.ordu, merkezinde mustafa kemal atatürk kumandasında 7.ordu, doğusunda ise 4.ordu bulunmaktaydı. ufak bir alman asiakorps birliği de cephede hazırdı.
totalde cephe hattında müttefiklerin(düzenli olarak 5.000 kadar olan, düzensiz olarak daha çok mevcutlu araplar hariç) doğrudan 57.000 piyade, 12.000 süvari, 540 topu bulunmakta, bunun yanısıra da 30.000 kişilik yedek kuvvet bulunmaktaydı(mısır'a kadar cephe gerisindeki mevcut birkaç yüz bindir). buna mukabil, suriye ve filistin bölgesinde garnizon, ihtiyat, levazım, istihkam vb. görevlerde bulunan toplam ittifak devleti askeri sayısı 100.000'e yaklaşsa da, doğrudan cephede bulunan osmanlı-alman yıldırım orduları grubunun cephedeki total mevcudu 29.000 piyade,3.000 süvari ve 400 toptan ibarettir. ve ittihat ve terakki'nin, belki daha doğru tabirle enver paşa'nın tipik hayalperestliğiyle eldeki mevcut orduları(bilhassa kafkas cephesi'nin rusya'nın savaştan çıkması sonucu kapanmasıyla bu cepheden artakalanları) güneye yollamak yerine azerbaycan ve günümüzün kuzey iran'ında kullanması, (zira osmanlı orduları bakü'ye, hemedan'a kadar ilerlemiştir o tarihte), hatta bulgaristan'a yardıma dahi göndermesi nedeniyle bütün taleplere rağmen herhangi bir durumda öne sürebileceği en ufak yedek kuvveti de bulunmamaktaydı(cephenin bu kadar çabuk dağılması ve dağıldığında bir daha toparlanamaması bu yüzden olacaktır). bunun yanısıra zaten kötü teçhiz edilmekte olan, gerekli kaynaklardan yoksun osmanlı ordusundaki son derece düşük morali ve maneviyatı ve savaştan hemen önce askerden kaçan 1100 kadar kişiyi belirtmekte de yarar vardır.
--spoiler--
26 ağustos'ta 1918'de halep'e ulaşan mustafa kemal, filistin'in nablus kentindeki karargahına gitmek üzere güneye doğru yola çıktı. liman von sanders anılarında "gelibolu savaşından çok iyi tanıdığım bu yetenekli general, ordunun sayıca azaltıldığını ve askerlerin çok yorgun olduğunu görünce aldatıldığını anladı. enver ona doğru olmayan rakamlarla son derece iyimser bir tablo çizmişti. " diye yazar.
mustafa kemal 11 eylülde istanbul'daki doktoru rasim ferit talay'a gönderdiği mektupta izlenimlerini daha ayrıntılı olarak anlatıyordu:
".... nablus'a geldim. suriye'yi baştan başa bir daha etüde ettim, muharebe hatlarını baştan başa gezdim. suriye umumiyetle şayan-ı merhamet bir hale gelmiştir. vali yok, kumandan yok, ingiliz propagandası çok, ingiliz teşkilat-ı hafiyesi her tarafta faaliyette, ahali hükümetten nefret ediyor. bir an evvel ingilizlerin gelmesini bekliyor. düşman kıtaatça vesaitçe kuvvetli, biz onun karşında pamuk ipliği.".
pamuk ipliği 8 gün sonra bir daha bağlanamayacak şekilde koparıldı.
evvelden, bir süre önce amman'a doğru bir yanıltmaca saldırısı yapmış olan allenby ve orduları, von sanders'in ordularının total kuvvetinin üçte birini hattın doğusuna sevketmesine neden oldu. oysa ki 19 eylül sabaha karşı 4.30'da allenby esas taarruzunu başlattı. 5 tümenlik bir ordu grubu(11. corps) yoğun bir taarruzu hattın bilhassa süvari ordularının rahat hareket edebileceği düzlük batı tarafından başlatırken, birkaç saat içinde hattın doğusu da takriben 5 tümenlik bölünmüş(10.corps) tarafından taarruza uğradı. hattın batısına yapılan saldırıda britanya donanması destroyerleri de kıyıdan destek sağlayarak, ordularının siperleri aşmasına yardımcı olmuştur. doğuda yoğunlaştırılan birliklerle daha da zayıflamış olan batı hattı desteksiz, hava ve denizden de destekli 5 tümene karşı 3 tümen şeklinde kalınca(belirtilmelidir ki 1 osmanlı tümeni, 1 britanya tümenine göre mevcut olarak çok daha düşüktür) hattın batı ucu kısa sürede çökmüş, bundan iyi faydalanan britanya süvari birlikleri hattı boşluklara dalmış, kısa süre sonra hattın 25 km gerisinde tülkarim'de mukim 8. ordu karargahına kadar gelmiştir britanyalılar. bu noktada öğle vakti, batı hattı çöktükten sonra merkez hatta da saldırı başlamış, tutunamayan ve ağır kayıplar veren 7.ordu birlikleri de nablus'a kadar geri çekilmiş, ertesi gün 8. ordu ile 7. ordu birlikleri yanyana gelmiş ve beraberce geri çekilmeyi sürdürmüşlerdir. bölünmüş olan 7.ordunun asiakorps'un da içinde bulunduğu bir kısmı ise ürdün yönüne doğru geri çekilmiş, yine hava desteği ve araplar'ın arkadan sarması, ve de britanya süvarisinin sızması gibi nedenlerle sıkışmışlar, asiakorps bir gün kadar savaştıktan sonra tükenmiş, 7.ordunun diğer kısmı ise dera'a'ya kadar çekildikten sonra teslim olmak durumunda kalmıştır.
hattın doğusundaki,henüz aralık 1917'de yeniden kurulmuş olan dördüncü ordu ise(bileşik yaylı askerler de bu ordunun içindeydi) ise "chaytor force" olarak adlandırılan takriben iki tümenlik 10.corps'un doğu ucundaki kuvvetin saldırısı karşısında kırılarak amman'a dek geri çekilmiş, akabinde, süvari hücumları, hava desteği ve en nihayetinde kuzeyden bu ordunun da merkezi dera'a yönünden etrafını saran arabistanlı lawrence'ın başında bulunduğu arap kuvvetleri tarafından çevrilmiş ve en nihayetinde tüm organizasyonunu kaybederek kalan ögeleriyle birlikte eylül sonunda şam yolunda teslim olmak durumunda kalmış, yani bir savaş kuvveti olarak yok edilmiştir.
20 eylül itibariyle, 1.5 günde, cephe 70 ile 100 kilometre arası geriye atılmış,cephe gerisindeki tüm kritik trenyolu istasyonları ele geçirilmiş, hatta arapların sarmal hücumuyla ürdün'deki tren yolları da sabotaja uğramıştır. ingiliz taarruzu öyle bir başarıya ulaşmıştır ki, hattın batısından saldırıya geçen 11.corps'un, 8. ordunun tam yol geri çekilmesinin de etkisiyle hızlı ilerlemesi sonucu 21 eylül öğleden sonrası nasıra ve oradaki filistin cephesi genel karargahı dahi düşmüştür. ingiliz konsantrasyonunun daha ziyade cephenin batı hattında olması nedeniyle, 7. ordu nisbi olarak merkezde biraz daha direnme şansı bulmuş ve nablus 21 eylül öğlenine kadar dayanmıştır. en son meydana gelen durum ise kıyı-megiddo-nasıra hattını tamamen kontrol eden britanya ordularının ve doğudan gelen arap ve ingiliz süvari/uçak kıskacının nihayetinde 7.ordunun sağ cenahının da kıskaca alınmış olmasıdır(akabinde 7.ordunun bu cenahının başına yukarıda bahsetmiş olduğumuz olaylar gelmiştir).
7. ve 8. ordunun kalan unsurları galilee gölü'nden kıyıya kadar yeni bir hat kurmaya çabaladıysa da şam'dan istenen yedek kuvvetler yine reddedilmiş(şam askeri kumandanının bir arap ajanı olduğu da sonradan ortaya çıkacaktır), bu hat da henüz kuruluş aşamasında avustralya süvarisi tarafından hücum edilerek tutunamamış, diğer yarı-mekanize süvari birlikleri acre ve hayfa limanlarını 22'sinde ele geçirmişler, kısa süre sonra piyadenin de yeni mevzilerine gelmesiyle taarruz nihayete erdirilmiştir. bu süre içinde britanya orduları,zaten pek çoğu dağınık duruma gelmiş olan osmanlı kuvvetlerinin tüm kaçış yollarını tıkamış, ve çeşitli kaynaklara göre değişen rakamlar olmakla birlikte, 70.000 kadar osmanlı ve alman(birkaç bin kadar) askeri esir düşmüştür. buna mukabil britanya ordularının kayıpları 6000 asker civarındadır. 7. ve 8. orduların kalan unsurları, ilk cephe noktası ve mevcut cephe noktası arasında kalan/kurtarılan tüm birlikleri toparlayarak şam'a doğru genel bir geri çekilme başlatmışlardır. megiddo taarruzu, filistin cephesi'nin kesin çöküşünü ve osmanlı için de artık savaşın kaybedilişini simgeler; osmanlı ordularının tüm organizasyonu, cephe düzeni, morali ve maneviyatı yok olmuştur. zira şam da yine itilaf kuvvetleri ilerleyişi esnasında verilen ağır kayıpların ardından 1 ekim itibariyle düşecektir.
bu hızlı ilerleme, dünya tarihindeki en başarılı ve artık yavaştan yerini tank ve tam mekanize zırhlı araçlara daha çok bırakacak olması nedeniyle en son süvari operasyonlarından birisi sayesinde olmuştur. süvari dediysek de, tam olarak bir grup atlı olarak anlaşılmaması gerekir bunun, zira bu süvari tümenlerine, hafif zırhlı araçlar eşlik etmekteydi, yani burada süvari(cavalry) olarak bahsedilen birlikler bir bakıma yarı-mekanize birliklerdir.
bahsedilmesi gereken bir önemli nokta da, britanya kraliyet hava kuvvetleri(raf)'nin cephedeki 105 uçağının keşif ve taktik bombardıman bakımından sağladığı faydalardır. hava kuvvetlerinin önemi ve başarısı bakımından bu savaş, birinci dünya savaşı'ndaki en önemli ve nadir örneklerden biridir. öncelikle osmanlı-alman pozisyonlarının yerlerini saptamada, bölge arazisini tetkikte fayda sağlayan uçaklar, taarruz süresince taktik ve hatta stratejik(iletişim ve ikmal hatlarına) bombardımanda ve ilerleyen günlerde geri çekilen osmanlı ordularına zayiat verdirmede son derece etkili olmuşlardır. britanya'nın 105 uçağına karşın ittifak kuvvetlerinin cephede 5 adet uçağının olması, havada kaybedilen savaşın açıklamasıdır.
nihayetinde belirtmek gerekir ki; megiddo'daki osmanlı yenilgisinin temel sebepleri çok açık ve nettir. karşı tarafın havada, denizde ve karada, gerek süvari, gerek top, uçak, gemiler ve makinalı tüfek, gerekse piyade bakımından her alanda kat be kat sağladığı sayısal ve donanımsal üstünlük bunların en temeli ve önemlisidir. osmanlı komuta kademesindeki iletişim bozuklukları ve karışıklıklar, zaten var olan düşük moral/maneviyat ve kötü teçhiz edilen bir ordu, arap isyanı, iyi kumanda edilen bir düşman ordusu ve taarruz sonrası meydana gelen panik ve hezeyan hali, yenilgiyi ağırlaştıran faktörler olmuştur. bu savaş da diğer pek çok savaş gibi savaş başarılarının herşeyden önce bir iktisadi temeli olduğunu gözler önüne serer. ve sonuç olarak megiddo savaşı, 1918 osmanlısı için malumun ilanı niteliği taşımaktadır. osmanlı için savaşın bir bozgunla sonlanacağı çok açık ve nettir, ve bu bozgunun adı da megiddo savaşı olmuştur.
necip fazıl ve kadir mısıroğlu takımı bu yenilginin hesabını mustafa kemal paşa'ya kesme derdindedir. "mustafa kemal'in ingilizlerle işbirliği yaptığı. söz konusu işbirliğinin temelinin nablus savaşı önce atıldığı" yalanını sıkarlar. tabi ki hiç bir somut kanıta dayanmadan! öyle şerefsiz, haysiyetsiz bir it sürüsüdürler.
nablus savaşı sırasında, büyük büyük kolordu, ordu isimlerine rağmen, osmanlı kuvvetlerinin yekünü iki tümen bile etmiyordu. teknik imkanları ingilizlerin çok gerisindeydi. moral düşüktü, asker kaçaklarının önü alınamıyordu. mustafa kemal sadece bir orduya(!) komuta ediyordu. orduların(!) başında liman von sanders vardı. diğer ordulara (!) cevat paşa ve mersinli cemal paşa komuta ediyordu. peki olan biten neydi? orduların(!) komutanı liman von sanders'in, 1920 yılında, yani daha mustafa kemal daha yolun başındayken yayınladığı anılarına bakmak gerekir:
görüldüğü gibi önce dağılan mersinli cemil paşa ve cevat paşa ordularıydı(!). mustafa kemal yan cepheler düşünce, kendi ordusunu(!) kuşatılmaktan kurtarmak için geri çekmişti. yapabileceği başka bir şey yoktu. bu arada telgrafta, enver, mersinli cemal ve cevat paşalara son derece ağır bir dille yüklenmiştir. okumakta fayda var.
kimilerinin çanakkale savaşı'nda zaferi kazandığını ileri sürdükleri cevat paşa'nın yeterliliğinin ne derecede olduğu açıkça görülüyor.
Eksisozluk'e coreklenmis yahudi asalagi ingiliz hava kuvvetlerinin de katildigi bu saldiriyi "meydan savasi"olarak tanitmak istiyor.
Su ki, bugun arap, durzi yehudilere karsi nablus'ta meydan savasi verecek olsak, bu savasla orta dogu sorunu cozulecek olsa, yozgat'tan derilen gonullu birligi bu sorunu cozerdi.
Israilli, surali burali yehudi asalagi olumu cagirirsa sican gibi olur gider.
Yahudilerin bir kacini sican gibi gebertince digerleri mars'a kacmanin yollarini arar.
arap gotu yalayan , filistin de filistin diye gotunu yirtanlarin gerceklere gozunu kapattigi gotunu actigi bir baska tarih tekerrurden ibarettir hatirlatmasini yapacak olan bozgundur aslinda soyle ki :
I. Dünya Savaşı sırasında Filistin Cephesi’nde, Osmanlı ordusunun yaşadığı büyük bir yenilgiyi ifade eder bu hezimet. Bu bozgun, 19-25 Eylül 1918 tarihlerinde gerçekleşmiş ve ingiliz General Edmund Allenby komutasındaki Müttefik Kuvvetleri'nin başlattığı Megiddo Muharebesi sırasında Osmanlı Yıldırım Ordular Grubu'nun tamamen dağılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bozgun, Osmanlı'nın Filistin ve Suriye'deki hakimiyetini tamamen kaybetmesine neden olmuş ve Suriye-Filistin Cephesi'nin çöküşüne zemin hazırlamıştır.
Osmanlı Yıldırım Orduları Grubu, başta Filistin ve Suriye'de ingiliz ilerleyişine karşı direniyordu.
Komuta, General Liman von Sanders liderliğinde, Alman-Osmanlı birliklerinin kontrolündeydi.
Ancak ordunun eksik donanımı, lojistik sorunlar ve ingiliz kuvvetlerinin yoğun hava saldırıları, Osmanlı savunmasını zayıflatmıştı.
19 Eylül 1918'de ingilizler, güçlü bir taarruz başlatarak Osmanlı savunma hatlarını yarıp geçti.
ingiliz ordusu, Filistin’in kuzeyinde, Nablus yakınlarında Osmanlı kuvvetlerini kıskaca aldı.
Bu sırada Osmanlı ordusu büyük bir iletişim ve koordinasyon eksikliği yaşadı.
Nablus’un batısında kalan Osmanlı birlikleri, ingiliz ve Arap kuvvetleri tarafından kuşatılarak büyük bir paniğe kapıldı.
sonucta verilen Ağır Kayıplar ise soyle:
Yaklaşık 25.000 Osmanlı askeri tutsak alındı.
Çok sayıda mühimmat ve malzeme düşmanın eline geçti.
Osmanlı birlikleri tamamen dağılma noktasına geldi.
Siyasi ve Stratejik SonuçlarIda oldu tabii ki:
Osmanlı imparatorluğu'nun Orta Doğu’daki egemenliği sona erdi.
Bu yenilgiyle Suriye, Lübnan ve Filistin toprakları ingilizlerin kontrolüne geçti.
Osmanlı ordusunun morali bozuldu ve çekilme süreci hızlandı.
Bitmedi tabii ki
Liman von Sanders ve diğer komutanlar yenilginin etkilerini kontrol edemedi.
Arap isyanının bu yenilgideki rolü de büyüktü; ingilizlerle işbirliği yapan Arap güçleri, Osmanlı'nın Arap coğrafyasındaki direncini zayıflattı.
Nablus Bozgunu, Osmanlı imparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı'ndaki son büyük yenilgilerinden biri olarak kabul edilir. Bu bozgun, aynı zamanda savaşın sonlarına doğru Osmanlı’nın yavaş yavaş savaş dışı kalmasının başlangıç noktalarından biri olarak görülür.
Bu olay, Osmanlı ordusunun zayıflıklarını ve savaş sırasında yaşadığı lojistik, organizasyon ve liderlik sorunlarını açıkça ortaya koymuş ve imparatorluğun çöküş sürecini hızlandırmıştır.
allahistler bir kosede arab gotu yalamaya devam edebilir simdi.