dayaklık çocuktur. uykunuzun en tatlı anındasınız, güzel güzel yayıla yayıla uyuyorsunuz. sonra bir misafir geliyor. haberdar değilsiniz, sonuçta uyuyorsunuz. çocuk geliyor dalıyor yatağınıza saçınızı başınızı yoluyor, "kaalk", "uyaaan" diye anırıyor, bir taraflarını yırtıyor. sonra evladım bi siktir git dercesine bakmanıza rağmen, bunu algılayamıyor ve yüzünüzü falan mıncırıyor.
tanımadığın etmediğin veled, senin uykunun ağzına sıçıyor kısacası. döverim ulan ben bu çocuğu. çocuksan çocukluğunu bil evladım. biz de çocuk olduk, ben çocukluğumda kimsenin yatağına dalıp da "uyaaan" diye bağırdığımı hatırlamıyorum. haddini bil serseri. ufak tefek bir şeysin zaten. bir koyacağım tekmeyi yemin ediyorum duvarda resmin çıkacak. lan git belanı benden bulma. ulan nerden geldin, ağzıma sıçtın benim, ağzıma sıçtın ulan.
uyku böyle bir şey işte... kaçtı mı kaçıyor. gel de uyu şimdi. hani hiç bir şey yapamamak daha da sinir bozucu. bir arkadaşınız falan olsa uyandıran, bağırırsınız, çağırırsınız, küfredersiniz. hakaretleri yardırırsınız da el kadar veledi dövsen dert, sövsen dert... iki ucu boklu değnek olan kaypaklığına sıçtığımın veledi... ne istiyordun ulan benden?
uykuyu bölüşü de ayrı bir olaydır.
gelir karnınıza zıplar.
suratınıza elindeki sütü döker.
saçınızı örme suretiyle çekşiştirir ve dolaştırır.
gelir aterinizi kırar. **
lisedeyim, yazlıkta tatildeyiz. bilirsiniz yazlık evleri ikiz olur, iki ev bitişiktir. üst katta odam da yatıyorum, balkon kapısı açık serin serin. birden tepem de bir çocuk bitti. fransız yan komşunun 4 yaşında ki oğlu. hayır çocukları severim ama odama balkondan dalan, dilini anlamadığım bu afacan çocuğu, korkudan attığım çığlığın arkasından, kendime gelince, pataklamamak için zor tutmuştum kendimi.