Üniversitede yan flüt hayal ederken ykm'den aldığım arkadaş. Kavga edercesine çıkan ilk sesler yerini zamanla ahenkli bir melodiye bıraktı. Aradan onca yıl geçti ve ben mızıka çalmayı özledim. Keşke bırakmasaydım.
Küçükken fransadan gelen metal bir mızıkam vardı. E fransadan gelmiş üst kalite birşeydi haliyle. Yaklaşık 4-5 yıl kullandıktan sonra, çalarken ağızdan metal aksama uçuşan tükrüklerle paslanmış ve elimden düşürmemle 837 parçaya ayrılması bir olmuştu. O kadar seviyordum ki o mızıkayı, depresyona girip müziğe küsmüştüm...
çalmakta zorlandığım enstrümanlardan biri. tek deliğe üflemek mi dersin yoksa sesi elektro gitardaki tremolo kolunun yaptığı gibi değiştirmek mi dersin alayı zor.
genelde bir heves başlanıp dil yuvarlama yapılamadığı için bırakılan basit gibi görünen fakat profesyonel derinliğe indiğinizde o kadar da kolay olmayan küçük müzik aleti. siyahiler iyi çalar.
Bir adet hohner special 20 modeline sahip olduğum müzik enstrümanı. Şimdilik ufaktan tek ses çıkarmayı kaptım gibi. Çalabildiğim tek şarkı da the godfather. Şu aralar pek vakit ayıramasam da bu aleti gerçekten öğrenmek istiyorum.
Diğer bir adı "armonika" olan, çalması göründüğü kadar kolay olmayan, diatonik ve kromatik olmak üzere iki çeşide sahip müzik aleti.
Delik sayısı ise modelden modele değişir. Bu sayılar 10,12,16 vb. olabilir. Ancak kendi kendinize bu aleti öğrenmek ve daha rahat bir kullanım istiyorsanız bunların en yaygını olan 10 delikli mızıkayı tercih etmelisiniz.
Armonikanın kelime kökenine indiğimizde yunanca "armoni" kelimesinden türediğini görürüz. Bu da halen kullandığımız uyum, ahenk anlamlarına gelen "harmoni" sözcüğünün karşılığıdır. Buradan yola çıkarak mızıkanın her türlü müzikte kullanıldığını ve parça içerisinde ahengin sağlanması için güzel bir unsur olduğunu söyleyebiliriz. Ancak benim kendi fikrim mızıkanın en çok latin müziklerine yakıştığıdır.
Üniversite yıllarında yalnızlığıma iyi gelen müzik aleti. Hatta sahip olduğum, kendimce çalabildiğim tek müzik aleti. Hele ki apartmanda kimse yokken gece ışığı kapatıp kanepeye uzanıp bacak bacak üstüne atıp bir şeyler mırıldanmaya çalıştığımdaki o tablo Abidin Dino'ya göz kırpar cinste. Bu da mutluluğun mızıka hali sonuçta.
Mızıkam eski sevgilimde küçük bi sandığın içinde; o bana, ben ona hasret kaldım.