günümüzde siyasi istikrarsızlık, iç savaş boyutlarına varan anlaşmazlıklar, darbeler, laik-islamcı kesim kavgaları ile eski gücünden pek de eser kalmamış görünen arap ülkesi.
ortadoğu ve afrika ile ilgili siyasi projeksiyonlarda asla denklemin dışında tutulmayan bir ülkedir. öyle ki, israil-türkiye-mısır üçlüsünün ortadoğu'nun kilidi olduğu sıklıkla ifade edilir.
mısır, osmanlı döneminde de, öncesindeki memlük döneminde de daha da fazla bir öneme sahipti. zengin yapısı, hem ticaret yollarının üzerinde olması, hem de uzun nil boyunca yapılan tarım faaliyetleri nedeniyle oluşmuştu.
çok daha öncesinde, firavun döneminde, o tarihte görülmemiş bir düzeyde siyasi birlik, zenginlik birikimi, güçlü bir ordu oluşumu görülüyordu. o dönemin en güçlü ülkesiydi diyebiliriz. ayrıca, uzun ömürlü olmuştu bu ülke, ki dönemin mezopotamya ülkelerinde bu durumu göremiyoruz.
şimdi, mezopotamya da, #26253388'de bahsettiğimiz şekilde, tarımsal faaliyetler ve ticaret anlamında mısır kadar güçlü iken, neden firavun ülkesi kadar güçlü bir devlet, o kadar uzun bir siyasi ömür elde edilememişti?
mezopotamya, geniş düzlüklerden oluşması itibariyle sürekli olarak saldırılara açık durumda iken, uzun nil boyunca sağlı sollu çöl duvarları nil etrafındaki tarım bölgelerini koruyordu. göçebe kavimler sürekli olarak çölün dışında kalıyor, içerdeki zengin topraklara erişemiyordu. bu korunaklı yapıya bir de firavun ailesinin tanrısal yaklaşımının halk nezdinde kabul görmüş olması ve iç siyasi istikrar eklenince, mısırda uzun soluklu bir monarşi mümkün oluyordu.
göçebe saldırıları ile güç kaybetmeyen iktidar ise, kurduğu düzenli ordu ile, ki bu ordu sürekli savaşlarla yıpranmıyordu, savunmasını sağlıyor, ülkenin tüm bölgelerindeki tüm faaliyet dallarında başarı ile yönetimini sürdürüyordu.
GKRY VE YUNANISTANLA LEFKOSADA BULUŞUP, TUKIYENIN, SOZDE RUM KESIMININ MUHASIR ALANLARINDA ARAMA, TARAMA YAPAN BARBAROS HAYRETTIN PASA GEMISINI DERHAL CEKMESI ILE ILGILI ACIKLAMAY IMZA ATAN DIN KARDEŞiMiZDiR.
darbe zulmünü yaşayan ülke. tıpkı Türkiye'nin zamanında yaşadığı zulüm gibi. insanlar ideolojileri için asılıyor, idam ediliyor. avrupa Birliği, Birleşmiş milletler ve abd de leşini bekleyen karga gibi pusuda anasını satayım aynı zulüm avrupa ülkelerinden birinde olsa nefes aldirmazlar.
-insanlar ideleri uğruna öldürülmemeli.
-arapçı değilim, mesele arapçılık olsaydı sermaye için batının altına yatan suudi arabistan, bae ye topu atardım.
-bize ne amk diyenlerin zihniyetlerine sokayim. insanlık ırk ayirmamali.
-misir daki darbeci kafaya alkış tutan inanıyorum zamanında ülkemizdeki darbeci kafaya alkış tutanlar.
tarihin her döneminde lider konuma ulaşabilecek istidadı elinde bulundurmasına rağmen bir türlü başarıya ulaşamayan ülke. ekonomik potansiyel, stratejik konum ve tarihsel miras açısından oldukça değerlidir ; ancak eğitimsizlik, aydın zümrenin menfaat peşinde koşması ve ekonomik dinamikleri harekete geçirememesi gibi etmenlerden dolayı darbeler, işgallerle anılır olmuştur.
bizim muhafazakarların r4bia, darbe gibi terimlerin geçtiği ülke olarak bildiği yerdir. neyse burada durmayalım.
ben bu ülkenin bugün ki insanlığın bütün sistemsel yapısının temeli inşa ettiğini düşünüyorum. çünkü dünya tarihine baktığımız da bundan daha kadim bir kültür var mı ? bu kadar net eserleri bugüne kadar taşıyabilmiş başka bir kültür ? eski mısıra şöyle bir bakarsak hislerimiz kaleme gelmez, gelemez.
mısır hiyeroflifleri düşünün... 6-7 bin önce yazılan yazılar ! orada ki mimari, geometri, aritmatik, astronomi gibi bir çok konu aşmış oldukları bugün biliniyor...
ve bu dönemlerin ortalarını biraz geçtiğimiz de roma ile karşılaşıyoruz. şu çok nettir, romayı yani helenizmi inşa eden, ona yön veren medeniyet mısırlılardır !
an itibariyle darbenin, askeri darbenin, nasıl da bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi, belki de birincisi, olduğunu ispat etmiş ülkedir. tarihe not düşülsün.
bir ülke cunta tarafından yönetiliyorsa o ülkede hukuk kuralları tanınmaz. çoluk çocukmuş, kadınmış, erkekmiş dinlenmez. devletini korumak için eğitilmiş asker, devletin ta kendisi olunca; haliyle de kendisine yönelik tüm itirazları bir tehdit olarak görür. kendisini mutlak doğru olarak addeder. böyle bir yönetimi eleştirmek, onun gücünü dengelemek ve bastırmak mümkün değildir.
sonuç işte bugünlerde gördüğümüz iğrenç tablodur. koskoca bir ülkenin katliamlarla mahvedilmesidir.
ayrıca mısır için, "orada olanlardan bize ne" demek aymazlıktır. akıllanmazlıktır. her ülkenin kültürel bir hinterlandı vardır. o ülkelerde olanlar her zaman için onu etkiler. bu kaçınılmazdır. hatırlayın 17 ağustos depremini. ilk yardımımıza koşan ülkelerden birisi yunanistandı. bunun sebebi, bahsettiğim hinterland meselesidir. ortadoğu ve balkanlar bizim birincil derecede hinterlandımızdır. bu ülkelerde yaşanan her şey bizi etkiler. özellikle de antidemokratik hareketler, askeri darbeler daha da çok etkiler. mısır ile bizim neredeyse bin yıllık kültürel bağlarımız var. düşünün, o topraklara memlükler hükmederken araplar bu devlete devlet-ül etrak; yani türklerin devleti diyordu. sonraki dönemlerdeyse osmanlılar bu topraklara uzunca bir müddet hükmetti. bunlar uluslararası ilişkiler de çok yer tutan bağlardır. sonra ülkelerin tarihi açıdan birbirleriyle ilişkilerini de görmek lazım. islam coğrafyasında batılılaşma hareketi mısır ile türkiyede paralel dönemlerde gerçekleşmiştir. hatta kavalalı mehmet ali paşa sayesinde mısır, batılılaşma sürecine osmanlıdan daha hızlı bir şekilde ayak uydurmuştur denilebilir. kavalalı hanedanlığı bundan sonra 1950lere kadar mısırı yöneten unsur oldular.
bu yüzden mısır bizim için ortalama bir ortadoğu ülkesinden bile daha önemlidir. mısırın bugün başına gelenlerin bir benzeri geçmişte bizim de başımıza gelmiştir. bundan daha da önemlisi, ortadoğu bir tür domino düzeneği gibidir. birbirine çok yakın halklar ve yönetimler vardır. bu yüzden de olaylar çoğu zaman münferit ya da istisna olarak kalmaz.
ama mısırı değerlendirirken, mısırda yaşananları kınarken bunu sırf başbakan istiyor diye yapmak da mantıksızlık, onu da geçtim insafsızlıktır. mısırda akan kandan hiç kimsenin prim yapmaya, güven tazelemeye hakkı yoktur. bu yüzden de mısırda yaşanan vahşeti değerlendirirken "gezici-tayyipçi" kamplaşması türünden saçma salak ayrışmalara girmek anlamsız. her ne yapıyorsanız da, kimleri eleştirip kimi kınıyorsanız da, bunu sırf birileri size öyle söyledi diye yapmayın. vicdanınız onu emrettiği için, hakk bunu emrettiği için yapın.
ayrıca mısırda yaşananları iyi takip edin. yakın bir gelecekte başka ortadoğu ülkelerinde de benzer şeyler yaşanması ya da karışıklıklar çıkması olası. ve hayır, bununla suriyeyi kast etmiyorum. oradaki durum daha da farklı çünkü.
askerin önüne geçerken çocuklarını kendilerine siper eden darbe karşıtlarıyla dolu ülke. sinir krizi geçireceğim arkadaş bu insanlar bu çatışmaların içine neden çoluk çocuk çıkartır ya. daha yaşı dolmayan 1-2-3 yaşında çocuklar bebekler delik deşik. küçücük bebeği göğsüne asıp gözü dönmüş askere atarlanırsan ne seni tanır ne bebeği vurur tabi. öyle şehit olunmaz be canım. çocuğunun kanına girerek şehit olunmaz. şehit olmak için tüyü bitmemiş bebeği kullanırsan o iş yaş.