1600'lü yıllara, yani evliya çelebi'nin yaşadığı döneme gidelim. ünlü seyyah evliya çelebi, gezmek için gittiği son yer olan mısır'ı seyahatnamesi'nin son cildinde anlatmış. bu ciltte piramitler ve sfenks hakkında yazdıklarının bir kısmı şu şekildedir:
"...üçü beraber kaf dağı gibidir. büyük ehrama belbehis dağı, ortadakine mülheviyye ve küçüğüne ebülhevl dağı derler. bu yapma dağlar hakkında nice bin söylence vardır.
bazıları tufandan evvel ad oğlu şeddad yaptı derler. halife me'mun, ehramlardaki defineyi elde etmek için tam yedi ay odunlar yığdırıp, ateşler yakıp, üzerine sırıklar döküp ve mancınıklar atarak ancak yirmi arşın yerini yıkabildi.
surid melik 'ben bunu altı yılda yaptım, benden sonra gelen hükümdarlar 600 yılda yıkabilsinler' diye mertlik iddiasında bulunmuş. hakir, yüz kantar siyah barut ile altı hazineli bir kandiye kalesi lağımı atsam bu ehramları berhava edip temeli bile bulunmaz yaparım ama doğrusu yeryüzünde böyle büyük bina görmedim.
...
bir keresinde imrahor ağa ile behlül ağa'nın ve başka ağaların adamlarından 45 kişi alarak meşaleler, muşammalı fanuslar ile büyük ehramın kapısından besmele ile girdik. hakir, kıblenümaya ve saate baktım. güney tarafa tam 700 adım gittik.
...
buradan 50 adım yokuş aşağı gittik. su ile dolu bir havuz vardı. etrafında karakuş gibi kuşlar, kenarlarında karga gibi kuşlar oturmuşlar, bizi görünce hepsi kanatlarını vurup öyle gürültülü uçuştular ki beyinlerimiz güya kulaklarımızdan aktı. elbiselerimiz berbat oldu.
arkadaşlar 'çıralarımız az kaldı' dediler. hepimize bu kanat gürültüsünden bir korku düştü, geri gidelim, meşaleler sönerse halimiz neye varır derken, kuşlar tarafından öyle bir rüzgar koptu ki, kuş şiddetinden helak olma derecesine geldik. meşalelerimize, suratlarımıza kanatlarını vura vura bizi usandırdılar.
allah bir daha girmeyi nasip etmeye.
...
sfenks küçük ihramın doğusunda hamam kubbesi kadar beyaz taştan koca kelledir. kaşı, başı , gözü, dişi, kulakları ve gerdanı var. başı üzerinde yüz kişi oturabilir. canlı gibidir, güya tebessüm eder durur.
eski zamanda bu kelle gelip geçenle konuşurmuş. mısır üzerine asi bir padişah geleceğini, kıtlık olacağını, yağmur yağmayacağını, nil'in ne kadar taşacağını, kimin ölüp kimin ölmeyeceğini, velhasıl bütün beş adet bilinmeyenden haber verirmiş. hatta hazreti musa'ya bunun konuştuğunu söylemişler.
hazreti musa gelmiş, onun sözlerinden sonra: 'her şeyi söylersin, allah'ın hak peygamberine de iman et' buyurmuşlar. 'idris peygamberi bilirim gayrısını bilmem' deyince, gazaplı bir kimse olan musa asasıyla başa vurup 'sus ya mel'un' der. o günden beri konuşmaz. asanın vuruluşundan başı gözü kırıktır."
Ne kadar görkemli bir yapı olduğu şu fotoyla daha iyi anlaşılan yapılar. Ve bu yapıların yaklaşık üç bin yıl önce yapılmış olması gerçekten hayret verici.
saygı duyulacak bilgilere, icatlara sahip adamlar. Şuanda yapılan şeyler zaten mısır zamanlarında da yapılıyormuş. Bizler bilgisayar çağında takılı kaldık. Bence birileri gelişmemizi istemiyor. Çünkü ellerinde para denilen araç var. Kaybetmek istemiyorlar.
Gizemini korumaktadir. Hatta piramitleri dunya disi varliklarin yaptigina inanan bir kesim vardir. (bkz: ufo)
Iclerine cok kucuk kameralar deliklerden sokulmaktadir.
Tam olarak anlamadigim o zamana gore inanilmaz ilerlemisken nasil birden ortadan kaybolduklari. Tip olsun, yildizlar, sanat bi cok alanda bulus.
Nereye gitmis o efsanevi insanlar?
Eski misir papiruslerde yazilip cizilenler ve kanit objeleri disinda hala sehir efsanelerinden olusur.