her yerde karşımıza çıkan kendi dinlediği tarz ve şarkıcıdan başka bir müzik türü ve şarkıcı tanımayan kabullenmeyen insan tipidir. aslında çevrede bir çok insan var bu şekilde. sanırım kendilerini popüler müzik kültürünün dışında tutarak farklı olduklarını ıspatlamaya çalışıyorla. işin en ilginç yanıda benimsedikleri şarkıcıları saçma sapan bir şekilde savunmalarıdır. en güzel örneğini 21 kasım 2009 disko kralı programında yazarlığımdan utandığım yeni ergen yazar arkadaşlar vermiştir.
düşünün aşmış bir müzik dehasının imzasını taşıyan bir eser diyelim. antonio vivaldi ve şaheseri the four seasons örnek olabilir misal bu noktada(kaldı ki bu örnek bile baştan aşağı subjektiflik kokuyor)...
bu şarkıyı müzik zevkleri çok daha farklı olan bir adama dinlettiğinde vereceği tepki şaşmaz "bu ne la? gıy goy goy..." e peki bu vivaldi'nin müzik dehasından, yeteneğinden ne kaybettirir? hiç bir şey. bana hitap etmeyen bir şey, beni nasıl etkileyebilir ki? bu durumda ilgili sanrıya varıyoruz benim müzikten anladığım zihnime yansıyan imgeler ve anılarıma yönelik çağrışımlarıdır. misal arabesk ile uzaktan yakından alakası olmayan bir müzik zevkim var... ancak; ferdi tayfur'un, bana sor isimli şarkısını ne vakit duysam aklıma çocukluğum gelir. veya fatih kısaparmak'ın yorumundan kilim eserini severek dinlediklerim arasına yazamam ama çocukluğuma dair imgeleri yerleştirmişim daha 7-8 yaşlarında.
müzik dediğimiz şey başlı başına bir başka hayattır. insanlara dokunmadan acıtabilen nadir etkilerden birisine sahiptir müzik, bunun için saz ve söz dahi gerekmemekte çoğu zaman... o derece ki birisinin ıslığı ile çaldığı bir melodi dahi çok değişik noktalara götürebiliyor bir insanı. veya bir şarkının, bir kısmında geçen basit bir gam...