Bilemiyorum insanoğlunun genel karakteri mi, kaderi mi? Bazen oluyor ki ayanlardan ayan nesneleri ayağımızın altında olduğu halde göremiyoruz. insanın en az gördüğü kendisidir derler. Çünkü başkalarını gördügü ölçüde kendini görmek için aynaya bakmaz insanoğlu. Kendisini sorgulama kapısını sürekli kapalı tutar.
hayatin karma$ikligini cozecek olan kavram, kilitlerin anahtari, muzik..
uzun uzun anlatmak istedim ancak muzigi hissetmekten ve ya$amaktan o'nu anlatamayacak derecede tikaniyorum, dolup ta$iyorum..
bu yuzden $unu da eklemek istiyorum, audiophile bunyelerin bir numarali sorumlusudur.
etkisi kesinlikle akıl ve mantıkla çözülemeyecek garip bir şey. somut bir niteliği ve kalıcılığı yok. sadece duyulduğu an var. bir insanın, daha doğrusu bir canlının böyle bir şey yapabiliyor olması daha da garip. gerçeküstü bir şey, büyü.
hayat; acı, ıstırap ve keder verdiğinde; sükuneti müzikte araya'yazdım *
,,,ey müzik...hücum et, tüm yorgun ruhlara ...lütfet de bi sükun'et... lütfet... senin kadar gerçek değil hiçbir şey...
hayatınıza tam anlamıyla girince bi daha asla çıkaramadığınız, sakinleştirici etkisi olan süper bişi. aslında o sizin hayatınıza girmez. aksine, siz yeni bi dünyaya geri alamayacağınız bi adım atarsınız.
william shakespeare, "venedik taciri" adlı eserinde müziği şöyle tanımlar:
"müzikten etkilenmeyecek varlık yoktur yeryüzünde. içinde müzik olmayan, ya da tatlı seslerin uyumundan duygulanmayan insandan her türlü hainlik, dolap düzen, gaddarlık beklenir. içgüdüleri gece gibi yavandır bu insanın; duyguları erebus* kadar karanlıktır. bu tür insana güven olmaz.
insanın ruh halini hemen değiştirebilen bir olay olması yüzünden bağımlılık yapabilitesi vardır. nitekim müziksiz yaşayamayan insanların sayısı hiç de az değildir.
demek istediğim insan ruh halini değiştirmek, kendini iyi hissetmek için dışsal bir veriye ihtiyaç duyuyorsa kendisinde bir sorun (eksiklik) vardır.
müzikte voliyi vurmanın yolu hareketli şarkı yapmaktan geçer. bu her tarz için geçerlidir zira eski çağlardan, atalarımızdan bize miras bir dans/ayin özelliği vardır insanoğlunda.
şimdi bazılarının, "kardeşim ne elakası var? pop müzik için geçerli o, bak ünlü atmosferik yarrak metal grubu finlandiyalı knight darkness dungeon** ne kaliteli müzik yapıyor" dediğini duyar gibi oluyorum.
efendim, herhangi bir rock/metal konserine giden bünye aslında tüm hareketli müziklerin dans/tepinme için kullanıldığını anlayacaktır. ha ağır şarkılar da yok mu, var. lakin siz hiç milyon satmış ağır şarkılardan mütevellit albüm gördünüz mü. koskoca pink floyd'un money'si bile vaktinde dans albümlerine girmişse olay bitmiştir.
son zamanlarda farklı kalıplara sokulmaya çalışılan sesler düzeni. teknolojinin gelişmesi ile birlikte ajdar anik'in çikita muzu bile onun sesinin duyulmadığı anlarda dinlenebilir hale getirilmektedir. git gide robotlaşan insanlar artık ses anlamında kaliteden çok görselliğe önem vermektedirler.
Güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu, yapılmaktadır. Ancak burada en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir…
müzik hayrete düşürür. buna karşılık şahsen bu hayretin tılsımına kapılıp da, yolumun tüm rehberliğini ona vermeyi düşünmedim asla. bir gizemi açmak için, yaradılışın katlarını uç uca getirmenin, çakışan ve rastlaşan ufuk çizgilerinden masallar üretmenin alemi yoktur bana göre. müziğin beni altüst edişini, hangi yöne çevireceğimi bilemediğim içi dolu bir silah yerine koymak da istemiyorum, hayır. herşeyden çok secde ettiğim bu sanatta, düşüncelerime karşı çıkan bir pürüz bulabilirim eğer istersem. fakat iki karşı savın arasındaki gerilimden olumlu bir sonuca varmak da mümkündür her zaman. kainattaki her ilan vakitsiz verilmiştir.