tam üç yıl önceydi. ağabeyime ingilizce öğreten ve kendi de ağabeyimden türkçe öğrenen james, memleketimize ağabeyimle günübirlik bir gezi yapmışlardı... tüm hazırlıklarımızı yapmıştık. yöresel yemekler, bu kısa sürede mümkün olabilecek en güzel gezi programı vs. herşey hazırdı ...
misafirimiz geldi, yemekler yendi, çaylar içildi. güzel bir sohbet edildi. bush güzel bir şekilde övüldü (!)... ardından jim el kamerasını aldı ve evden şehri gezmek için çıktık. tabi şehir hakkında bildiğim en güzel şeyleri anlatmaya çalıştım gezi boyunca. şehir tarihi hakkında bu kadar şey bildiğimi ben de bilmiyordum. ayar vermek için mi söyledi yoksa övmek için mi bilmiyorum ama jim; şehrini çok seviyorsun galiba, bu kadar bilgili olduğuna göre dedi.
şehir de ne kadar tarihi yapı, görülecek yer varsa gezdik. sonunda müze' ye geldik. saat 17:29:59' u gösteriyordu ki, müzeye varmıştık. kapıdaki görevli "kapattık dedi" ... mesai saati dolmuştu ... ancak bizim şehrimize çok fazla turist gelmezdi. yani yaz aylarında belki 30-40 turist gelirdi. turisti bırakın şehrin halkı bile müze' ye gitmezdi. sonuçta sergilenen iki-üç tane taş ve kilimlerdi. o taşlardan hepimizin bahçesinde vardı ve o kilimlerden herkesin evinde vardı ki; pikniğe giderken üstüne otururuz diye kullanırdık. ama yabancı bir insan' a müzeyi gezdirmek ve gurur duymak istiyordum o an kültürümüzle... görevli arkadaşa bir güzellik yap, ayda yılda bir turist geliyor, 1 dakika bakıp çıkarız manasında cümleler kurdum. fakat o arkadaş mesai doldu kardeşim manasında kurduğu cümleyle bana karşılık verdi... ve bahçedeki taşları göster diye lahitler ve sütünları işaret etti. hepsi bizans, roma ve selçuklu kalıntısı eserlerdi.
ve şok eden an:
bakınırken gözüme aslında bana normal zamanlarda ilginç gelmeyecek ama o an çok zor duruma düşürecek ve aşağılanmamı sağlayacak bakışlara maruz kalmamı sağlayacak sütun gözüme çarptı... sütün müze giriş kapısına güzel görüntü sağlasın diye konulmuştu belli. çok da güzel duruyordu... ama sütunun üzerine söndürülmüş sigaralar tarihi değildi. hiçbiri bizans, roma veya selçuklu eseri sigara izmaritleri değildi... hemen sütunun önüne geçtim, görünmemesini sağlamaya çalıştım. sağladım mı bilmiyorum ...
hemen oradan uzaklaşıp lahitlere bakalım jim dedim, pekala dedi ... o da ne? lahitlerin yanına dökülmüş çöpler görünüyordu. eski çöp varilleri binanın arkasına konulmuş ve çöpler de oraya dökülüyordu belli. o çöpler de ne roma, ne bizans ne de selçuklulardan kalmıştı ...
bu olay beni gerçekten çok üzdü ... ama müzeler' e neden değer vermemiz gerektiğini ya da kültürümüze neden sahip çıkmamız gerektiğini bünyeme kanıksattırdı ... o gün bugün hala utanırım ...