çok basit bir açıklamaya sahip olan neden. bir kişi ya da kurum , organizasyon tam olarak emin olmadığı , gözüyle görmediği , aslında olmadığını bildiği ama kabullenemediği , başka odakların ( piyasanın , arapların vs ) dayatımından başka bir anlam ifade etmeyen şeyleri savunurken kızarır , ağzını bozar , fütursuz ve ukalaca ve yeterli iq üm yok dercesine hareket eder. yani bir nevi bilmemezlikten ve açık vermeme dürtüsüyle girilen bir suçluluk psikolojisidir bu. tabi beyaz türklerin ve avrupalı dostların böyle kaygıları yoktur. biz her şeyi bilimle , akılla , mantıkla ve sanatla açıklarız. beynimizi kullanır , eleştirel bakar , demokrasi ve özgürlüğü savunuruz.
cahilliktir. at gözlüğüdür. sözde din adamları tarafından yaratılan gereksiz ve dinde yeri olmayan korkulardır. yıllarca doğru bildikleri şeylerin aslında yanlış olduğunu öğrenme korkusudur.
islamın içindeki en büyük sorun taklitin takva yerine geçebileceğine dair yüzyıllardır yürütülen kampanyadır. bu yüzdendir ki islam allah ile kul arasında bir mesele olmaktan çıkıp, siyasi bir doktrin haline getirilip, tahip ve tahrif edilmiştir.
takva yerine taklit gelirse ne olur?
şekil imanın önüne geçer.
biraz daha açalım;
örneğin namaz...
namazı emrolunduğunu düşündüğünüz için kılmak taklittir. namaz yaratcıya duyduğunuz "aşk" (hürmet kelimesini kullanmaktan son anda vazgeçtim. burada saygıdan öte birbirini seven iki varlık arasındaki iletişim ve hemhal olma sözkonusu) için kılıyorsanız bu takvadır.
siyasal islamda takvaya yer yoktur. tanrı sevilmez, tanrıdan korkulur ve buyrukları yerine getirilir. kullanılacak bireyler için ödeme zorunluluğu olmayan bir ödül vaadine giden yoldaki her adım matematiksel hesaplara dayalıdır. "x rekat namaz çarpı gün çarpı yıl eşittir cennet" gibi...
siyasal islam kul ile allah ilişkisinin ötesinde kurumlar ve allah arasında bir örgütlenmeye dayalı olduğundan ve batının 1200 yıllık kültürel evrimini ıskaladığından emellerini "kutsallık" zırhına büründürmek zorunda. çünkü size ne amerikan refahını ne isveç demokrasisini, ne italyan sanatını ne de ingiliz düşünsel liberalizmini öneremiyor. bu durumda mücadeleyi kazanmak ve saflarını sıkı tutmak için "eleştirilemez" olmak zorunda...
yunus da müslümandı tayyip de müslüman olduğu iddiasında.
yunus "beni sigaya çeken bir molla yusuf gelir" derdi tayyip "ananı da al git" diyebiliyor...
takva taklite yeğ tutulur, islam insanın ruhunu değil de hayatını hedeflerse gelinecek yer burasıdır.
herkes futbol oynayamıyor yada resim yapamıyor. aynı şekilde gene herkes tanrının varlığını idrak edebilecek kapasitede değil.
sadece kelime-i şehadet getirerek müslüman olamazsınız. akıl ve sezgiye de ihtiyacınız var. zaten siyasal islam gerçek inanç (takva) sahiplerini de sevmez. bunları tarih boyunca yoketmiştir.
yukardaki örnekleri çok olan saçma sapan şeyleri eleştiri diye insanlara yutturmaya çalışmak bunlardan yalnızca birisidir.
önce eleştiri nedir, hakaret nedir onun ayrımını yapmayı öğreneceksiniz. ama yok, sizin eleştiriden anladığınız tek şey, insanları aşağılamak ve durmadan hakaret edip 2.sınıf insan muamelesi yapmak ise evet sonuna kadar haklıdır o müslüman.
bak eleştiri budur: 7. yüzyıla sıkışıp kalanlar, günümüzde o dönemin şartlarına göre yaşamamızı istiyor, o dönemdeki gibi giyinip yine o dönemdeki gibi kadınlara hak tanımamak istiyorlar. radikal tipler yüzünden namazında niyazında olan normal bir müslüman da bunlar yüzünden terörist muamelesi görüyor. siz insanları aşağılarsanız, şikayet etmeye hakkınız yok. hz. muhammed'in mizah malzemesi yapılmasını "ifade özgürlüğü" kapsamında değerlendirip aldığınız tepkilerden sonra küfürler ve hakaretler eşliğinde coşmanız da ironik oluyor.
müslümanlar, din eleştirisine değil klavye aslanlarına katlanamıyor. Çünkü bi tarafı yiyen anti-islamcı sanal enteller gerçek hayatta bu düşüncelerini ortalığa vuramıyor. Büzük yemiyor büzük.
yaklaşık 2 dakika tartışmadan sonra beyinlerinin yanmasının sonucudur. adamlar belli bi'süre sonra o kadar saçmalıyor ki bi tanesi azer bülbül gibi titremişti geçenlerde