kuran ı kerim bir müslüman ın en sağlam rehberlerindendir.
kuran ı kerim'i değiştirmek kimsenin haddine değildir.
kuran tüm müslümanlar için yol göstericidir.
not: din sadece allah ile kul arasındadır, fikrine ters düşen başlıktır.
o zaman herkes allah'a, kendi içinde, kendi vicdanında mı sahip çıkacak?
peki, müslümanlar nasıl allah'a sahip çıkabilir?
allah insanların kendisini korumasına muhtaç değildir. insanlardan korunmaz. başlık: 'müslümanların dinine sahip çıkmaması' şeklinde düzeltilirse daha doğru olur.
bütün insanlar gibi müslümanların da nefisleri ve dünyevi hırsları vardır.
yönetici tabakada rüşvet, adam kayırma gibi durumlar olmuştur. onlar hırslarına yenik düşmüşlerdir.
halk ise dinini kendi halinde yaşamıştır.
bu tür bir önerme ile gelen ateistler aynı zamanda şeriata da karşıdırlar.
dini gericilik unsuru olarak görürler.
laiklik masallarıyla kendilerini avuturlar.
varlığını kabul etmedikleri bir yaratıcının, var olmadığını savunurlar. *
lafa gelince herkes eşittir, din sadece allah ile kul arasındadır. bik bik bik.
ilim sahibi müslümanlardan bu olayı duymak gerek o zaman en iyisi.
--spoiler--
müslüman olmayanlarla ilişkiler
allah teâlâ şöyle buyurur:
allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. allah değer bilenleri sever. allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan çıkarmış ve çıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık göstermenizi yasaklar. onlara yakınlık gösterenler zalimlik etmiş olurlar. (mumtahane 60/89)
ayetlere göre gayrimüslimlerle ilişkide üç kırmızı çizgimiz vardır:
1- dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,
2- bizi yurdumuzdan çıkarmaları,
3- yurdumuzdan çıkaranlara destek vermeleri.
bu çizgileri çiğneyenlerle dostluk kuramayız.
tevbe 5. âyet:
bu âyetin, müslüman-gayrimüslim ilişkisinde esas alındığı iddia edilir:
haram olan aylar (onlara tanınan dört aylık süre) sona erince o müşrikleri nerede bulursanız öldürün; yakalayın, hapsedin ve bütün geçit başlarını tutun. tevbe eder, namazı kılar ve zekâtı verirlerse onları serbest bırakın. allah bağışlar, ikramı boldur. (tevbe 9/5)
bu âyet, kırmızıçizgilerin tamamını çiğnemiş, hudeybiye barış antlaşmasını bozmuş, mekkenin fethinden sonra kendilerine bir yıl dokunulmamış, ayrıca dört aylık ek süre verilmiş olan mekkeli müşriklere yapılan son uyarı ile ilgili ayetlerdendir. benzer durumlar olmadıkça bu hükümler uygulanmaz. ayeti farklı anlama çekmek doğru değildir.
gayrimüslimlerden hakaret
allah teâlâ şöyle buyurur:
mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan geçirileceksiniz; bir de sizden önce kitap verilenlerden ve müşriklerden çok üzücü sözler işiteceksiniz; bunlardan kaçış olmaz. eğer sabreder, korunursanız, işte bu kararlılık gerektiren işlerdendir. (al-i imran 3/186)
üzücü söz ve hakaret, kırmızıçizgilerden olmadığı için böylelerine karşı; sabırlı, tedbirli ve kararlı olma dışında bir yol gösterilmemiştir.
peygamberimiz, önce müslüman olan, sonra dinden dönen ve problem kaynağı olan ikiyüzlülerden çok çekmiş ama onlara karşı fiili harekette bulunmamıştır. munafikun suresi bu açıdan önemlidir. allah teâlâ şöyle buyurur:
o münafıklar sana geldiklerinde: biz şahidiz ki, sen, gerçekten allahın elçisisin dediler. allah biliyor ki, sen elbette onun elçisisin. ama allah şahit, o münafıklar kesinlikle yalancıdırlar. yeminlerini kalkan edip allahın yolundan çekildiler. ne kötü davranıyorlar!.. bu, şundandır: onlar önce inandılar, sonra kâfir oldular. sonra kalplerinde yeni bir yapı oluştu, artık anlamazlar. onları gördüğün zaman kalıpları seni imrendirir. konuşurlarsa konuşmalarını dinlersin. sanki dayalı kütükler gibidirler. her gürültüyü aleyhlerine sayarlar. işte düşman onlardır. onlara karşı dikkatli ol. allah canlarını alsın, nasıl da yalana sürükleniyorlar!
onlara: gelin; allahın elçisi sizin için bağışlanma dilesin dendiği zaman, başlarını çevirirler. bakarsın ki; kendilerini büyük görerek geri çekiliyorlar. ister bağışlanmalarını dile, ister dilme; sonuç değişmez. allah onları bağışlayacak değildir. çünkü allah karıştırıcılar takımını yola getirmez.
onlar şu sözü bile söylediler: allahın elçisinin yanındakilere bir şey vermeyin, dağılıp gitsinler. oysa göklerin ve yerin hazineleri allahındır, ama o münafıklar anlamazlar. şöyle dediler: hele medineye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı, elbette sürüp çıkaracaktır. oysa güç allahtadır, elçisindedir ve inananlardadır, ama münafıklar bilmezler. (munafikun 63/18)
zeyd b. erkam bu âyetlerle ilgili şunları anlatmıştır: peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir savaşa gitmiştik. ordu sıkıntılar içine girmişti. abdullah b. ubeyy arkadaşlarına şöyle dedi: allahın elçisinin yanındakilere nafaka vermeyin ki dağılsınlar. hele medineye dönelim, güçlü olan, güçsüz olanı oradan çıkaracaktır. bunu hemen peygambere haber verdim. abdullah b. ubeyyi çağırtıp sorguladı. o da böyle bir şey söylemedim diye yemin etti. zeyd yalan söyledi dediler. bu bana çok ağır geldi. sonra allah teâlâ munafikun suresini indirdi.
abdullahın davranışı her ne kadar çok kötü ise de üç kırmızıçizgiden birini çiğnemediği için yukarıdaki âyetler gereğince peygamberimiz ona iyi davranmıştır. bu gibileri en çok rahatsız eden, doğruların söylenmesidir. ayetlerde olduğu gibi yanlış davranışlarını sayıp döktükten ve cezayı hak ettikleri konusunda kamu oyu oluşmasını sağladıktan sonra iyi davranılması, onları yanlızlığa sükrükler ve yandaşları dahi kendilerini terk etmeye başlar. nitekim peygamberimizin iyi davranışı, abdullahın çevresindekilerini islama kazandırmıştır.
dinden dönenin ve peygamberi aşağılayanın öldürülmesi
yukarıdaki âyetlerde yer alan önce inandılar, sonra kâfir oldular.. ifadesi bu şahısların mürted olduğunu açıkça göstermektedir. bu ve benzeri âyetlere rağman mezhepler, mürtedin öldürülmesi konusunda ittifak etmişlerdir.
ayetler; işte düşman onlardır. onlara karşı dikkatli ol hükmünden başka bir hüküm içermediği halde yine sağlam bir delile dayanmadan; peygamberi aşağılayan, ona söven ve hakaret eden kişilerin öldürülmesi konusunda da mezhepler ittifak etmişlerdir. ((vehbez-zuhaylî, el-fıkhul-islâmî ve edilletuh, 3. bas. dımaşk 1409/1989, c. vi, s. 184, haddur-riddeh))
bugün en büyük sıkıntı, müslümanları kuran çizgisine getirme sıkıntısıdır.
prof. dr. abdulaziz bayındır
buhârî, tefsir münâfikûn suresi. 4))
elmalılı muhammed hamdi yazir bu konuda özetle şu bilgileri verir:
abdullahın kavmi içinde itibarı vardı; büyük sayılırdı. üseyd b. hudayr geldi. ey allahın elçisi! dedi. ona aldırma, nazik davran. vallahi, allah seni gönderdiği sırada kavmi ona taç giydirmek için boncuk diziyordu. o seni, krallığını elinden almış görür.
abdullah b. ubeyyin oğlu abdullah temiz bir mümin idi. babasının yaptıklarını öğrenince allahın elçisinin huzuruna geldi «ey allahın elçisi! işittim ki abdullah b. ubeyyi size ulaşan sözünden dolayı öldürmek istiyormuşsunuz. eğer yapacaksanız bana emredin, başını getireyim. vallahi, bütün hazrec bilir ki içlerinde babasına benden saygılısı yoktur. korkarım ki, başka birine emredersiniz, o babamı katleder, ben de babanım katilinin halk içinde gezmesine tahammül edemem, tutar onu vururum. bir mümini bir kâfire karşılık öldürmüş olur bu sebeble ateşe girerim dedi. allahın elçisi şöyle dedi:
hayır. biz ona nazik davranırız. aramızda olduğu müddetçe iyi davranırız. ((muhammed hamdi yazir, hak dini kuran dili, vi. cilt, istanbul 1936, s. 5
--spoiler--
yazılımak istenen başlık: müslümanların eskisi akadar allah'a sahip çıkmaması olacaktı.
garip bir durumdur. ve gerçekten zamanla ortaya çıkan bir durumdur. tabi ki islam dininde zamanla ortaya çıkan şeylere inanılmaz, şipşak her şey yaratılmıştır.
fakat esas problem şu ki; müslümanlar artık allah'ın kelamlarını allah'tan daha iyi bildiklerini düşünüyorlar.
bir ayette (bkz: tevbe suresi 5 ayet) 'müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün' diyor. ve müslümanlar bunu kabul etmiyor, nisa suresi 34'ü kabul etmiyorlar.
'hayır allah aslında öyle demek istemedi' gibi bir giriş yapıp tanrılarına saygısızlık ediyorlar. sanki allah yaşlanmış gibi onun kelamını düzeltiyorlar. bu çok büyük saygısızlık ve islama göre şirk. ben ateist halimle bile bir çok müslümandan daha çok saygı duyuyorum tanrı'larına ama onlar duymuyorlar, ayetlerini düzeltiyorlar.