çıkışı olmayan soru deyince ben de merak edip okudum ama şöyle olur derseniz peki bir de böyle bir durum var diyerek beş tane soru sormuş, tabi daha farklı ihtimallerle soruları sonsuz sayıda uzatabilirsin. tıpkı inanmaya niyeti olmayan yahudilerin hz musa'ya sorduğu gibi, tamam inek kurban ederiz de şekli kaç yaşında olsun, rengi ne olsun diye işi yokuşa sürmek. kalkıp buna cevap verecek kadar saf olanlara özel mesajla yine acaip başka sorular gönderilir. sonunda heba edilen zamandan başka bir şey kalmaz.
Bu turabiyi yaratirken allah neler dusunmustur? Bir de cennet veya cehennemde insanlar hangi dilde iletisim kuracaklar?(yoksa tanri insanlari upgrade mi edecek? )Baska bir soru ise 10 bin yil onceki ayni sevap/günah oranina sahip insan ile gunumuzun ayni oranina sahip insan ayni cennete mi gidecektir?
müslümanlara çıkışı olmayan yüzlerce soru sorulabilir. çünkü müslüman insan kuranı kerimi ve islamiyeti yüzde yüz bilmez bilemez. bilmeye yakın insanda bi yerde dile getiremez çünkü islamiyet kalptedir. allah ile kalp arasındadır. o yüzden çok soru vardır. ama kuranı kerimin ve islamiyetin çıkışı olmayan sorusu yoktur. herşeyin açıklaması vardır. 14 asırdır yaşıyorsa cevapsız sorusu olmadığı içindir.
eksik bir sorudur. zira bu soru çok ham kalmış ama cevabı yok sanma.
birincisi gelecek cevabı söyleyeyim, birinin sınavı fakirlik iken birinin ki zenginliktir. dinde uçlarda mantık ararsan yanılırsın zira bazı çok bilmişler hayır ya mantık var deyip her şeye cevap vermeye çalışır ve batırırlar.
ben sana daha farklı bir şey yazayım buna birisi cevap versin ve bu yazdığım olan, olacak bir şey yani hayal veya zor bir şey değil.
şöyle ki; iki kahramanımız var birisi afrika'nın ormanlarında yaşayan bir kabilenin fakir bir ailesinde doğan abunta munta isimli annesi ve babası ateşe tapan bir bebek.
ikinci kahramanımız da onunla aynı gün ama bir farkla bill gates'in oğlu olarak doğan michael.
bizim abunta çocukluğu açlık, hastalık ve daima vahşi hayvanların saldırısında otlardan, saplardan yapılma bir evde 12 kardeşiyle birlikte geçiriyor.
diğer kahraman michael ise bir eli yağda bir eli balda, dünyanın her köşesini çocuk yaşta geze geze keyfin dibine vura vura geçiriyor.
abunta gençlik yıllarına gelir gelmez, avcılıkla ilgilenmek zorunda kalıyor ve doğada ne bulursa yılan, kertenkele vs ne varsa yakalıyor, yiyor ve ailesine yediriyor. salgın hastalıklardan kardeşleri ölüyor, tabii kabilede tv, pc, internet gibi hiçbir imkan olmadığı gibi götlerinde donları bile yok. kız kardeşleri kabile reisine törenlerde bakire kızlar olarak sunuluyor o da karşı çıkamıyor tabii ki ve 16-17 yaşlarına gelince kabileden bir kızla evlendiriliyor ve ona saptan, samanan 15 metrekarelik yeni bir ev yapılıyor. orada yaşıyor, yine açlık ve had safhada.yaşadıklarıyla ilgili aslında abartabilirim de hızlı geçiyorum.
bu arada michael gençlik yıllarına yaklaşırken en kral okullarda okuyor, cebinde parası eksik olmuyor, nam şöhret bini bir para, en süper hatunlar kapısında yatıyor, arabalar, yatlar, katlar ne ararsan var. tabii bok gibi para sağlıkta da sorun yok.
yıllar böyle geçiyor. yetişkin hale geliyorlar 30'lu yaşlara açlık sefaletle geçen yıllarda abunta nüfus planlamasından bihaber olduğundan 8-9 çocuk yapıyor. 2 tanesi salgın hastalıktan ölüyor. birisi 12-13 yaşına gelince kabile reisinin oğlu yani kabilenin prensinin seks kölesi oluyor. 1 çocuğunu gözleri önünde bir aslan parçalayarak yiyor. 1 çocuğu da yılan sokması sonucu ölüyor işte geri 2-3 tane kalıyor. karnını doyurduğu gün çok mutlu oluyor abunta ve bazı geceler ateşin yanında taptıkları ateşin önünde dans ediyor.
michael babasının da namıyla önlü oluyor microsoft'un ceo'su oluyor. şöhret, güç herşey elinde ve tabii harika bir hristiyan olarak yaşıyor. kiliselere milyon dolarlar bağışlıyor, fakirlere yardım ediyor, ödüller alıyor, birçok insandan dualar alıyor. papa onu kutsuyor allah seni cennetine kabul etsin diye papadan dualar alıyor.
bu arada abunta 32 yaşında avlanırken bir sırtlan sürüsünün saldırısı sonucu canlı canlı 1,5 saat can çekişe çekişe ölüyor.
kısa tutuyorum michael da gününü gün ediyor, hatunlar havada uçuyor biri gidiyor biri geliyor, bir eli kate uptonda bir eli adrianada, bu arada harika bir hristiyan oluyor ve 95 yaşında huzur içinde hasta yatağında en iyi doktorlar başındayken ailesi çocuklarıyla huzur içinde ölüyor.
kıyamet kopuyor mahşer günü geliyor. her ölü diriliyor ve hesap günü geliyor.
abunta çıkıyor ve sen allaha inanmaın cehenneme deniyor. o da diyor ki bana tebliğ gelmedi ve cevap geliyor sen yaşarken dünyada peygamber vardı, tebliğ sana gelmediyse arayıp bulacaksın o sebeple kafirsin ve ebediyen cehennemde azap çekeceksin, dünyada çektikleri yetmedi. en iyi ihtimalle tamam sana tebliğ gelmedi seni muaf tutuyoruz o zaman seni hayvanların kıyasında tutup seni toprak yapıyoruz yani yok ediyoruz ruhunu da sonsuza dek diyorlar.
michael geliyor ve allah inancı olduğundan bir kere cehenneme sonsuza kadar gitme olasılığı sıfır, çünkü bir hristiyan olarak doğdu zaten doğuştan şanslı idi. neyse adamın her yeri sevap, kaç kişiye ekmek vermiş, iş vermiş, kaç hastaya yardım etmiş, yardımlar yardımlar artık neler neler, arkasından edilen dualar tabii direk cennete.
şimdi biri bana adaletten bahsedebilir mi? ya da bir açıklaması varsa yapabilir mi?
Zenginlerin imtihanı, fakirlerin imtihanıda zordur. Önemli olan müslüman hangi şartta olursa olsun dinine ne kadar bağlı olduğu ile ölçülür. Zenginler çok rahat demişsiniz ama bana kalırsa fakir olmak müslümanlar için daha kolaydır. Zenginlik içinde insanlar herşeyi satın almak isterler zina, uyuşturucu, kumar üstelik zengin insanların genelde işleri başından aşkın olduğu için ibadet yapıcak vakitleri kalmayabilir. Fakat fakir insanlar parası olmadığı için bu tarz şeylere zaten gidemezler ayrıca vakitleri zenginlere göre daha çoktur. ibadetlerini yapabilirler. Çok bilinen bir Salebe hikayesi vardır. Hani şu zengin olmak isteyen. Bir onu okuyup zenginlerinde imtihanının nasıl çetin olduğunu görün.
Üstelik şöyle birde söz vardır. Müslüman insan bu dünyada da ahirette mutludur. Çünkü gelen zorluğun Allahdan geldiğini bilir. Ona göre davranır bu yüzden sizin söylediğiniz o fakirler, sizin bu yazdıklarınıza gülüyordur emin olun. Unutmayın ki bu dinin peygamberi açlıktan karnına taş bağlamış biridir.
"size 5 soru soracağım, birinci, ikinci ve üçüncü soruların cevapları onar puan, dördüncü sorunun cevabı yirmi puan, beşinci yani son sorunun cevabı ise elli puandır. süreniz 40 dakikadır." cümlesi ile sınava başlayan öğretmenin mantığı ile hemen hemen aynı işleyen mantıktır.
sorunun zorluk derecesi senin alacağın puanın yüksekliğini belirleyecektir.
burada öğretmen kanaat notu kullanamaz mı? tabi ki kullanır.
ve kimse de o öğretmene neden böyle bir şey yaptın diyemezken biz nasıl sorabiliyoruz "yaratıcımıza" bu soruları?
öte taraf ile ilgili hemen hemen hiç bir şey bilmezken nasıl bu kadar kolay ahkam kesebiliyoruz?
sözüm inançsızlara değil, inandığını ifade eden ancak bunu davranışlarına ve düşüncelerine dökemeyen müslümanlara.
dinin temeli "iman"dır. ve iman koşulsuz sadakat ister. hani biz de olmayan.
kuranı kerimdeki onlarca ayet, islam'ı kabul etmeyenlere, aileden dolayı müslüman olup sonradan akıl yürütmeye başlayınca islam'dan çıkanlara..vs. eziyet, zorlama, linç, öldürme..vs. öngörürken, "islam'da zorlama yoktur" önermesi nereden çıkmıştır. müslüman olmak, zorunlu değil ama mecburi midir?
sanırım en önemli soru bu. çünkü diğerleri hakkında düşünmeye çalışırken bile, sorgulamak bile dinden çıkmak demek olduğundan boynumuzda ışid, el kaide, hizbullah...vs. kılıcını hissetmek mümkün.
ikisinin aynı muameleyi göreceğini nerden çıkardınız? kim daha zor şartlarda ibadetini yaparsa tabiki o daha çok mükafat alır. 2 kere 2 dört eder. neden bu kadar kişisel senaryolarla tek soruda islamı bitirme çabası içine giriyor bu yeni nesil anlamak zor.
boşa sorulan sorulardır. allahla aramız hiç kötüye gitmedi mi? kavgalar etmedik mi? cevapsız sorularla kendimize zulmler etmedik mi sanıyorsunuz?
işte burda hayli yanılıyorsunuz. bilmediğiniz inaç öyle bir duygudur ki allah ile çatışırken bile var olduğunu bilirsiniz yüreksel kodumuzdur bilirsiniz yürekten derinden hisseder kabul edersiniz ordadır ve kaybolmaz. bu sadece müslümanlar için değil inanan tüm inanan insanlar için böyledir.
-Allah'ın zati ve subuti sıfatları vardır.
-Zati sıfatlar Allah'tan başkasında bulunmaz, subuti sıfatlar ise insanlara da bahşettiği sıfatlardır.
-Zati sıfatların arasında "ebedi olma(beka)" sıfatı vardır.
-Aynı din ölümden sonra yaşamın sonsuza kadar devam edeceğini söyler.
Soru: Eğer zati sıfatlar sadece Allah'ta ise ve bu sıfatların arasında ebedi olmak varsa, ölümden sonra yaşamın sonsuz olması ne anlama gelmektedir? Hani sadece Allah'ın sıfatıydı ebedi olma?
akp'lilere göre allah'ın sıfatları arasında zati-subuti ayrımı olmadığı için boş tespittir. nitekim birisi "rte allah'ın tüm vasıflarını üstünde toplamış bir liderdir" demişti. diğerlerinin hiç sesi çıkmadığına göre aynı görüşte olsalar gerektir.
neymiş? demek ki allah'ın tüm sıfatları bir insanda olabiliyormuş... belki söz konusu kişi insan değil... cehaletimden fark etmemiş de olabilirim. kafam karıştı, yandaşlar yanıtlasa daha iyi...
-Allah her şeyi bilir.
-Allah mükemmeldir.
-Hatırlamak, bir şeyin unutulması ve daha sonra yeniden akla gelmesidir.
Soru: Allah her şeyi biliyorsa hatırlamanın nasıl bir duygu olduğunu bilebilir mi? Eğer biliyorsa o zaman bu, onun bir şeyleri unuttuğu anlamına gelmez mi? Eğer Allah bir şeyleri unutuyorsa nasıl mükemmel olabilir? Eğer Allah hatırlamak nasıl bir duygu bilemiyorsa, o zaman bu durum, Allahın her şeyi bilmediğini göstermez mi?
