müslümanlara saldıranlar

entry7 galeri0
    1.
  1. her zaman olacaktır. Allah c.c. ve peygamberi Hz.Muhammed s.a.v'e iman etmeyenlerin Allah c.c. katında hiç bir kıymeti yoktur. Müminlerden onlara ne arkadaş ne de bir dost olmaz. Lakin yinede onlara karşı kötü davranamayız. Onlar bize küfretsede biz onlara Resulullah s.a.v ahlakı nasılsa, o nasıl davranırsa öyle düşünüp öyle davranmalıyız. Unutmayın ki bu dünya kalıcı değildir. Hiç kimse diyemez ki ben ebedi bu dünyada yaşayacam. Herkes gelip geçmiştir. Bedenin son durağı kara topraktır. Ona göre davranıp, ona göre yaşayalım. Zira Allah c.c. bize bu kafirdi buna böyle davrandın belki müslüman olacaktı sen dahada uzaklaşmasına vesile oldun derse hesabını veremeyiz. Bize düşen sadece müminlerden kardeş edinmek, kafirlerin bize yaptıklarını yapmamak ve dini islam üzere yaşamaktır. Kinimizi savaş meydanına saklamalıyız. Allah c.c. nasip ederde cihat meydanına çıkar isek o zaman Allah için savaşırız ve şehid oluruz inşaallah.
    3 ...
  2. 2.
  3. Olgunca düşüncelerin var bunu beğendim kardeşim.
    0 ...
  4. 2.
  5. yer yüzünde yaşayan varlıklar düşünelim, bir arada yaşıyorlar ve çok mutlular, sonra birden bir kişi 'ben tanrıyla görüştüm, bana inanmayan herkesi öldürmemiz gerektiğini söyledi'
    diyerek insanları birbirlerine öldürtmeye başlıyor, burada saldırgan tanrıyla görüştükçüler mi ? yoksa buna karşı çıkanlar mı ?
    biraz mantık lanet olsun, benim öldürülmemi isteyen bir şeye saygı duymayacağım hayır.
    0 ...
  6. 3.
  7. ibni maymun cevap:
    Serçe parmağının ucuna bakarak bir insanın resmini çizmek ne kadar yanlış bir sonuç doğurursa, bir tek ayetin sadece mealine bakarak Kur’an hakkında hüküm vermek de en az onun kadar yanıltıcı olur.

    Bazı yazarların dillerine doladıkları ve islam’ın evrenselliğine, toleransına, ondaki engin fikir hürriyetine perde çekmek için yanlış yorumladıkları bir ayet-i kerime var:

    “Onları bulduğunuz yerde öldürün. Sizi yurtlarınızdan çıkardıkları gibi siz de onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür…" (Bakara, 2/191)

    Konunun tahliline geçmeden önce bazı Kur’an hükümlerini hatırlamak gerekiyor. Ta ki, Kur’anın gerçek maksadı anlaşılsın ve bu ayetin de gerçek yorumu ortaya konulabilsin.

    Konuyla yakından ilgili bir ayet-i kerime:

    “Dinde ikrah (zorlama) yoktur. Doğruluk sapıklıktan cidden ayrıldı…” (Bakara, 2/256)

    Bu ayetin tefsirinde, ayet-i kerimeye “Zorlama denen şey dinde yoktur.” manası da verilerek, “Sadece dinî konularda değil, hiçbir konuda zorlamaya izin yoktur.” denilmiştir.

    Aynı gerçeği ders veren bir başka ayet:

    “Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?” (Yûnus, 10/99)

    Demek oluyor ki, peygamberlerin görevi ve Kur’anın hedefi hakkın ve hakikatin tebliğ edilmesi, duyurulmasıdır. insanlar bu dünyaya imtihan için gönderilmişlerdir. imtihanın vazgeçilmez bir gereği de kişinin doğru ve yanlış yoldan birisini kendi iradesiyle seçebilmesidir. Zorlama iradeyi yok edeceğinden imtihanın da bir manası kalmaz.

    Bu manaya kuvvet veren pek çok ayet vardır:

    “Allah dileseydi onlar şirk koşamazlardı. Seni onların üzerine bekçi kılmadık; sen onların vekili de değilsin.” (En’am, 6/107)
    “Peygambere düşen görev ancak tebliğdir (duyurmadır)." (Mâide, 5/99)
    “Allah, dileseydi hepinizi bir tek ümmet kılardı...” (Nahl, 16/93)
    Bir başka ayet-i kerimede şu hakikate dikkat çekilir:
    “Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden ganidir (müstağnidir).”(Âl-i imrân, 3/97)

    Yani, Allah, yarattığı ve bizzat terbiye ettiği alemlerden hiçbirinin hiçbir şeyine muhtaç değildir. Güneşin ışığına, ağacın meyvesine, rüzgarın esmesine, mevsimlerin gelip gitmesine, canlıların görmesine, işitmesine muhtaç olmadığı gibi insanların inanmalarına, Onu tanımalarına, Ona ibadet etmelerine de muhtaç değildir.

    Böyle pek çok ayet-i kerime var. Bunlardan çıkan ortak sonuç şudur: Allah’ın insanları imana, ibadete davet etmesi gibi, müminlere cihadı emretmesi de yine onların menfaati içindir. Bu mana bütün asırlar ve bütün insanlık alemi için geçerli olmakla birlikte, ayetlerin ilk muhatabı olan sahabelere ve Arap yarımadasındaki iman-küfür mücadelesine daha çok bakmaktadır.

    islam dini Arap yarımadasına zuhur ettiğinde o bölge insanlarının temel inancı putperestlikti. Ve Kur’anın ana hedefi de kalplere “tevhid” inancını yerleştirmekti.

    Fatiha Suresi, Allah’ın “Rabbü’l-alemîn” olduğunu ilan ile başlar. Bütün alemler, gökler, yerler, insanlar, hayvanlar, cinler, melekler, bütün bitki türleri ancak Allah’ın terbiyesiyle hazır hallerine kavuşmuş ve bu sayede görevlerini en iyi şekilde yerine getirebilmişlerdir. Bu bir tevhid dersidir.

    Surenin devamında ancak Allah’a ibadet edileceği ve yine ancak ondan yardım dilenebileceği vurgulanır.

    Bir başka ayette rızıkların ancak sema ile arzın işbirliğiyle teşekkül ettiğine dikkat çekilerek şükrün de yine ancak sema ve arzın Rabbine yapılması gerektiği ders verilir.

    Bir diğer ayette bizzat Allah Resulüne (asm.) hitap edilerek,

    “Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; ancak Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.” (Kasas, 28/56)
    1 ...
  8. 4.
  9. Müslümanlara sapık derler ama kendileri ahlaksızın dik alasıdır. Müslüman insanın çevresinde açık seçik giyinen kadınlar olmadığı için zina yapmayıp namusunu koruduğu için sekse düşkün olmasına sapıklık der bu ahlaksızlar.
    1 ...
  10. 5.
  11. Amk kafirleri,müşrikleri,münafıkları.
    0 ...
  12. 6.
  13. Çoğu kendi hayal dünyalarında, Müslümanların kendilerine nefret beslediğini sanır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük