maalesef müslümanların bilime uzaklaşması, tarikat kavramının islamiyete dahil olmasıyla başlamıştır. arap yarımadasından uzaklaşıp iberik yarımadasına yerleşen endülüs emevileri, bilim ve sanatta kendilerini geliştirerek avrupalı soylulara verdikleri eğitimlerle, rönesans'ın temellerinin atılmasında önemli bir rol oynamışlardır. tabii ki bu esnada tarikat kavramından her daim uzak durmuşlar ve manevi kaynak olarak yalnızca kutsal kitap kuran-ı kerim'i baz almışlardır. bilimsel ve felsefi bilgiyi de mısır medeniyetine ve hellenistik medeniyete ait kaynaklardan edinmişler, bu bilgiyi islamiyetin geniş görüş açısıyla harmanlayarak bilimsellikte ileri noktalara ulaşmışlardır.
ne zaman ki islamiyet tarikat kavramıyla tanışmıştır, işte o zaman bilimsellikte şu anda da devam eden geriye doğru gidiş başlamıştır.
almanyada IT bölümüne basladigim ilk sene, ilk sömestr, ilk dersde profesör m. leuschel bir saat boyunca el-harezmi diye bir adami anlatti durdu. daha batiyi avrupayi görmemis, batida söyle avrupada böyle diye atiyor ya en cok o dokunuyor aq.
not: ayrica almancada sayilar cift haneli düsünülüp sagdan sola dogru okunur, bu sistemi araplardan almislar diyolla.
örnek: 57 (sieben und fünfzig= 7 ve 50)
avrupa'nın karanlık çağı olan orta çağ'da, tüm dünya adına bilimi sırtlayan müslümanlar, sonraki dönemlerde bilimde duraklamaya ve gerilemeye girmiş ve yarışı batıya kaptırmıştır.
tek tek onlarca örnekle açıklanabilecek bir konudur. özellikle selahaddin eyyubi devletini ve onun zamanında müslümanların bilimdeki başarılarını bilmeden, bu gibi konularda atıp tutmak yanlış olur.
ama müslümanlar gerilemiştir ve bilimde de batılıların ardında kalmıştır. bu uzun ve derin bir analiz ve tartışma konusudur. oysa biz, hiç de uzatmadan, dr. hikmet kıvılcımlı'nın bu ünlü komünist türk'ün bir makalesinde geçen şu sözlere bakalım:
- istanbul'un fethi, devrimler tarihinin miladıdır. osmanlı'nın getirdiği "insan", "adalet", "emek", "toprak", "adalet", nihayet "din" anlayışı batıyı temelinden sarsmış batı'daki bütün devrimlerin ve devrim arayışlarının tetikleyicisi olmuştur.
yeterli cevap sanırım. bilim deyince sadece "fen" anlayanlar, "insanlık anlayışını temelinden değiştiren bilim"i kavrayamazlar elbet.
devrimler tarihinin en önemli isimlerinden biri olan rousseau'nun, batı'ya müslüman olmadan müslümanların anlayışını örnek almayı öğütleyen cervantes'in, "arapça bilmeden bilim yapılamaz" diyen francis bacon'ın islama bakışı, konu hakkında yeterli fikir vericidir.
"müslümanlar bu işlerden hiç anlamaz" demek başkadır (yanlıştır), müslümanlar 500 senedir bu işleri ihmal ediyorlar ve geriliyorlar demek başkadır (doğrudur). işin özeti de budur!
insan, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren Allah'ın âyetlerini
görmeye başlar. Âyet; açık işaret, gösterge ve belge demektir.
Kur'ân surelerinin birbirinden ayrılmış bölümlerine de âyet
denir.
Allah'ın âyetleri Kur'ân'da olanlarla sınırlı değildir. Tüm
varlıklarda; göklerde, yerde, hayvanlarda, bitkilerde, kişinin iç
dünyasında hâsılı her yerde onun âyetleri vardır.48 Bunlar fıtrat
âyetleridir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Biz hem dış çevrede hem de kendi içlerinde olan âyetlerimizi onlara
göstereceğiz; sonunda onun (Allah'ın) gerçek olduğu onlar
açısından iyice ortaya çıkacaktır. (Fussilet 41/53)
insanın çevresinde ve içinde var olan âyetler, bir yaratıcının
var olduğunu gösterir. Bu sebeple o, henüz çocukken Allah ile
ilgilenmeye başlar ve çevresini soru yağmuruna tutar. Sonunda
varlıkların Rabbini yani sahibini, gözüyle görmüş ve eliyle dokunmuş
gibi kavrar.
Kendilerine tanrıtanımaz diyen ateistler Allah'ı işlerine karıştırmak
istemeyenlerdir. Onlar kendilerini tanrılaştırır ve
kendilerinin efendisi olmaya çalışırlar. Diğer müşrikler ise Allah
ile beraber başka efendiler bulur, onları Allah'a benzer konuma
getirir ve Allah'a verdikleri kesin sözden cayarlar. Ama
hepsi de bilir ki, Allah'ın bir benzeri olamaz.
(alıntı:doğru bildiğimiz yanlışlar kitabı)
ayrıca:
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. içinizde olanı,
ister açığa vurun ister gizleyin, Allah sizi ondan hesaba çekecektir.
51 Sonra o, bağışlanmayı hak edeni bağışlar, azabı hak edene
de azap eder. Allah'ın gücü her şeye yeter; (Bakara 2/284)
bilimi arkalarına alan inancsizlarin simdilerde bilimden 4 nala kaçmaları cok komik hatta ahahaha.
richard dawkins denen sahsin bizi uzaylılar yaratmış olabilir demesi komik ötesi oda haklı cunku ortalıgı o kadar pislettiki yalamaya kalksa yıllarını alır geri adım atmas atarsa rezil olur ona butun organlarımızla gülüyoruz.
maymun yalanı bunca ate iti buraya kadar oyalayabiirdi oyaladadıda fakat artık kesmez oldu simdi ise ateistleri uzaylı elbiseleri ile izleme zamanı hahahahaha.
birbirinden ayrılamaz iki olgudur. sallama avrupa tarihine bakıp da bu müslümanlar da amma "e-tu-kaka" hiç biri gelişememiş. neden hiç bir şey icat edemiyoruz? tv, bilgisayar hep gavur icadı demek kadar basiretsiz, aşağılık kompleksine kapılmış bir bünye söylemi olamaz. zahmet edip bakınca müslüman alimlerin de bir çok buluşu olduğunu görecekken, neden tv, buzdolabı, atom parçalama bizden yok diyecek olan varsa kısaca açıklayayım.
bilimsel gelişme, endüstriyel, ekonomik gelişme ile at başı gider. zenginliğin olmadığı bir yerde bilimin ilerlemesinden söz etmek çok zordur. müslüman toplumlar (başta osmanlı) sanayi devrimini yakalayamadığı ve yeterince zenginleşemediği için * senin kullandığın bir çok teknolojik alet ve buluşlar batıdan gelir.
bu konuda zerre kadar bilgi sahibi olmak için * (bkz: sıfırın icadı) na bir bakmanızı tavsiye ediyorum