bu kişilerle muhatap olmak zorunda kalırsanız, omuzlarındaki meleklerin halini hatrını sorun. error vermeye başlayınca, kiramen katibin meleklerinin durduğu iddia edilen omzularının üzerine bakışlarınızı dikerek, kafa sallayın.
gelişen dünyaya ayak uyduramayan dünyanın 7 kıtasının tamamında azınlık olarak bulunan dış dünya tarafından potansiyel suçlu terörist vb. gibi sıfatlara yakıştırılan islamiyet dininin toplumu.
dünya üzerindeki 1.500.000.000 nüfusunun 1.400.000.000'ının aptal olduğunu düşünen aptallar topluluğu vardır.
zanneder ki; her biriyle tek tek konuşmuş, dünyayı, kainatı tartışmış, kudüs'ü, namus-u ekber'i sormuş, yaradılışın tartışmasız mükemmelliğini irdeleyip kafa yormuştur.
bu ne büyük bir gaflettir! bu hangi boktan bir ideolojidir ki... pazarda gördüğümüz bir peynir hakkında bile kolayca hüküm veremiyorken, bir insan, bir beyin, bir canlı hakkında kolayca hüküm verilsin.
kitabının * değiştirilmemesinden kaynaklı bir durumla ve son din olması nedeni ile saptırılmadan yaşanması şartı bütününde dünyanın büyük bir kesimini oluşturan insan topluluğudur.
ahir zaman yaramadı müslümana.
ondokuzuncu, yirminci, yirmibirinci yüzyıl hiç yaramadı. o kadar da söylemişti peygamber halbuki, uyarmıştı. ama tökezledi müslüman, yüzükoyun yere kapaklandı. üstü başı çamurlandı, tozlandı. tırnağından saçına kadar kirlendi.
günde beş kez abdest aldı, arınamadı.
çünkü yürekten inanmadı cennete. ne de cehenneme.
üç kuruşu bir arada görünce yeryüzünde bir cennet inşa etmeye koyulması bundandı. her yavşaklığının ardından suçu şeytana attı. oysa şeytan bu aralar çok yoğundu. içten içe biliyordu oysa sabah akşam "hayat bu dünyadan ibaret olabilir" diye kulağına fısıldayanın şeytan olmadığını. namaz yaşamın sırtında bir yüke dönüştü. biriktikçe boşalttığınız bir cerahat gibi akıttınız seccadeye onu. zekat servetinizin düşmanıydı. vicdanınız bir vergi memuru gibi kapıya dikildikçe siktiri çektiniz. sahabenin fedakarlıklarına ağlamayı islam sandınız. çok acılar çektiniz evet. ama bir köpeğin acı çektiği gibi çektiniz acıyı. ihlasınızdan değil başka çareniz olmadığı için sabrettiniz siz. acı bitince unuttunuz. acı çekene önce ağladınız sonra yine unuttunuz. kelimeye şehadet ettiniz ama onu da unuttunuz. asrı saadet bir kadim masal gibi. birbirinize anlatıp durdunuz.
asrı saadet asrı saadette kaldı siz işinize bakın.
allah'ın bir lütfu olarak çok para kazandınız. çok geçmedi para sizi kazandı. kapital tanrınız oldu, sizler ihlaslı kulları. asgari ücretle türbanlı kız emeği satın alarak müslüman kadına olan borcunuzu da ödediniz. nasıl olsa başka kapıda iş bulamazlar bu kıyağınızı unutmasınlar.
çabuk sıkıldınız ama. türbanlı kızı vitrinden indiriverdiniz. iş dünyası böyle demode fotoğrafları sevmezdi çünkü. allah'ınıza ortak ettiğiniz kapitaliniz size kızabilirdi. kadının başı örtülü olsun ama ortalarda pek gözükmesin. kadın bizim ihlasımızın bir nişanesi olarak kalsın böyle. dinimizin sancağı gibi dursun orada. kendinize müslüman olduğunuzu ispatlamanın başka yolu kalmadı. evinizde oturan, namaz kılan, allah'tan hakkıyla sakınan o kadın sizi sırat köprüsünden geçirecek. ahir zamanda bu kadının kahrını çekmek size cenneti getirebilir. bu dünyada ve ahirette sırtına binmek için elinizin altında bunlardan bir tane bulunmalı.
ağaçlarının altından ırmaklar akan cennet sizin villanızın yanında sönük kaldı gibi değil mi? ağaçları, ırmakları, huri kızlarını, yüzme havuzlarını, audi quattro larınızı yeni tanrınız size peşinen verdi bile. şimdi müslüman gibi görünmek size yeter. bazen görünmemekte de fayda var. zaman zaman yapacağınız, allah alışverişte görsün kabilinden bir takva gösterisi yeterli. arada da filistin'e ağlayıp ihh'ya üç kuruş gönderdin miydi tüm cennetler sizindir.
sahi, zihninizden geçirmeden, ağzınızdan dilinizden tükürür gibi okuduğunuz o surede ne demişti yaradan?
"asra yemin olsun ki insan ziyandadır..."
insan ziyandadır,
ziyanda.
sen müslüman mısın diye sorulduğunda zerre tereddüt göstermeden, saç tellerimden topuğuma kadar diyebilecek şuura sahip ve o nispette imanını aksiyonel bir ruhla birleştirmiş vecd sahibi gönüllere denir.
--- alıntı ---
annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Müslüman, komşusu açken kendi tok yatmayandır.
Müslüman, elinden, dilinden, belinden emin olunan kişidir.
Müslüman, nerede zulme uğrayan biri varsa onun acısını yüreğinde hissedendir.
Müslüman, yetimin hakkını gözeten, kimsesize kimse olandır.
Müslüman, başkasının hakkına tecavüz etmeyendir.
Müslüman, vatanını, milletini, bayrağını, ırzını canından aziz bilendir.
Müslüman, anne ve babasını hoşnut edendir.
Müslüman, "islami terör" denen saçmalıktan uzak durandır.
Müslüman, hükümdar bile olsa hukukun verdiği cezayı kabul edendir. (bkz: Fatih Sultan Mehmet).
acziyetinin idrakinde, sevgi ile merhamet ile yaşayandır müslüman...
not: bu seçkin insanlar nesli, tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır...
eski dönem anadolusunda yunus emre'sinden, mevlanasından, said i kürdi'sinden ve diğer birçok şahsiyetin varlığından da anlaşılacağı üzere kalabalık bir nüfusa sahiptiler...
yılmaz bir irade ve tavizsiz bir rahmet ile kuşanmaları, bu seçkin kümenin karakteristik özellikleriydi...
