Kuranın anlattığı din ile uydurulan dini ayırt ederken mutlaka değinilmesi gereken bir diğer önemli konu.
--spoiler--
Peygamberimizin tek mürşit olduğu, dini konularda tartışılmaz tek otorite olduğu dönemde islamın tek kurumu cami idi. ibadetler, eğitim ve hizmet tüm yeryüzüne yayılan bir faaliyetti, kurum olarak ise bu faaliyetlerin merkezi camiydi. Peygamberin sağlığında, hatta dört halife döneminde cami dışında tekke, dergah, zaviye gibi başka kurumların oluşturulmadığı; bu tekke ve dergahların üyeleri tarafından bile kabul edilir. ilk tekkenin hicri 150 -miladi 760- yılları civarında Şam yakınlarında kurulduğu kabul edilir. Fakat tekkelerin yayılması yüzlerce yıl sonraya rast gelecektir. Pek çok tekkenin ilimler akademisi, askeri hizmet, hatta hastaların tedavisi gibi birçok güzel hizmette kullanıldığı; Müslümanların Allah sevgisinin gelişmesi ve iyi ahlaklı kâmil Müslümanlar olmaları için önemli katkılarının bulunduğu da bir gerçektir. Fakat bu geleneğin içinden gelen önemli bir isim olan Kuşadalı ibrahimin deyimiyle; gün gelip de kimi tekkelerin kerhaneye ve meyhaneye dönüştüğü, Kuranın emir ve yasaklarıyla alakası olmayan binlerce tören ve uygulamanın din adına bu tekkelerde gerçekleştirildiği de ayrı bir gerçektir. Tüm bu olumsuzlukları tespit eden Kuşadalı, yanan tekkesinin yerine yenisini yaptırmamış ve asırlarca yaşayan tekkelerin kapanması gerektiğini ve tüm yeryüzünün adeta bir tekke gibi kullanılıp, Peygamberimiz zamanındaki gibi cami dışında bir dini kurumun bırakılmamasını, Kuran dışındaki virdlerin ve tarikatların özel dualarının yerini Kurana ve Kuranda geçen dualara bırakmasını savunmuştur.
--spoiler--