MADDE 2. -; Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
VI. Din ve vicdan hürriyeti
MADDE 24. -; Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî âyin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
--spoiler--
neden yüzsüzce sattığı anlaşılmayan esnafdır. bu ülke müslüman bir ülke değildir. türkiye cumhuriyeti devleti'nin dini yoktur. ama bazı gerizekalıların bunu anlaması bayağı bir zordur. bu ülkede yaşayan insanların dini vardır, çoğu da kendini müslüman olarak adlandırır ama değildir, ama bu kimseyi bağlamaz. kendisini müslüman zannedip, içki satan esnafı yüzsüz olarak adlandıranlar ise "islam hoşgörü dinidir" lafını bir daha kullanmamalı.
bunun yapılmasını sevmiyorum ama
(bkz: bira da verin)
kastedilen ülke türkiye cumhuriyet ise bu ülkenin müslüman bir ülke değil halkın çoğunlunun müslüman olduğu laik bir cumhuriyet olduğunu anlayamamış idiotun hastalıklı düşüncesidir.
ilk olaraktan elhamdülillah müslümanım ve alkol kullanmıyorum. lakin;
burası türkiye cumhuriyeti arkadaşım, isteyen alkol içer isteyen namaz kılar. kimsenin bir diğerine laf söyleme veya inançlarını sorgulama hakkı yoktur. ne kimsenin dinime laf söylemesine tahammülüm var ne de kimsenin dinine laf söylemeye lüksüm var.
açılan başlığa ve yapılan ilk yoruma sadece güldüm. niye mi?
1)kimse kimseye istemediği bir şey yaptıramayacağına göre o kişinin şahsi iradesine kalmıştır.ben istemezsem kimse bana hiçbirşey içiremez.yani çocukken yanında böyle bir muhabbet oldu birayı öğrendi diye çocuk alkolik olacak yada alkol kullanacak diye bişey yoktur.ne yani alkol kullanmayan insanlar birayı,rakıyı,vodkayı bilmeyen,duymayan,görmeyen insanlar mı? ben öyle insanlar biliyorum ki babaları alkolik ama çocukları ağızlarına koymaz,ya da öyle insanlar biliyorum ki babaları hacı hoca,ama çocukları senin berduş diye nitelendirdiğin üniversite öğrencileri.
2)sonuç olarak her koyun kendi bacağından asılır doçentim doktorum.sen hiç kafanı yorma.
altı yedi yaşlarında, anaokulu çağlarında bir çocuk şekerlemelerin olduğu bölümdeydi. benimle birlikte bir kaç müşteri daha vardı markette. daha doğrusu market ile süpermarket arasında, kıvamında bir yer. her neyse alışverişimi bitirdikten sonra kasaya doğru yöneldim. en önde her halinden üniversite öğrencisi olduğu belli olan berduş kıvamındaki genç vardı. dört veya beş şişe birayı kasanın önündeki tezgaha koydu. o sırada ışığın etkisiyle parlayan biraya çocuğun gözü takılmıştı. dikkatlice çocuğu incelemeye, psikolojisini algılamaya çalıştım. aradan çok az bir süre geçti. çocuk annesine elinle birayı göstererek soruyu yöneltti;
o sırada yüzsüz ve bir o kadar şeref yoksunu esnaf para üstünü vermekle meşgul idi. tam o sırada çocuk tekrar duruldu. bu kez poşet israfı olmasın diye tüm şişeleri tek poşete koydu. şişeler birbirlerine çarpmakta, sesler çıkarmaktaydı. çocuğun aklına tekrar gelmişti. yine olumsuz cevaplar yüzüne tokat gibi çarpmıştı.
oysa çocuğun yanında alkol satışı olmasaydı çocuğun bilinç altına bira gibi bir kelime yerleşmeyecekti. lise çağlarındayken zamanında alınmayan biranın acısını çıkartırcasına alkolik bir görüntü sergilemeyecek, daha efendi bir birey olacaktı. burada dikkat etmek isteğim husus alkolün satışından çok, onu yüzsüzce satan esnafın ne kadar bilinçsizce, ne kadar cahilce davranmış olduğudur.