ömrünün en güzel çağında aşık olduğu, hele hele ne acı ki "güvendiği" erkek tarafından başı gövdesinden ayrılarak öldürülen güzel gülüşlü kız.
cem kim olursa olsun, süreyya bey ne olursa olsun, kim her ne olursa olsun olan münevvere oldu.
ah be güzel kız keşke sevmeseymiş, keşke güvenmeseymişsin ...
17 yaşındaydı. siz hiç 17 yaşında olmadınız mı?
kız arkadaşlarımız o yaştayken hali vakti yerinde bir çocuğun sevgilisi olma hayalleri kurmadı mı?
kadın psikolojisinden bahsederken bilimsel düşünmeye kasıp yüzlerce kez içgüdüsel olarak varlıklı erkeklerden hoşlandıklarından bahsetmedik mi?
ya erkekler deli gibi para kazanıp, çevremizde bissürü kız olsa ne güzel olurdu hacı geyikleri çevirmedik mi?
şimdiyse basının provokasyonu yüzünden nerdeyse kızı suçlu duruma getirmemiz vicdanlarımızın köreldiğine dalalettir.
tekrar söylüyorum 17 yaş. sadece sevdiği erkekle olan ilişkisini yürütmek isteyen, günahsız bir kızın bulunduğu yaş.
her şarkıda kalbi güm güm atan, aşkın vücudu en sıcak ısıttığı yaş, bir öpücükte bile hala yüzün kızardığı yaş.
tanım: zalim dünyadan zalimce bir şekilde ebediyete uğurlanmış, ardında zalim bir kitle oluşturmuş genç. "...söylediği son şarkı, elveda zalim dünyaymış..."
insanlar ne çok konuştu onun hakkında. Ağzı olan düşünme zahmetinde bile bulunmadan saçmalayıp durdu: "gitmeseydi, evinde otursaydı, ne kadar serbest büyümüş bu kadarı da fazla canım" dediler. Zaten bizim ülkemizde konuşmaya gelince en beceriksizinin bile mutlaka söyleyecek bi şeyleri vardır! Ben de onlara diyorum ki: Ey cahil ve sabit fikirli insanlar, insan bile demek istmiyorum size; kimse vucuduna 27 bıçak darbesi atılmasını hak etmiyor, yada parmaklarının kesilip kan akıtılmasını: Daha canlı canlı kafasının gövdesinden ayrılmasını! En önemlisi kimse ölmeyi hak etmiyor! insana verilmiş en değerli şeyi, yaşama hakkını onun elinden nasıl alırsınız ya, siz kimsiniz? Bu nasıl bir psikopatlık!!
bu şahsiyetler bir kendilerini kızın yerine koymayı düşünseler asla konuşmazlar böyle. kızın tek suçu güvenmek ve sevmekti. ne kadar da suçlu yazık! her seven ve sevilen böyle doğranıyo zaten di mi! bi de bu zavallı kızı genç kızlara örnek olsun diye göstermeye çalışan cahiller var ki yazık yani gerçekten bu insanların aldıkları nefes ülkeye zarar. ölüye saygı duyun, insanların hayatlarını yargılamada kimsenin üstüne yok ama böyle bi hakkı kendilerinde nasıl görüyorlar anlamıyorum ben. kimene, kim nası isterse öyle yaşar, öyle hesap verir.Allah günahlarını affetsin, huzur içinde uyu münevver...
kayıp 700bin dolar ve silinmiş kamera kayıtları ile gündemde yeniden yer bulmuştur. olayla ilgili 6 polis için 1 ila 3 yıl arası hapis cezası istenecek. dönemin emniyet müdürü cerrah ile ilgili de şikayette bulunma durumu söz konusu.
25 yıl sonra hapisten çıkacak olan cem gariboğlu' nun hiç umurunda olmayacak rahmetli. eee noldu? hiç. yaşayıp gidiyoruz. kaç kişi hatılayacak ismini bundan 25 yıl sonra? kim bilir? belki de hiç!
mesela açıp bakın 1984 gazetelerine(ben baktım). kaç tane hunharca cinayet işlenmiş, kaç kişi kaç kişiyi öldürmüş... aslında bugünden pek farkı yok. belki biraz daha az enformasyon. peki o günlerden geriye hafızalarda en çok kim kalmış? ben söyleyim: (bkz: sakallı bebek) baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş derler ama ne biliyim dertlendim be sözlük. üzüldüm. ama şu kıza daha çok üzüldüm biliyo musun? gerçi onu da unutcak bu dimalar. işte şu kız! bak tam orda: (bkz: serap eser)
arkasında bir sürü cevapsız soru bırakan,vahşice katledilen ve katili olduğuna inanılan cem garipoğlunun ''çoktan elektirikli sandalye ile idam edilmiş olması'' gereken maktüle............
her ne kadar kendisini sevmesemde ölümü bu şekilde olmamalıydı. hiçbir canlı böyle ölmek istemezdi herhalde. düşünsenize önce bıçağı sokuyor ve sizin canınız acıyor. yaşıyorsunuz ama karşınızdaki psikopatta öyle bir merhamet kalmamıştır ki artık sizi ölene kadar bıçaklar. ruh bedenden çıktıktan sonra bedenin bir önemi yoktur fakat cem garipoğlu denen bu şerefsizin bu güzel kızın bedenini parçalayarak çöpe atması ise en can alıcı noktadır. bir de rahmetliye gelince kendisinde şöyle bir hata vardı, hiçbir zaman fazla tanımadığın arkadaşının evine gitmeyeceksin, halbuki senin gittiğin arkadaş ise bir erkek. nedir, necidir hiçmi tanımadın şu çocuğu be güzelim. keşke sen yaşasaydında o ölseydi diyeceğim ama artık çok geç. iş işten geçmiş, yarın öbür gün o şerefsizide salarlar. ondan sonra al sana dünya. biri mezara hiç yoktan yere, öbürüde artık elini kolunu sallayarak dışarı çıkar. esas suç devletin suçlulara adam gibi ceza vermemesidir ama onuda başka bir konuda anlatırım artık.
öncelikle allah rahmet eylesin. ama şu da varki hergün münevver karabulut olayına benzer onlarca olay ülkemizde yaşanıyor. bir aralar ana haber bültenlerinin yarısını oluşturan, siyasi haberlerden bile önce verilen "son dakika" haberleri, çıkmadık program bırakmayan babası ve polisin çabalarına rağmen(!)aylarca yakalanamayan katil zanlısıyla hala hatırlandığında insanın yüzünü ekşiten bir olayın maktülüdür münevver karabulut.
sözlüğe girer girmez bu başlık geldi ekranıma ve bende bir şey yazmak daha doğrusu eklemek istedim diğer entrylerde belki bu eklediğim şey vardır ama ben yinede ekleyeyim namussuz ceme gitsin.
yav arkadaş hergün şehit verilirken en fazla 3 gün konuşulur bu kız 193 gün konuşuldu. nefret ettim yav. ölmüşse ölmüş allah rahmet eylesin. ne duyarsız magazinel bi toplumuz. hakediyoruz galiba biz bu zulmü.
kafası koparılması rağmen, 11 yıl cezayla yırtacak katilleri. aile avukatları davayı aihm'e götürürüm falan demiş. iş bu noktaya geldiyse paranın konuştuğu da belli olmuş yazık.
olay bana sorarsanız şöyle oldu; bu adı lazım değil tip, kızı bıçakladı. kız kan kaybederken ailesinden birisini aradı. aile eşrafı gelene kadar kız öldü. "nasıl kurtuluruz" derken bir gitar kutusu buldular. gerisini herkes biliyor.
bu ya da buna benzer bir şeydir ya da.
bunun cezası 11 yıl olacaksa eğer, şu an o kıyamet kopsun bir zahmet.