din simsarlarıdır. dini duyguları
sömürüp para kazanmak, dini duyguları
sömürüp düşman yaratan, dini duyguları
sömürüp kardeşi kardeşe düşüren, dini
duyguları düşürüp ayrımcılık körükleyen,
dini duyguları sömürüp oy isteyen
kişilerdir. ağızlarından "din, iman,
allah" kelimeleri eksik olduğunda
foyaları meydana çıkacak diye iki lafın
arasına bunları sokuştururlar.
anlamı ara bozmak, kişileri birbirine düşürmek olan nifak sözcüğünden türemiştir. islam dininde, kalbinde inanmayan ancak inanmış görünen kişiyi tanımlamak için kullanılır.
göründüğü gibi olmayan ya da olduğu gibi görünmeyen kişi. mevlana'nın önemle belirttiği husus ''ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.'' dikkatleri buna çekmektedir. bu da mevlananın münafık olma demesidir. ne olursan ol gel diyen mevlana münafık olma diyor.
günümüzde başkalaşmış şekilde yaşamaya devam eden organizmalardır, kıyamet yaklaştıkça daha bir zıvanadan çıkıyorlar yaşadıkları kuyruk acısıyla, yazık lan.
"n-f-k" kökünden gelir, infak ve nafaka kelimeleriyle kökdaştır.
"infak etmeyen, infak etmekten gafil" gibi bir anlamı vardır, yani ihtiyacının fazlasını paylaşmayan, bölüşmeyen, cimri... bir bakıma bakara 219'un hükmünü yerine getirmeyen, üzerine alınmayan kişi.
Münafıklık mevzusu özellike son 3-4 asırdır islam üzerindeki en büyük tehdittir. Kitleleri yönlendirebilme konusunda münafıklar maalesef mü'min lerden daha iyi konumda olmuşlar ve gerçek müslümanları sindirmişler, sistem dışı bırakmışlardır. Bunun temel sebeplerinden birisi münafıkların makam ve mevkileri ele geçirme konusunda, zenginleşme konusunda harama olan hayranlıklarından dolayıdır. Ayrıca en tehlikeli yönleri yaptıkları pisliklerin aslında ıslah edicilik olduğuna sünnetullah gereği kendilerini dahi inandırmış olmalarındandır. Bu kişilerin tanınabilmesinde en etkili yöntem Kur'an ın bize bildirdiğine göre konuşmalarındaki tutarsızlıklardır. Ayrıca mala ve mevkiye olan düşkünlükleri, her gürültüyü kendi aleyhlerine sanmaları gibi özellikleri, cüsseli iyi görünümlü ve iyi birer konuşmacı olmaları onları ön plana çıkarmaktadır.
Yobazların çoğu zaman kendileri gibi dinin esiri olmamış, soyut kavramlar yerine bilime yönelmiş, kendisi için çalışmak yerine dünyaya faydalı olmaya çalışan insanları yaftalamak amacıyla kullandıkları sözdür. Bu yobazlar içki içmemekle, kumar oynamamakla, namaz kılmakla cennetten yer satın alacaklarını sanırlar. imam nikahı yapıp istediği kişiyle birlikte olup sonra nikah bozarlar, 10 karı versen yok demezler, hak yerler ama iş imana gelince aman ben inançlıyım o günah bu günah.
Allah'a iman etmediği halde iman etmiş gibi görünen ve zamanımızda da sayısının milyonları bulduğunu düşündüğüm en tehlikeli insan türü. dünya eğer bu durumdaysa bunlar yüzündendir. *
allah'a ve peygamberlerine kesinlikle inanırlar; ancak peygamberimizin dediği gibi, sürekli yalan söylerler, emanete
hıyanet ederler, ikiyüzlü davranırlar, gıybet ederler,kul hakkı, kamu hakkı yerler, kötülük ederler.
bu özellikleriyle, münafıkların çok olduğu bir yer hatırlıyorum da, tam aklıma getiremedim.
(ben de genel kanıya göre, inanmayıpta inanıyormuş gibi davrananlar olarak biliyordum; fakat niyazi kahveci'yi
youtube'da dinleyince düşüncem değişti.)
--spoiler--
Değerli kardeşimiz;
Münafık gerçekte iman etmediği halde, kendini mümin gösteren kimsedir. Bu yönüyle, münafıklık, bir inanç sahtekarlığıdır. (1)
Münafık, bukalemun gibidir; bulunduğu araziye göre renk değiştirir. (2)
Münafık kendini rüzgara göre ayarlar. Hangi taraftan kuvvetli rüzgar eserse, o doğrultuda döner. Onun din ve inanç anlayışına menfaat duygusu hakimdir. (3)
Zarar verme noktasında ise münafık, pirincin içindeki beyaz taş gibidir.
insanları münafıklığa iten başlıca iki sebep vardır:
1-islam'ın nimetlerinden yararlanmak.
2-Müslümanları içten çökertmeye çalışmak.
Münafıklar, islam toplumu içinde azınlıkta kaldıklarından, "Biz de müslümanız." deyip, vaziyeti idareye çalışırlar. Veya, Müslüman görünmek suretiyle, onların sırlarına vakıf olup, bazı yerlere haber ulaştırırlar, kaleyi içten fethe gayret ederler.
Kur'an-ı Kerim'de, münafıklardan çokça bahisler vardır. Şüphesiz, bu boşuna değildir. Çünkü, düşman tanınmadığında daha çok zarar verir. Pusuda olduğunda daha tehlikelidir. (4)
Bu zararlı zümreye karşı Cenab-ı Hak şu talimatı verir: "Kafirlerle ve münafıklarla cihad et!" (Tevbe suresi, 73; Tahrim suresi, 9) Hz. Peygamber (asm.), münafıklara kılıç çekmemiştir. Onlara karşı; delil getirmek, ikna ve ilzama çalışmak, had cezalarını uygulamak... tarzında cihad yapmıştır. (5)
Kur'an-ı Kerim, münafıkların isimlerini belirtmeden onları tarif eder. Nifakın çerçevesini çizer. Bu çerçeveye, her devirde değişik insanlar girebilir.
Hz. Peygamber (asm), münafıkları genelde tanımakla beraber, onları ismen teşhir edip rezil etmemiştir. Bir kısım fesat vardır ki, perde altında kalsa zamanla söner. Sahibi de, onu gizlemeye çalışır. Eğer perde kaldırılsa "utanmadığında dilediğini yap" denildiği gibi, " ne olursa olsun" der, çekinmeden fesadını icra eder. (6)
imanda ve küfürde olduğu gibi, nifakta da mertebeler vardır. Bir kısım münafıklar kendi hallerindedir. Böyleleri ikaz ve irşat edilmeli, dillerindeki imanın kalplerine inmesi sağlanmalıdır. Bir kısmı ise, müslüman görünmekle birlikte islâm aleyhine çalışır. Bunlara karşı uyanık olmalı, ayrıca başkalarını da uyarmalıdır.
Münafıklarla ilgili ayetler bir bütün olarak ele alındığında, münafıkları daha iyi tanımak mümkün olacaktır:
"Şayet dilersek, biz onları sana gösterirdik de, sen de onları simalarıyla tanırdın. Fakat sen onları, sözlerindeki edadan tanırsın.." (Muhammed suresi, 30) Yani, münafık sözlerinde açık verir. Dikkat eden, sözündeki tutarsızlıklardan münafığı tanımakta zorlanmaz. imanın kemalini elde etmiş kimselere, münafığın hali gizli kalamaz. Öyleleri "mümin'in ferasetinden sakının. Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar"(7) hadisinin mazharıdırlar.
Bununla beraber, şu ayete baktığımızda, bir kısım münafıkları tanımanın zorluğu anlaşılacaktır: "Çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var. Medine halkından da nifakta tecrübeli olanlar var. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz..." (Tevbe suresi, 101)
Şehir münafıkları, münafıklıkta inatçı, tamamen kaypaklaşmış kimselerdir. Sırlarını iyi gizlemesini bilirler. Yağ gibi suyun yüzüne çıkmaya alışkındırlar. Öyle ki, bir vahiy gelmeyince, Resulullah bile, onları doğrudan tanıyamaz. (8)
Münafıkları anlatan Kur'an ayetleri, Resulullah devrinde nice münafığın samimi müslüman olmasına vesile olmuştur. Mesela, şu ayete bakalım:
"Mü'minlerden öyle er kimseler var ki, Allah'a verdikleri sözde sadık oldular. Kimi ahdini yerine getirdi (şehit oldu), kimi de bekliyor. Verdikleri sözde döneklik etmediler.
Çünkü Allah, sözlerinde sadık olanları, sadakatları dolayısıyla mükafatlandıracak ve münafıkları da, dilerse azaplandıracak veya tövbe nasib edecek. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahim'dir (Affedicidir, Merhametlidir)" (Ahzab suresi, 23-24)
Bu ayetlerde, sözlerinde sadık olan mü'minler medhedilmek suretiyle münafıklara ve kalbinde maraz olup döneklik edenlere bir tariz vardır. (9) Ayetin devamında, "Allah dilerse onları azablandıracak veya tevbe nasib edecek" denilmesi, onlara bir kurtuluş ümidi göstermektedir. Hele, ayetin Cenab-ı Hakk'ın Gafur ve Rahim ismiyle bitirilmesi, münafıkları büsbütün ümitlendirmekte, onları tevbeye sevketmektedir.
kelime kök olarak isim olan " nifak " kelimesinden sıfat olup çoğulu münafıkindir. sözlük anlamı ikiyüzlülük eden,nifak sokan, müslüman görünüp aslında kafir olan gibi anlamları vardır. kelimenin kökü olan nifak kelimesinin etimolojik doğuşu nefak kelimesinden olup tünel, tüneller anlamındadır. tünel kelimesi deyince insanın aklına ister istemez köstebekler gelmektedir. nasıl ki köstebekler yerin altında kimseye "görünmeden" önlerine gelen kökleri kemirerek yüzeyde bulunan çiçekleri, fidanları kurutuyorsa münafık da gizli kapaklı hesaplarla insanların duygularını, inançlarını ve hislerini sömürmekte hakkı batıl ile harmanlamaktadır. fakat köstebekler güya görünmeden yaptıklarının alameti olarak yüzeyde toprak kümeleri bıraktıkları için fark ediliyorsa münafıklar da iyi bir tahlil sonucu nitelikleri ile ayırt edilebilirler.
kafir,müşrik ve münafık üçlüsünün birlikteliği inkar düzleminde nihayetlenir fakat münafıklık, kuran-ı kerimde kafirden ve müşrikten daha ağır vebali olan aşağılık bir boyuttadır. kafirlerle ilgili olarak kurandaki hüküm "lekum dinikum veliyedin" ayeti ile ifade edilirken, münafıklarla ilgili olan ise "Onlar düşmandır, onlardan sakın. münafıkun 4" ayeti ile müminler uyarılmışlardır.
münafık kelimesi sadece dini terminolojide kullanılsa bile günümüzde popüler olan ikiyüzlülük, sahtekar kelimelerinin sığ anlamından daha derin bir anlam zenginliğine sahiptir.
dost ve kardes gozukup arkadan hancerleyecegi zamani bekleyen, kardesinin kuyusunu kazip, aciklarini arayan kisilere verilen isim.
haysiyet ve onurlari yoktur.
desifre olduklarinda inkarcidirlar ve piskindirler. biz yepmadik yea modunda takilmalari tipik ozellikleridir.
Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman yerine getirmez ve ona güvenildiği zaman hıyanet eder (Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesai / Camius-Sağir, imam Suyuti, H No:25)
Müslim rivayetine göre şu ek de vardır:
...Oruç tutup, namaz kılar ve Müslüman olduğunu iddia etse bile(Cemul Fevaid: H No:8099)
Kimde dört vasıf bulunursa halis münafık olur O dört şeyden biri kendisinde bulunan kişi ise onu terk edinceye kadar münafıklıktan bir haslet bulunur Bunlar: Kendisine bir emanet bırakıldığı zaman ihanet eder; konuştuğunda yalan konuşur, anlaştığı zaman sözünde durmayıp bozar Bir kimseyle çekiştiği zaman aşırı giderek karşısındakinden fazla kötülük yapar(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi ve Nesai/Cemül Fevaid, H No: 8097)