Tanrı insanlara daha vücut vermeden evvel ruhken toplamış, oradaki adı mahşer buradaki adı Taksim olan meydanda ve aralarından birini çağırmış:
Gel la buraya hişt sen çabuk ol lan.
Ruhlar anlamamış önce hepsi kim ben mi, ben mi diye kendilerini işaret ediyormuş.
Tanrı kızmış ve tebeşiri en arkadaki şaşkın ruha fırlatmış: Sen lan gözlüklü sana diyom DOMBiLiii.
Ruh şaşırmış önce gözlükte ne ola ki hem bu dombili de neyin nesi.
Giy lan şunu üstüne, bir bakalım olacak mı? Diyerek ona 56 beden ama 6 drop paçaları dubleli, çamurdan yapılmış bir şey vermiş. Yanında da birbirine ortadan kenetli ortası saydam bir maddeyle kaplı iki yuvarlak halka vermiş. Tak lan şunu da aha şuraya bak, buna burun şuna da kulak deniyo.
Giymiş bizim saf ruh bunları. Cuk diye oturmuş üstüne. Tanrı onu tüm ruhların önüne çıkarmış ve okul tuvaletinde sigara içerken yakalanan bir çocuğun sabah içtimasında tüm okulun huzuruna çıkarıldığı gibi kalabalık ruh grubunun önünde durdurmuş ve adeta bir okul müdürü edasıyla konuşmaya başlamış.
Bakın şu arkadaşınıza yeni haliniz bu olcek. Ulen bunca sömestr geçti ne bir yazılı ne de bir sözlü yaptırdık öğretmenlerinize. Ev ödevi bile verdirmedik. Ama siz ne yaptınız? Hiç. On dönüm bostan Yan gel yat Osman.
Buyrun Tanrım bana bişey mi dediniz.
Kimsin evladım sen?
Ben Osman.
Yıkıl karşımdan hergele.
Sabah’tan akşama kadar Flash TV’de kadın oynattınız, göbek attınız, Olmadı Acun kardeşinizin birdir birli uzun eşşek turnuvasına smsle katıldınız. Sonsuza kadar böyle mi olcak sandınız, Edepsiz mendeburlar işin ucunda notla korkutma da olmayınca beni hiç iplemediniz. Gayesizce dolanıp durdunuz ama bitti artık, sizin için önce sözlü sonra da uygulamalı bir sınav tertipleyeceğim. Çalışmanıza gerek yok ulan hergeleler size vereceğim meziyetler ve şimdiye kadar eğitmenleriniz olan meleklerden aldığınız eğitimler yeterli olacak.
Şimdi önce andımız arkasından peşin peşin şehitler için saygı duruşu son olarak da seçmelere başlayacaz.
Seçme mi ? Neyi seçecez Tanrım?
Göreceksiniz ulan Sabırsızlanmayın bi.
Tanrı daha sonra müzik öğretmenini yanına çağırır, eline yan flütünü almış israfil koşarak gelir anlaşılmaz el hareketleriyle 4/4’lük olacak şekilde grubu yönetmeye başlar.
Tanrı tüm ruhlara bağırır. Ben sizin tanrınız değil miyim?
Ruhlar hep bir ağızdan onaylar. Evet sen bizim tanrımızsın.
Bir daha söyle: der Müzik hocası hararetle.
Evet sen bizim tanrımızsın.
Aşk ile bir daha der yine müzik hocası melek yine.
Evet sen bizim tanrımızsın.
Yarattıklarımın sahibi kim?
Sensin tanrım.
Tanrı ise Göreceeez, göreceeez diye karşılık vermiş. Sözlü bittiii.
Bu arada arkada kıpırdanan Adem daha kaç kere diyecez bunu kız. diye yanındaki Havva’yı dürtükleyip dururmuş. Havva ise bu duruma hafif bir kıkırdamayla karışık göz süzerek tepki veriyormuş.
Tanrı kızar. Ula Adem ula Havva gelin la buraya hemen, aranızda konuşmak yok demedim mi ben. Giyin şunları hemen. Şanslı ilk siz olacaksınız.
Çamur bedeni giymişler. Ama yanında eşantiyonda varmış.
Adem atılmış hemen tanrıya. Ama tanrım bunlar incir yaprağı napcağız biz bunu.
Bu devirde slip don ya da boxer üretilemeyeceğinden şimdilik bununla idare etceksiniz çare yok
.
Tanrı konuşmaya devam etmiş.
Ayrılın ulan! kadınlar sağ tarafa erkekler sol tarafa. Haremlik Selamlık oluuunnn, çabuk. Herkes Tek kol hizaya gelsin herkes. Rahat, Hazır ol. Şimdi sizden 20 erkek 20 kadın gönüllü istiyorum. Bak çabuk çıkın yoksa ben seçeceğim.
Gruptan 20’şer kadın ve erkek çıkmış öne. Tanrı bağırmış levazımatçıya şunlara kamuflajlarını ver hemen. Kamuflajları alan ruhlara dönerek çıkışmış. Öpün lan ananızın babanızın elini.
Ruhlar şaşkın. Ne anası ne babası tanrım.
Tanrı. işte siz seçtiniz ya şimdi ananızı babanızı. Sizin imtihanınız sizin için yarattığım dünyaya kamuflajlarla ineceksiniz. Ananızdan ve babanızdan doğacaksınız ve andınızı tutacak mısınız diye sınanacaksınız.
Sonra zebanilere bağırarak herkes anasını babasını seçsin. Arkasından da tetanoz ve erdem ile hırs aşılarını olacaksınız diye bağırmış tanrı. Yalnız tetanoz ve hırs zorunlu, erdem ise sadece isteyene yapılacak.
Erdem aşısının iğnesi iri, içeriği yağlı penadur gibi bir iğneymiş. Bu yüzden çoğunluğunu sadece dünyada neyle karşılaşacağını bilmediğinden korkak pısırık ruhlar, çok azını cesur ve atılgan ruhlar yaptırmış.
Tanrı: Bakalım şimdi inin yeryüzüne sınav başladı. süre Azrail kağıdınızı alana kadar. Sadece size vereceğim beden ve nefsin sahibi olacaksınız bir tek, unutmayın bunu. Orada olan orda kalır.
Defter kitap açık isteyen her an tuvalete de gidebilir. Yallah şimdi. Demiş ve yer yüzü insanla dolmuş taşmış.
Bu konuşmanın arkasından da tanrı Şeytan’ı çağırmış yanına. imtihan başladı gözetmen sensin yalnız direk müdahale yok yalnız topa müdahale edeceksin, aksi taktirde dördüncü hakem olarak bende maça müdahale ederim bilesin.
Tabi şeytan sözünde durmadığına göre Tanrı’da müdahalesini peygamberler aracılığı ile yapmış.
işte insanoğlu anasını babasını ve kardeşlerini böyle seçmiş. Tanrı, seçim kriterleri arasına zenginlik ve fakirlik, bolluk ve yokluğu da ekleseydi acaba seçim sonucu n’olurdu diye bir soru akla geliyor. Anamızı babamızı zenginlik ve mülküne göre seçemiyorsak daha doğmadan eşitliği bozmamak adına yaşamdaki mülkiyetin devretmemesi gerekir mi gerekmez mi? Asıl önemli sorulardan biri bu elbet. Osmanlı bu hususu kısmen müsadere yoluyla çözüyordu ama jetona delik açan zeki halkımız bunu da vakıf gibi erdemli bir işlevi baltalayarak gölgelemeyi başarmıştır. Ayrıca içinde yaşadığımız dünyadaki rantabl erdemli insan sayısının azlığının nedeni de ortaya çıkmış oldu. Toplumda çok sevilen ve erdemli sayılan ancak ne etliye ne de sütlüye karışmayan pısırık insan fazlalığının nedenini de tespit ettik bu hikayede. Asıl konu ise mülkiyetin kime ait olduğunu ve tanrının en son “orada olan orada kalır” dediğini de unuttuk. Hırsla birlikte mülkün gerçek sahibinin unutulmasının, bugünkü kapitalist zihniyeti ortaya çıkaran en büyük etmen olduğunu da bu şekilde ortaya çıkarmış olduk. Mülkiyetin ve mülk sahipliğinin ise imtihanın içindeki asıl çeldirici şık olduğu da gayet açık. Benim düşüncem sırf bir uydurma da olsa yukarıdaki hikayeden hareketle bütün dinler eşitlik ve adaleti sağlamak üzere ahlak ve erdemi ana tema olarak kabul etmiştir. Tabi bunlar dini bakış açısından türetilen önermeler.
Pozitivist bakış açısından ele alacaksak konuyu. O zaman önce pirimiz Rousseau’ya danışmamız gerekecek. Bunu dasonra tamamlayacağım.
Eğer erdemli ama pısırıklardan olmayan emekçiysek sonsuz mülkiyet hakkını ve sermaye sahiplerine bugün diyoruz ki: ! GAFiL GEZME ŞAŞKIN! ( https://www.youtube.com/watch?v=hWWrJpS8Gwg )
özel mülkiyet, tarım devriminden sonra ortaya çıkan ve savaşların, katliamların ve sömürünün altında yatan yegane olgudur.
sosyalizm bu olgulara karşı ortaya çıkan bir akımdır. gerçekten de, mülk edinme derdi olmasa ve mülkiyet tüm topluma ait olsa, ortada kavgaya neden olacak bir şey kalmaz. ancak, emekçilere de mülk edinme imkanı çok az da olsa tanındıktan sonra, onlar da özel mülkiyet savunucusu olup çıkmışlardır.
engels şöyle diyor : "
Özel mülkiyeti yok etme niyetimiz sizi dehşete düşürüyor.Oysa şu anki toplumunuzun onda dokuzu zaten özel mülkiyetten yoksundur: onun bir azınlık için varolması , yalnızca onda dokuzunun ellerinin boş olması sayesindedir.Bu yüzden bizi , varoluşu için gereken koşulun , toplumun ezici çoğunluğunun özel mülkiyetten mahrum olması olan bir mülkiyet formunu yok etmek istediğimiz için kınıyorsunuz .
Tek kelimeyle bizi , sizin mülkiyetinizi yok etme niyetimizden dolayı kınıyorsunuz. kesinlikle öyle ; niyetimiz tam olarak budur ..."