Çünkü asla sahip olamayacaksın. istediğin ne varsa parasını verip al ama asla sahip olamayacaksın.
100 yıl evvel istanbul un veya anadolu nun köşe bucak yerleri sayılan topraklarda yaşayan insanlar topraklarının değerini biliyordu işte o yüzden bir kimlikleri vardı o insanların. O toprak onları besliyordu bahçeleri vardı ve ağaçları. Toprakla bizzat bir bağ kuruyordu insan. Şimdi toprak yok taş var en ücra köşede bile. Sahip olmak parayla olabilecek birşey değil.
Fernando pessoa benimle aynı hissiyatla söylememiş olabilir bunu o mutlak bir sona vurgu yapmış olabilir. istediğin herşeye sahip olsan dahi birgün hepsinin bir hiç olacağını Çünkü bizzat kendinin yani insan denen şeyin bir hiçten ibaret olduğunu söylemiş olabilir. Ancak o hiçlik her daim yazılı veya görsel şeyi kendine yontmaktan vazgeçmeyecek tıpkı benim gibi.
sonuçta "alan memnun veren memnun,sana ne be salak herif" mantığına getirilir bu tartışmanın sonu.
audi fabrikasında çalışanların çoğu yabancı uyrukludur. ve bunlar çok lüks arabalar üretirler. bu arabaları üretiyor olmalarına rağmen,bu arabaları satın alabilecek paraya hiçbir zaman ulaşamayacaklardır.
parayı verebilen adam, o arabayı alıp "bu benim arabam" diyebilmektedir. ancak o arabayla ilgili en ufak bir bilgisi yoktur.
aynı şeyi her konuya uyarlayabilirsin. günde 2 euro kazanan adamlar tayvan da tanesi 600 euroya satılan cep telefonlarından günde 50-60 tane yapmakta ve evlerine giderken fileye bikaç kilo sebze koyabildikleri zaman mutlu olmaktadırlar.
hanımların üstlerine giyip birbirlerine hava attıkları pekçok kılık kıyafeti hindistan da işçi çocuklar dikmektedir.
ama, di mi, dikmesin, çocuğu orada çalışmaya zorlayan , oraya kulağından tutup götüren kimse yoktur. kaldı ki, o şartlar altında yapılabilecek en iyi işi yapıyordur, yoksa "slum" da bokların içinde oynamak zorunda kalacaktı.
o giysiden o çocuk o parayı kazanamamaktadır, onun iş gücü çalınmaktadır, çalınmaktadır da, isterse çaldırmayabilir, der karşı fikir.bizim dükkanda çalışmayıversin, biz başkasını buluruz, der.
yani, hırsızlık zorla yapılırsa olur. buradaki "zorlama" bütün şartlarla ilintilidir, sadece tek bir kaynak zorlamamaktadır şahısları.
sonuçta şu an benim bu yazıyı yazmama vesile olan lap top u yapan adamlar, parçalarını üreten fabrikalarda üreten adamlar, hiçbir zaman bu laptop a harcayacak kadar para kazanamadıklarından, ben burada, evet ya hakkaten de hırsızlık falan yazacaksam olursam, bu dürüst bi yaklaşım olmaz.
ben de cep telefonu laptop u, arabası olan, güzel kıyafetler giyen bi adam olarak, o hırsızlardan biriyim.
jakuzilerde oturup, bilmemne kokteylleri içerken, solcu tartışmaları yapmak, pek "cool" bi olaydır. ancak amaç burada gene egoistçe insanlara ne kadar "cool" olduğunu kanıtlamaktır, yoksa oradaki amaç dünyayı değiştirmek diildir.
ona bakarsan, dünyadaki her türlü zenginlik hırsızlık sonucu oluşmuştur.
bütün paris, bir kapsamlı hırsızlık sonucu oluşmuştur mesela...
yani bu öyle karmaşık bi konudur ki, sözlük köşelerinde "bak ben ne kadar zekiyim" diyebilmek için yazılan entrylerle sonuçlanacak bi konu asla diildir.
işsiz güçsüz aylaklara gün doğuracak açıklama. la siktirin amk adamlar çalışmış kazanmış parasını verip satın almışlar. mülkiyet olmayacaksa girişimci ile organizastörle çalışanla üretmeyen arasında ne fark kalacak? modern çağda kapitalizm her türlü kalkınmanın ilerlemenin gelişmiliğin dinamosduru. bırakın tırı vırıyı.
kendi içindeki refleks ile yanlışlanan iddia. mülkiyetin zorla ihlal edilmiş olduğu iddiası aslen mülkiyet diye bir şeyin haklı varlığından hareket ile iddia edilebilir. sonuç olarak hırsızlık; burjuva yasalarının bir tanımıdır ve içerik olarak hak edilerek kazanılmış olanın, kazanmış olandan zorla ve burjuva yasalarına göre ihlal edilerek alınmasıdır. ve burada burjuva yasalarına göre burjuvanın hak ederek aldığı kazançlarının aslında hak edilmediği iddia vardır ki tamamen ne başında hakedilmiş bir kazanç durumunda mülkiyeti legalleştirmektedir.
anarşist sosyalist pierre joseph proudhon 'un mülkiyet nedir? sorusuna verdiği cevaptır. anarşizmi özetlemesi açısından önemli bir yeri vardır lügatımızda.
ucuz ve konuyu ucuzlatan bir slogan. kişisel mülkiyet ve özel mülkiyet diye çerçevesini tam doldurmadıktan sonra ancak karşı tarafa hizmet eder. kamu ve özel diye guruplandırma yapıldığı gibi kişisel ve özel mülkiyet diye bir guruplandırma daha yapılması gerekmektedir. burda haliyle bir ölçek faktörü söz konusudur. bir kaleme kamu malı demek ne kadar gereksizse bir ilçe büyüklüğünde arazinin ya da milli gelirin bir yüzdesi üzerinde veya tekel düzeyinde üretime hakim olmak kişisel mülkiyet diye tanımlanması gerekli değildir.
pierre joseph proudhon'un 1849 tarihinde kaleme aldigi What is Property eserinde gecen soz. dusunur, tekelci mulkiyetin kaldirilip mulksuzlestirenlerin mulksuzlestirilmesini; mulksuzlestirilmislerin de mulklendirilmesini savunmustur. yani, durust olmak gerekirse, asiri antimiliatarist ajitasyon iceren kurt tucholsky'nin 'askerler katildir' sozunden pek farkli olmasa da proudhon tamamen mulkun karsisinda olmamistir.
belki sosyalistler icinde tek proleter cocugu olmasindan dolayi, kendisi her zaman ilimli bir dusunur olmus, bariscil devrimi savunmus ve enternasyonel demokrasiyi benimsemistir. Bundan oturu de Karl Marx tarafindan utopik olmakla suclanmistir. Proudhon da, akabinde marksizmin ozel tekel yerine devlet tekelini savunan totaliter diktatorlugunle dalga gecmistir, ki Marx zaten burjuva diktatorlugunun yerini proleterya diktatorlugu alacak diyerek niyetini bastan belli etmistir. Ancak Proudhon'in aksine marx'in gozardi ettigi, herseyin devletten beklendigi bir ideolojinin farkindalik yaratmayacagi gercegidir.
Orjinali " property is theft " olan Proudhon aforizmasıdır. Velhasıl Nietzche aforizmaları gibi kelamı güzel içi boş olan bir sözdür . Sınıflı toplumların olduğu her yerde ve her çağda mülkiyet vardır. Ha şöyle deseydi içini doldurabilirdi belki. Mülkiyet burjuvazi(sermaye)sınıfının , aristokratların ve kralların elinde hırsızlıktır. Üreten işçi sınıfının elinde paylaşmaktır. O zaman belki anlaşılabilirdi. Ancak hem kurucusu olduğu anarşizm hem de bu yüzeysel yaklaşımın o dönemde henüz Marksizmin salt bir eleştirisi olarak ortaya çıkan bir düşüncenin ürünü olduğundan en başta kaybetmeye mahkum bir muhalifin belki de ağzından çıkan tek güzel söz. Anarşistler marksistler ile çatışıp kendi bireysel özgürlüklerini savunmak yerine işçi sınıfı ile birlik olup sermaye sınıfına karşı mücadele etmiş olsalardı ve öcü gibi gördükleri o proleterya diktatörlüğünün sermaye diktatörlüğünden farklı olduğunu idrak edebilselerdi bugün liberalizmin iğrenç kuyrukçuluğunu yapıp troçkist bir tavırla işçi sınıfına saldıran bir tutumda bulunmazlardı. Bunu başaran sendikalistler ve anarko-komünistler de mevcuttur. Diğer anarşistlerin yaptığı tek şey özgürlük kavramının at gözlüğünü takmak olmuştur .
'Özel mülkiyet hırsızlıktır'demiş Proudhon yıllar önce.Ayrıca anarşizmin temelini atmıştır kendisi.Ayrıca lise felsefe ve üniversite birinci sınıf ekonomiye giriş dersinde bizzat sınav sorusudur ki lisedeki cevabı bir cümleyken üniversitede 3 sayfa döktrdüğüm halde tam puan alamadım...
malesef bir yere kadar bilimsel yöntemlerle savunulagelen önerme. "mülkiyet insan doğasına aykırıdır."* diyen birine, hiç bir düşünceyi/ideolojiyi savunma niyeti olmadan, sadece bir tez olarak "mülkiyet hayatta kalma iç güdüsüyle oluşmuş/oluşturulmuş bir olgudur." -yine tarihten kanıtlar sunarak önermemizi destekliyoruz her zamanki gibi - dediğinizde aldığınız ilk tepki "hadi lan ordan, kapitalik" oluyor. malesef.
eğer insanın yırtıcı doğasını sadece ihtiyaca göre uygulanan avcı-toplayıcılığa indirgiyorsanız, bu milyonlarca yıllık bir evrim sürecini reddetmekten başka bir şey değildir. aksine tarım ve sanayii devrimlerini de insanların değil, uzaylıların, zaylonluların yaptığına inanmakla eş değerdir gözümde.***
proudhon'un kısmen doğru önermesi. kısmen doğru çünkü açıklamalarda ve çözüm önerilerinde hataları vardır. fakat gelelim cümlenin aslına.
mülkiyet hırsızıktır; çünkü hakkın olmayan ve sadece doğuştan gelen miraslarla bir toprağa, mala, üretim araçlarına sahip olamazsınız. insanlar henüz evrimleşmemişken bu toprakların hepsi yalnızca dünyaya aitti. insanlar evrimleştikten ve sınıflı toplumlara geçtikten sonra bu topraklarda yaşayan insanlar oraları işgal etti. üretim araçlarındaki mülkiyetleri
sayesinde ise zenginleştiler-ki üretim araçları o tarımla ilgili araçlardı- bu nedenle o toprağı işgal etmekle başlayan hırsızlık nesiller boyu aktarıldı bu nedenle mülkiyet hırsızlık oldu. bu konuyu eleştirirken yüzeysel yaklaşanlar işte bunu göremeyenlerdir.
kapitalist öğretinin temelini oluşturan mülkiyet hakkına darbe vuran proudhon sözüdür. anarşist öğretiyi oluşturan temel fikirdir aynı zamanda.
işin ironik yanı ise, vakt-i zamanında proudhon mülk sahiplerine hırsız derken, günümüz dünyasında malı, mülkü olmayanların hırsızlığa mecbur bırakılmasıdır. ha malı, mülkü olan çalmaz mı, o da çalar da onun adına hırsızlık demezler. onun yaptığı, işini bilmektir olsa olsa..