yıllar önce girdiğim bir grup mülakatı öncesinde bina kapısına girmeye 2 metre kala ensemden arı sokmuştu.
O gün sabahtan beri içimde fena bir şey olacağına dair bir huzursuzluk vardı. Duş alırken sıcak suyun kesilmesi, otobüsün geç gelmesi, otobüste öküzün birinin taban modelini benim ayakkabımın üzerine işlemesi vs. derken bina kapısında ensemden arı ısırmıştı. Grup mülakatında acıyan gözlerle bakarak konuştuğumdan mıdır nedir, bir tek beni işe aldılar koca sınıfta.
ilk girdiğim mülakat bir iş yeri içindi, o zamanlar henüz üniversitede görevli değildim.
mülakat ilerlerken "let's continue in english" anı geldi. ve mülakat bittiğinde fark ettim ki sarf ettiğim her kelimeyi el ve beden hareketlerime de anlatabiliyorum. bana huy kaldı, normal muhabbetlerimde de aşırı miktarda el-kol hareketi yapmaya başladım.
netice itibari ile olumlu sonuçlandı fakat üniversite fırsatı ağır bastı.
Firma yeni bir fabrika açacakmış bizim buralarda, inşaat halinde olan bir yerin genel müdürü ile görüşmeye geçtim. Evimdeki televizyon kadar Apple bilgisayar falan koymuş havasından geçilmiyor.
2 sene boyunca yani inşaat bitip üretime geçene kadar ben 2 saat uzaklıktaki yere gidip gelecekmişim. Mesaiye kalacakmışım. Her şey tamam dedim iş saatleri dışında haftada 3 gün boyunca 2 saat dil kursuna gidiyorum, sadece bu saatlerde mesai olursa kalamayacağımı belirttim.
Eleman celallendi ben bunları konuşacak konumda değilmişim, sanki işletmenin sahibi anasını satayım. Görüşürüz dedim çıktım.
bellekten silinmeyen anılardır.
pomem mülakatı yıl bilmem kaç.
müdür: söz uçar yazı kalır örnek ver bakalım.
ben: orhun kitabeleri.
sonuç: spordan tam puan, sağlıktan tam puan, sorudan yarım puan ve milliyetçi eğilimden dolayı elenme.