Sonuna kadar sürükleyici bir film. Kim? sorusunu çok iyi soruyor izleyiciye. Kızı öldürmeyen bir kişilik üzerinden gitmek hata olmuş bence. Çünkü o karakter üzerine yoğunlaşıldığı zaman seyircide 'bu değildir yaa' refleksi oluşuyor. Nitekim haklı olduğumuzu da gösteriyor. Ancak yönetmenin asıl göstermek istediği bu değildi zaten. Suçluluk psikolojisi ve adalet kavramı kişiler üzerinden tek tek ele alınmış. Süresi daha da uzun olsa hiçbir mahsuru yoktu.
Clint Eastwood western tarzı çok ayrıdır ama yönetmen kişiliği çok açık biri. Sanırım en son izlediğim filmi Million Dollar Baby olmuştu. Aynı etkiyi o filmden de almıştım. Oyuncu seçimleri de çok iyi.. Sean Penn oyunculuk dersi vermiş resmen. Filmde herkesin yeri ayrı, Penn'in yeri ayrıdır bende. Filmde ki beğenmediğim şeylerden biri ise sonunda ki gereksiz sakız edası uzatılmış sahnesi. Hiç gerek yoktu. Finali gözüyle baktığım bir sahnede tempo doruktayken, en sonda olan sahnesi ile yavaş yavaş inmeye başladı gözümde. Finaline yakıştıramadım, bilemiyorum.
Dave'i öldüren bence karısıydı. Ayrı olarak Jimmy olayı çok güzel özetliyor. ''O arabaya ben binmiş olsaydım, asla kendime güvenmezdim ve çok asil, yaklaşması zor olan ilk karıma yaklaşamazdım. Onunla evlenemezdim, Katie doğmamış olurdu ve ölmemiş olurdu.''
sonu gereksiz yere uzatılan film, o geçiş töreni olmasaydı, arabanın arkasından bakarlarken bitiverseydi belki oynatıcıdan cd yi alırken insanlar vay be derdi, şimdi sadece sean penn ve tim robbins in oyunculuğuna ağzımız açık bakabiliyoruz. klişe dolu bi film fakat eastwood bu klişeleri farklı yöntemlerle seyirciye sunmuş, yani filmi izlerken bu filmi daha önce izledim diyebiliyosunuz, bittikten sonraysa farklı bi yapım olduğunu anlıyosunuz. daha sağlam bi senaryo, daha belirsiz bi katille bir klasik olacakken şimdi yalnızca mükemmel oyunculukları hatırlıyoruz. clint eastwood için million dollar baby nin habercisi, kaliteli bir film. sean penn için izlenmeli.
~ http://imdb.com/title/tt0327056/
Sean penn ve tim robbins'e oscar getiren filmdir. ırak savaşının başladığı tarihte yapılan ödül töreninde bu iki muhalif aktöre oscar verilmesi akademinin savaş karşıtı olduğunun göstergesidir belki ama yine de ödülü hak ederek almışlardır kanımca.
the lord of the rings the return of the king ile aynı dönemde sinemalarda gösterilmiş olmasına karşın iyi sinema izleyicisinin kaçırmadığı, izleyip olumlu eleştiri yaptığı, kitabına nazaran daha da iyi olan (evet, ilk defa bir film kitabından iyiydi bence) sean penn ve tim robbins in muhteşem oyunculuk performansı sergiledikleri harika bir filmdir.
defalarca izlenesidir.
Her şeyi özetleyen en büyük sahnedir aslında, isimlerini yazmaya kalktıklarında dave'nin isminin yarım kalışı.
Bir kadın nasıl olurda sevdiği adamın öldürüleceğini bile bile korktuğundan, onu emin olmadığı bir olay için satar?
Tabii en son oğlunun töreninde, arkadaşlarının gözüne baktığı sahnede ne kadar acı durumda olduğunu kanıtlamaktadır, hala bir korku ve eksiklik.
Evet Dave orada da eksik kalmıştır, yarım.
Ve arkadaşları yine bir müdahale etmemiştir.
Peki ya Jimmy karısı, tüm ilginin onda ve kızlarında toplanması için Jimmy sürekli kızına karşı doldurmakla birlikte sonunda da "sen kralsın dünyaya hükmedebilirsin" bu nasıl bir kindir?
Suçsuz bir insanın öldüğünü bile bile ve o öldürenin Jimmy olduğunu öğrendiği halde nasıl buna izin verip yaptığın her şey de haklısın diyebilir?
evet yatak bölümünde karısını öldürme isteği uyandırmıştır.
Peki ya Dave!?
Evi o sokakta olmadığı için tacize kurban gitmesi,
Arkadaşlarının hiçbir müdahale etmemesi,
eşinin onun arkasında durmaması,
Vampirlere benzetmesi kendini,
Ölüme gitmemek için işlemediği bir cinayeti üstüne alması ve kurban edilmesi,
Hem de arkadaşı tarafından evet o götürülken hiç müdahale etmeyen arkadaşı!
Adelet dedirtiyor insana, hani nerede?
Hele ki suçlu olduğunu bildiği halde arkadaşının Jimmy i almaması.
Evet film bize kısaca:
Kral olmak isteyenlerin dünyasında adalet aranmayacağını anlatıyor..
türkçeye gizemli nehir olarak çevrilmiş boş rollerini sean penn, kevin bacon, tim robbins, ve laurence fishburne'nin paylaştığı, yönetmenliğini ve film müziklerini clint eastwood'un üstlendiği, 2003 yapımı, oyunculukların göz doldurduğu sıkıcı sinema filmi.
aynı mahallede, 25 yıl önce, daha çocukken, sokakta oyun oynarken, arkadaşlardan birinin bazı adamlarca kaçırılarak, boş bir evde günlerce tecavüz edilmesi gibi travmatik bir olayın 25 yıl sonra aynı arkadaşların hayatlarına yansımalarını konu alır.
