beni fenerbahçe kulübü ile akp arasındaki benzerlikler adlı başlığa girmiş olduğu entry ile birazcık gülümseten,biraz da kızdıran yazar.kendisini tanımıyorum ama çok iyi yazıyor harbiden.
ankara'daki bilumum üniversite şenliklerinde beni yalnız bırakmayan güler yüzlü ve samimi yazar kişisi. son bir haftadır elimizden geldiğince bütün şenliklere katılmaya çalıştık ama yalnızca 2 tanesine katılabildik. gönül isterdi ki bütün şenliklere gidelim ama nasip olmadı. ** nada ve luthien ile birlikte oldukları zaman ise yapacakları şey bellidir; en kralından kopma garantili muhabbet ve tabiki fotoğraf çektirmek. * ama bir insan ancak bu kadar fotojenik olur hee bunu söylemeden de geçemiyeceğim.
Ameliyatını başarılı bir şekilde atlatmış, durumu da gayet iyi olan biriciğim. **
Ah bir de sürekli uyumasa da hemencecik aramıza dönse pek güzel olacak ama kafa izni verelim bir kaç gün artık napalım.*
Bir de Teline bakamıyor maalesef ki** ve ilgilenen herkese teşekkür ediyor.*
güzel sözler yazıp tepki çekmektense içimizden dua ettik ameliyat olacağını duyduğumuzda, madem iyisin en basitinden bir geçmiş olsun deme hakkımız var sanırım, inşallah bu geçmiş olsunu da aşk nameleri sanıp sen kimsin lan sevgilime böle yazıyosun diye özel mesaj atmazlar.
sırf ameliyat sonrası onu rahatça ziyaret edebilmek için arabayla yarım debriyaj yöntemini öğrenip rampalı yollardan evine gelmek istediğim ama bir türlü iletişemediğimiz*(bu nasıl bir kelimedir), ciddi anlamda özlediğim, en kısa zamanda randevulaşmak istediğim canım.
bu arada rampa sorunum kalmadı da evin yolunu bilmiyorum. *
bugün kendikendine ayar veren ve feysbukun açılmamasında parmağı olan 3 kişiden biri. diğerleri için;
(bkz: nada)
(bkz: fırtına)
verdiği ayara gelelim; her buluşmaya geç gelen mystery der ki
"benim yazdığım yorumlar hep geç geliyor, gerçi kendim de her yere geç geliyorum, normaldir."
sözlükten ayrı kaldığım günlerde ameliyat falan olmuş, sonraları duymuştum ben.
dün zirvede geçmiş olsun deme fırsatı bulmuştum ki, demedim! ameliyat oldu dediklerinde, kanser olmuş sanmıştım. ne bileyim bir estetik operasyon olduğunu!
tombalacı tanımında çığır açan yazar.
n:kalkalım artık, geç oldu. evin oralar sakat.
m:neden ki?
n:kızım tombalacılar falan var.
m:nası ya, olsun nolcak ki?
n:ya geçen kaldırım kenarına dizilmişler tombala oynuyolar, biri bi bağırdı birinci çinkoo diye, ödüm koptu. o bakımdan yani güvensiz, kalp krizi falan geçirsem...
m:ya nada yaa, çok kötüsün. **
Gerekli edit: luthienmiş aslında.
yaşlanıyosun kızım nada.
nada :z smartcım çayı sen doldurunca pek bi tatlı geldi. z smart: ah canım benim, sen iste yeter. luthien: ama mystery, sen bana hiç böyle güzel şeyler söylemiyosun. mystery: söyledik ya...
içinde en maçosundan bir erkek barındıran cağnım yazar. o an mimikleri ve ses tonuyla birazdan luthiene bi tane geçirip, evde de ayaklarını yıkatacak diye düşündürendir.
sözlükteki kadim dostlarımdan biri. frekansımız tutar kendisiyle. ha birde luthien i ekleriz sohbete allah allah sonra frekans uçar biranda. yüzler güler şekilde uyumaya gider işte herkes. o kadar yani hala neyi okuyorsun cep numarasını falan da vereyim istersen ? yok bitmedimi dur açık adresini veriyorum yaz yaz...
bana sekiz saat, evet evet yanlış duymadınız, tam sekiz saat boyunca ankamall'u tavaf ettiren yazardır. ama bunu şikayet ettiğimden söylemiyorum. zira kendisi şuh kahkahalarıyla aklımı başımdan aldığı için, o sekiz saatin nasıl geçtiğini anlamadım. bidaha olsa bidaha yaparım, pişman değilim.*
aynı pozu 1356 kere çektirmekten sıkılmayacağım yazar...
yazar mı?
evet yazar, hatta iç mimardır çizer de...
benim için mi?
1356 kere aynı poz diyorum, çok şeyi anlatmıyor mu bu?
fotomodel olmadığımıza göre...
evet.
(dikkatimi çekti 568. ve 1132. pozlar birebir aynı çıkmış)
şuursuz parantezine alışveriş ve fotoğraf çektirme eylemlerini yerleştirince, özne kısmına da mystery ve nada geliyor zaten.
bu arada nickinin okunuşu da misteri ya da maysiteri mi desek?
ha bide şuursuzca burger king tepsisinde ki yiyecekleri savuruyor etrafa...4 kişilik masa sayesinde 12 kişilik olacaktı. *
Sevgili sözlük,
aslında mystery'e gıcık oluyorum, mesleği için istanbul'a gitmesi gerekmiş, ankara'da bu iş olmazmış...
bik bik bik.
gitsin lan n'olcak ki diyorum. sonra şey geliyo aklıma...
dün mesela.
bi yandan msnden konuşuyoruz, bi yandan sözlükten mesajlaşıyoruz. dedim ki facebooku tekrar aktifleştireyim de ordan da yazalım arada, hatta telden de mesajlaşalım.
ve bu yoğun "yazışma"ya rağmen akşam buluştuğumuzda, sinemada dahi, susmuyoruz.
etrafımızdakiler bize gıcık oluyor, özellikse erkekse ***
dışlanık hissettiriyoruz galiba. *
anlattığın şeyi dinler... yani sen susarsusmaz kendiyle ilgili bir şey anlatmaya başlamaz.
sorular sorar, onun için önemliysen her ayrıntıyı önemser seninle ilgili.
hiç üşenmez, bi mağazada askıda ki her şeyi tek tek inceler.
bi uyaran olursa, ben, beğendiği her şeyi almayabilir. ama alabilitesi yüksektir.
sinemada en acıklı sahnede ben omzuna tünemiş haldeyken, ne o ne ben bunu fark etmişken, filmi boşverip benim o an yaptığım espriye püskürür. hiç kasmaz...
filmde aramızda duran ıslak mendil aramızda kalır, onu kullanış amacımızdan kimseye bahsetmez. (ağladık lan yanlış anlamayın hemen)
ama o koltuk arası uzaklık kadar olsun hep mesafeler.
gitmesin bi yere.
neden böyle modlara girdim bilmiyorum, şu an öyle bir durum yok zaten, artık tedbir mi diyelim, son pişmanlık yaşamamak için mi diyelim...
öyle işte...
(son msja 1,5 dakika geç cevap verdin. fark etmedim sanma)