ölüme farklı bir bakış açısıyla baktıran, aşırı duygu yüklü fakat duygusallığı tipik kanserli çocuk hikayesinden çok daha farklı bir nedenden kaynaklanan, detaylarıyla ağlatan film.
göz yaşları detaylarda gizli bu filmde..
kate'in kemoterapi sonrası kusmaya başladığı sırada taylor'ın onun saçlarını tutması, kusma sonrası ona naneli sakız vermesi ve -en ufak bir tiksintiden uzak- ona hayatının en önemli şeyiymişçesine bakıp sarılması. gerçek aşk var mı diyenlere duyurulur, evet varmış.
sarah'ın * kate ile birlikte geçirdiği son gece.. sarah'ın kızının öleceği ve artık buna karşı koyamayacağı gerçeğini kabullendikten sonra yatağın içinde hıçkırıklarla ağlayarak büzülmesi, kate'in adeta bir anneymiş gibi sarah'ı sarması ve kulağına "her şey düzelecek, söz veriyorum" diye fısıldaması. ölümden korkanın, teselli edilmesi gerekenin aslında kate değil, sarah olması.
"kate neden öldü, biz neden yaşadık bunu hiç anlayamayacağım. bunun bir nedeni yok sanırım.
ölüm sadece ölümdür.. onu kimse anlamıyor."
Bebeklerin çoğu tesadüftür.
Yani uzaya çıkarsak,
bir sürü uçan ruh var...
...yaşayacak beden arıyorlar.
Sonra, Dünya'ya inersek,
iki insan sevişiyor falan...
...ve bum! Tesadüf!
Eminim hepiniz, herkesin
nasıl da muhteşem...bir aile planladığını anlatan
hikayelerden duymuşsunuzdur...
ama asıl gerçek, çoğu bebeğin...
...içkili akşamların veya doğum
kontrolüne üşenmenin ürünüdür.
Kazara oluyorlar.
Bebek yapmakta sorun yaşayanlar
ise, ciddi ciddi planlayanlar.
Ben, diğer yandan,
bir tesadüf değilim.
Gayet de planlandım.
Belirli bir sebep için doğdum.
Bir bilim adamı annemin yumurtasıyla
babamın spermini birleştirip...
...genlerin belirli bir
kombinasyonunu oluşturdu.
Kız kardeşimin hayatını
kurtarmak için yaptı.
little miss sunshine ın şirin prensesi ve cameron diaz ın drama kabiliyetiyle büyülendiğiniz, kate rolü ile sofia vassilieva yı gerçekten bir lösemi hastası zannettiğiniz, her gün önünden geçtiğiniz hastanenin ünitesinde varlığını bildiğiniz o hastalığın seyrini içinizi sızlatırcasına gördüğünüz, bir ablanın kardeşleri için canını vereceğini kardeşlerin de bunu gözünü kırpmadan yapacağını izleyip boğazınızı düğümleyen, ağır ve yüklü bir drama. konunun işlenişi ve planlar ustaca olup, oyuncuların performansı üst düzeyde olunca insanı içine fazla sürükleyen bir film. söz konusu fazla gelme, insani duygunuzu ağır bir şekilde sömürüyor ve boğazınızı düğümleme aşamasından ciğerinizin sıkışmasına kadar tüm vücudunuzu topyekün çökerterek koltuğa yapıştırıyor. izlemesi zor bir drama.
jodi picoult tarafından kaleme alınan ve nick cassavetes'in yönetmenliğini üstlenerek sinemaya aktardığı kitabın konusu iki kızkardeşin, günlük hayatta pekçoğumuzun karşıkarşıya kalabileceği, hayat hikayesidir. kate fitzgerald'ın 3 yaşındayken kanser olduğunun tespit edilmesi üzerine ailesi tek çare olarak donör bir çocuk sahibi olmaya yönlendirilir. aldıkları kararın ardından aileye andromeda 'anna' fitzgerald dahil olur. o andan itibaren anna' nın hayatı hastahanelerde test yaptırarak, ilaç kullanarak, çocukluğuna rest çekme zorunluluğunu taşıyarak şekillenir. ailenin tüm ilgisinin hasta kızları kate' e kayması anna ve ağabeyi jesse' in kendilerini boşlukta hissetmelerine neden olur. bunun sonucunda anna, henüz 11 yaşında olmasına rağmen ailesine karşı dava açar: Artık kendi vücudunu kendisi yönetmek istediğine karar vermiştir. oysaki hikayenin sonunda, kate' in yaşaması için herkesin ölümünü göze alan annelerini son derece şaşırtacak olan bir sır bekleektedir.
filmin başrollerini abigail breslin, sofia vassilieva, jason patric, cameron diaz, alec baldwin ve evan ellingson paylaşıyor.
ps. filmin büyük kısmında ağladığımı itiraf etmekten çekinmiyorum.
benim gibi çoğu duygusal filmlerde göz yaşı dökmeyi beceremeyen insanları bile dize getiren ve ağlatmayı beceren duygusallığın doruk noktasında bir film.
kitabını okurken -özellikle sonlarına doğru- hıçkıra hıçkıra ağlayan bünyeyi hayal kırıklıklarına uğratan filmdir. filme çevirilen her kitabın mahkum olduğu kaderi yaşamıştır bu da. bazı sahneler o kadar havada kalmıştır ki kitabı henüz geçen sene okumama rağmen olayın gidişatını kavrayamama sebep olmuştur.
--spoiler--
köpek yargıçın numarasını kimse anlamamıştır mesela. kitabın gözümdeki favori karakteri jesse, mahkemesi sahnesi dışında filmde hiç bir varlık gösterememiştir. julia filme dahil bile edilmemiştir.
ayrıca filmin sonu şahsımı şoklara maruz bırakmıştır. "ablam o gece..." diye başlayan cümleden bir kaç dakika sonra bilinçsizce elimi ağzıma götürmüş ve yerimden epeyce doğrulmuş bir vaziyette buldum kendimi. o güzelim sona bu yaptırılır mıydı be jodi abla?
--spoiler--
okunan en iyi kitaplardan biriyken izlenen film kategorisinde vasatın üstüne çıkamamıştır.
abigail breslin'in canlandırdığı karakterin adıdır ve film kendisinin ağzından anlatılır seyirciye. ailenin en küçük çocuğudur ve filmin girişinde çok etkileyici bir konuşma yapar: "tüm çocuklar dünyaya plansız şekilde gelmiştir ama ben tamamen planlanarak geldim, laboratuar döllendim ve kız kardeşime yedek parça olabilmeye uygun hale getirildim."
doğduğu günden itibaren ablasına gereken iliği, kan hücrelerini ve daha bir çok şeyi sağlayabilmek için, bıçak altına yatmış ve çocukluğunun bir kısmını hastanelerde geçirmesi gerekmektedir. son olarak ise, kanserden dolayı böbrekleri iflas eden ablasına böbreğini vermesi için zorlanır fakat bu onu istemiyordur. bunun için de kendince son derece haklı sebepleri vardır ve ailesine vucüt bütünlüğüne koruma hakkını ellerinden almak için dava açar. ama aslında bu davayı açma sebebi ameliyat olmak istememesi değildir. gerçek sebep bambaşkadır.
sara fitzgerald
cameron diaz'ın canlandırdığı karakterdir. bir annenin dünyasının nasıl başına yıkılabileceğini gözler önüne sermiştir. bir annenin çocuğu için neler yapacağını hem de bir saniye bile düşünmeden. kızı vazgeçse bile, kocası vazgeçse bile, bir annenin asla çocuğunu ölüme teslim etmeyi kabullenmeyeceğini göstermiştir.
hasta olan kızı için hiç düşünmeden her şeyi yapmıştır:
saçları dökülen ve herkes bana bakıyor diye dışarı çıkmak istemeyen kızını ikna edebilmek için saçlarını dibinden kazımıştır.
ama unuttuğu şeylerde olmuştur. kendisinin bir kızı ve bir oğlu daha vardır ve onlarında anneye ihtiyacı vardır.
kate fitzgerald
sofia vassilieva'nın canlandırdığı karakter. 3 yaşında kanser olduğu ortaya çıkar ve anne, baba ve abisinin dokuları kendine uymadığı için anne ve babası anna'yı dünyaya getirir. filmin bir sahnesinde kendiği hazırladığı fotoğraf albümüne bakarken ailesindekilerden tek tek özür diler:
-abisinden, kendinin yüzünden ailesinin bir hastalığını farkedemediği için.
-babasından, ilk aşkını çaldığı için.
-annesinden, sürekli korkarak yaşamak zorunda kaldığı için.
-kız kardeşinden, hiç istemeyeceği şeyleri yapmaya mecbur kaldığı için.
--spoiler--
Cameron Diaz diyerek söze başlıyorum en sevdiğim yabancı kadın oyunculardan birisi kendisi bu filmde baya baya gerçekten çocuğu kanser olan bir anneyi canlandırmış eski Yeşilcam filmlerinde ki aile samimiyeti ve sıcaklığı yabancı bir film olmasına rağmen burada da vardı.Bence izlenmesi gereken filmlerden birisi tabi hastaneler ile geçmişiniz varsa o hastane kokusunu hastane ortamını bol bol görüyorsunuz.Film hakkında uzun uzun yorum yazmak yerine izlemenizi tavsiye ediyorum.
etkileyici filmlerden biridir.
--spoiler--
--spoiler--
filmde annenin kızının son zamanlarını hastanede geçirmesine sebep oluşu eleştiriliyor ama kim olursa olsun herkes kızının 1 dakika daha fazla yaşaması için ne gerekiyorsa onu yapar... anne bana göre haklıdır ve filmde en çok üzülünecek 2. kişidir ölen genç kızdan sonra...
--spoiler--
--spoiler--