pasifik açıklarında olanında tarihin birinde wta şampiyonası düzenlenir, sportif bayanlar gider bağıra çağıra raket sallar falan. neyse efendim, ödül töreninde bu muz cumhriyeti'nin ulaştırma bakanı, aile ve sosyal politikalar bakanı gibi tenisle son derece iç içe kurumların başkanları gelir, üstüne bir de konuşma yaparlar. tabi karşılarındaki bulgur ve kömür bağımlıları olmadığından boylarının ölçüsünü alır, nohut kadar beyine sahip olmayan fanatikleri de gelir "rezil ettiniz bizim bananaland'i dünyaya" der, sanki ülkesi dünyanın sikinin pervazındaymış gibi. bir de bu saçma sapan ülke küllerinden doğduğu, dirilip ayağa kalktığı günü kutlamayı yasaklar, kutlamaya çalışanları da mundar eder falan.
gülüyorum sadece, elhamdülillah muhteşem ülkem türkiye'de yönetimde çok şükür böyle soysuz ibneler yok. tekrar edeyim, rabbime şükür böyle orospu çocukları benin ülkemde yönetimde falan değil, bir de olsaydı. allah nazarlardan korusun, vur suntaya üç kere, üç de yetmez beş kere...
sıfır sorun, stratejik derinlik gibi iddialı vaatlerle yola çıkan ahmet davutoğlu'nun dış politikalarının, türkiye cumhuriyetini uluslararası alanda soktuğu konumdur muz cumhuriyeti. içerdeki olaylara değinmiyorum ancak dış politikada türkiye cumhuriyeti şamar oğlanı gibi görünmektedir. en azından ortadoğu bölgesinde söz sahibi olmasını dilediğim, düşündüğüm ülkemin gerçekten muz cumhuriyeti denilecek ülkeler tarafından bile ciddiye alınmaması komşularla sıfır sorun politikasının doğurmuş olduğu bir çocuktur. bunları neye dayanarak söylediğime gelince, sadece son olaylar yani moskovadan gelen uçağın indirilmesi, suriye konusu barzani konusu değil. bunun içinde obama'nın türkiye'nin hariciye nazırı'nı parmağıyla çağırması, yunan dışişleri bakanı'nın tablo olayı da var.
diyeceğim o ki türkiye bu politikalarla kumdan kale yapıp onları gerçekten ev sanan, dengeleri elinde tuttuğunu hayal eden çocuk gibi görünüyor maalesef. işte bu yüzdendir ki abdullah gül açıklama yapmış: biz muz cumhuriyeti değiliz!
ilk defa 1904 yılında amerikalı yazar william sydney porter tarafından istikrarsız, bir grubun tekelinde ve yolsuzluklarla boğuşan ülkeler için kullandığı hakaret sözcüğü. 3. sınıf dünya ülkeleri için yapılan bir yakıştırmadır. kabul edilmesi zor olsa da "kısmen" bizimde içinde bulunduğumuz gruptur.
Kişilik sorunları olanların önemli makam ve mevkiilere getirldiği,
halkın önemli kısmının sadece ve sadece kendi çıkarını düşündüğü,
kanunların masumları korumadığı, adaletin sadece ufak sinekleri tutan bir örümcek ağı olduğu,
bilimsel ve teknolojik önemli bir gelişmenin gerçekleştirilmediği
kişilerin kendisini düzeltemeden toplumun düzelmeyeceği fikrini perçinleyen devlet türüdür.
kendi ülkesinin bağımsızlık gününü ülkesinin bayrağıyla kutlamaya çalışan vatandaşına, öğretmenine, işçisine, öğrencisine biber gazı, cop, tekme, tokat, sille, roundhouse kick ne varsa gönderen polislerinin memlekete resmen kaçak giren, popçu olduğu iddia edilen ergen bir piç kurusuna elini bile kaldıramadığı, arabasından bile indiremediği ülkedir. dolayısıyla en üst makamlarında şahsiyet, omurga sahibi tek adam yoktur bu siktiğimin banana republika'sında...
Uludere'de yanlış bir istihbarat alındı; aralarında çocukların da bulunduğu 35 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Ertesi gün Türkiye'nin gündemine 'KÜRTAJ' düştü.
*
Afyon'da tugayın cephaneliği patladı, tam 25 askerimiz şehit oldu.
Ertesi gün Türkiye'nin gündemine 'UCUBE' düştü
*
Suriye ile gerilim tavan yaptı. Dünya 'Türkiye savaşa girecek mi' sorusunu sormaya başladı.
Ertesi gün Türkiye'nin gündemine 'MUHTEŞEM YÜZYIL' düştü.
*
Teröristler, Habur kapısından ülkemize giriş yaptı. 'Teslim' olacakları söylenirken; şov yaptılar, kıyamet koptu.
Ertesi gün Türkiye'nin gündemine 'SEZARYEN' düştü.
*
Açılım yapıldı, terör örgütü çekilmeye, 'Akil adamlar' ise tepki görmeye başladı.
Ertesi gün Türkiye'nin gündemine 'MiLLi iÇKiMiZ AYRAN' düştü.
*
Bir derbi oynandı, 20 yaşındaki Yusuf Ortak, 19 yaşındaki Burak Yıldırım'ı bıçakladı.
Burak Yıldırım'ı bir günde unuttuk, 'MUZ'u konuşuyoruz hâlâ.