Mutsuzsan kulahini önüne al da bir düşün bence. Sahip olduklarını düşün, sahip olmadıklarını değil. Dünyada hergün yaşananları düşün. Hiçbirşeyi olmayan insanları düşün. Yaşanan herşeye rağmen, herşeyin birgün geçtiğini düşün. Umudun ve inancın olduğu sürece hayatta herşeyin basarilabilecegini düşün. Bunlardan sonra farkindaligin artıp, mutsuzlugun biraz olsun dağılmazsa, bekle hayattan yiyeceğin
Tokatlari. Bunlar ayiltmazsa seni, dua et yiyeceğin tokatlar ayiltsin diye...
bu histen bir ömür boyu kurtulamayacağını idrak etmişsindir...
debelenmeyi bırak...
ahmet kaya'nın seslendirdiği ölüm dörtlüğünde anlatıldığı gibi:
--spoiler--
ölüm her aklına geldiğinde
ah edip vah edip inleme
bu halinle tanrı'yı incitmiş olacaksın
ecel kapını çaldığında evi telaşa verme
o geldiği zaman sen gitmiş olacaksın
--spoiler--
büyük insanların, büyük acılara şikayetsiz katlanması gibi; metin ve vakur bir edayla omuzlan bu hali...
sitem etme...
yüreğinin işlevini keşfediyorsun...
misal;
bir çay demle, şen şakrak çocuk cıvıltılarının pencerenden içeri dolduğu dingin bir günün ikindi vaktinde...
salonlardan, piyasalardan ve sanat sevicilerden alıkoyduğun ayacıklarını uzatıver...
alnını, gün ışıklarının düştüğü bir noktada sabitle...
yaşanılanları, sevgisi ve hüznünü mazinin ve ve tüm bunların varacağı nihayet ihtimallerini düşün...
gözlerin falan dolarsa, toz kaçtı bayalığına düşmeden ve hatta gözlerini silmek ihtiyacı bile hissetmeden sal gönlünün demini atmosfere...
ve
ürkme ruhunun fısıltılarından...
fark edeceksin ki, bir alem var...
görünenden daha gerçek, yaşanılandan daha anlamlı...
belki teninde bir dokunuş hissetmeyeceksin; lakin tenindeki ürpertiyi iliklerine kadar hissedeceksin...
dilinin ya da kaleminin somutlaştıracağı bir silüet belirmeyecek belki gözbebeklerinde; lakin yanlız olmadığını, kalabalıklar arasındaki yalnızlığından çok daha anlamlı ve gerçek bir kalabalığın ortasında olduğuna dair yüreğinin en derininden kopan yeminler edebileceksin...
sitem etme güzelim...
yüreğinin işlevini keşfediyorsun...