hayatım boyunca fotoğrafçı olmak istedim. güzel fotoğraflar çekmek, renklerle, ışıkla oynamak istedim.
fakat hayatım boyunca çektiğim fotoğraflardan çok, alt metni etkiledi insanları. o zaman anladım ki olay benim parmağımla
deklanşör arasında değildi. resim yapmayı da isterdim, "x resmi" mesela. ona da yeteneğim olmadığını anladım.
iyisi mi ben size anlatayım mutsuzluğun resmini, alt metin olarak.
eylül ayıydı . hava hafif serin biraz da yağmur var. ama izmir'de o havayı bilen bilir. üç gün kavurucu güneşten sonra gelen yağmur.
aldınız kokuyu siz de, haksız mıyım ? öyle kapkara buhran değil de, insanı garip duygulara zerk eden bir yağmur var o gün.
türkiye'nin çeşitli şehirlerini gezdim, hiç yakalayamadım bu havayı, hiçbirinde.
yaklaş, üç yıl ağzıma sürmediğim içkiye merhaba demek üzereyim.
içki içmiyorum ya, ne en yakın arkadaşlarımla görüşüyorum ne sevgilim ne başkası. hayat o ara tek benim için.
çünkü çıksam, tekrar içicem. ara sıra basan depresyon nöbetlerini de sigara ve kahveyle geçiştirmekteyim.
sayfalarca yazıyorum içimi kusmak için. kusuyorum, okudukça kendi pisliğimde nefessiz kalıyorum.
sessiz çığlıklar basıyorum, avazım çıktığınca. ne bir eski sevgili özlemi, ne aile sevgisi. en ufak bir duygu yok içimde.
yalnızlık o kadar koymuyor normal insanlara olduğu gibi. duygusuz herifin tekiyim.
yıllarca hayalini kurduğum şey. sahil kenarında küçük bir ev, iki ufak köpek. sıkıcı monoton bir iş.
ve en önemlisi her akşam eve geldiğimde bardağıma doldurabileceğim iki duble rakı. yanına iki dilim beyaz peynir.
hayatın akışı, istediğim şey bu.
bu düşüncelerle boğuşurken geliyor telefon, annemden. acilen eve gelmemi söylüyor. sesi çok kötü.
bense çatı katımda kağıtlarla boğuşmakta. içten içe sinirleniyorum ona. bi de bu çıktı başımıza diye.
dedim ya sevgi besleyemiyorum kimseye. gidiyorum eve. ev kalabalık ağzına kadar. ağlaşan insanlar, feryat figan herkes.
kimseye bir şey soramıyorum. bi süre olduğum gibi kalıyorum koltukta. sarılanlar "ah oğlum" çekenler.
sonraları farkediyorum babam yok aralarında. yavaş yavaş kafama dank ediyor ama yani hala bir titreşim yok içimde.
"x den doğma y den olma" olayında "y" nesnesi, ki babam olur kendisi. onu kaybetmişiz. işte olay benim için o kadar basit.
"x den doğma y den olma". siz babanızı kaybediyosunuz, ben "y" yi. asıl komik olan, sizin için "mutsuzluğun fotoğrafı" ;
o an o koltuğa apışıp kalmış, saçı sakala karışmış, ne yapabileceğini bilmeyen adam, değil mi ?
işte değil. benim mutsuzluk fotoğrafım o an o adam değil. ben de normal insanlar gibi başıma kötü bir şey geldiğini kabullendim o gece. dedim ki insanlar n'apar bu durumda. en yakınlarına sarılanlar, ağlaşanlar dert yananlar. ben gidiyorum o gece, en yakın meyhaneye tek başıma. bi otuzbeşlik söylüyorum kendime. patlıcan, biber ekşileme. biraz haydari, biraz pancar mezesi.
iki dilim de peynir. bakıyorum ki artık rakı o eski tadı vermiyor bana. ki otuzbeşliği de bitiremiyorum. bakıyorum aynaya,
nefret edemiyorum kendimden. o gün babamı kaybediyorum, ama benim derdim çok farklı. aslında derdim, derdim yok gibi.
dışardan bakınca bana böyle uzaktan, o zaman görüyorum o fotoğrafı. fakat değiştirmek adına ne bir girişimim var
ne de niyetim. öyle ki, hatırlamıyorum bile tarihini. eylül ayıydı.
Bundan bir sene önce çektiğim fotoğraftır. Dün gece telefonumdaki fotoğraflarımın arasında fink atarken denk geldim kendisine. Son senenin bahar vizelerine çalışırken ev arkadaşımla birlikte her gün kütüphaneye gidiyorduk, işler de karışıktı parasızlık falan, memleketten gelen fena haberler filan, son sınıf olmanın dayanılmaz stresi falan filan felan. Bir de arkadaşla küslük girmişti aramıza o sıra. Her gün dip dibeyiz diye olmuştu herhalde, birbirimizin suratına bakmıyorduk ama birbirimizi yalnız bırakmamak için caymıyorduk da her gün kalkıp kütüphaneye gelmekten.
işte o rezil günlerden birinde yüzümüzden düşen bin parçayla, normalde gelişiyle beni sevindirmesine rağmen o gün midemi bulandırarak yaklaşan yağmurun kararttığı gökyüzünü izleyip paramızın yettiği tek yemek olan bir kase çorbaya ekmek banarak doymaya çalışırken çekmiştim bu fotoğrafı. Gece denk gelince yine hissettim o andaki pis iç sıkıntısını, çöreklendi kaldı sonra da. tüm günümü zehretti fotoğraf. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1663419/+