insanların en doğal tepkilerinden birisidir kaçmak, uzaklaşmak duygusu. mutsuzluk gibi bir ruh çamurundan niye kaçılmasın, koşa koşa kaçar insan. artık kaçarken neye çarpar, neyi devirir, kimleri kırar, kendine ne zararlar verir orasını biz bilemeyiz.
sakin olmak, mutsuzluğu da sırtımıza yükleyip, yola öyle devam etmek işe yarayabilir. *
kendini kandırmaktır. doğasında var olanı inkar etmek, dolayısıyla daha da mutsuz günlere doğru yelken açmaktır. "öyle yaparsam şöyle olur, böyle yaparsam o olur, ya yanlış anlaşılırsam? ya yalnız kalırsam? yok yok öyle olmaz..sonu hüsran sonu mutsuzluk ıdı bıdı bık bık" şeklinde iç sesle kendini gösteren eylemdir. yapmak isteyip de bunları ertelemek belki de aksini icra etmektir ki bu da pişmanlık olarak geri dönecektir kişiye.
kişiler yaptıklarından çok yapmadıklarından dolayı pişman olurlar.
hayata devam etmek için gereklidir. mutsuzluk acı ve güvensizlik, mutluluk moral ve özgüven getirir. mutluluğu seçen insan her daim moralini yüksek tutar, canavar hayat karşısında dik durmayı sürdürür.
lükstür. öyle herkesin sahip olamadığından bir lüks.
hayat biz planlar kurarken başımızdan geçenlerdir demiş biri ya, mutsuzluktan da kaçışın planı pek tutmuyor.
ufak şeylerden tatmin olmayı öğrenmeliymiş insan...
kendisini mutsuz kılacak gerçeklerden kurtulmaya çalışan insan başka başka sayfalar açmak, hayatlar yaratmak eğilimindedir. sonu kişilik bölünmesine kadar gidebilir. bir hastalık olarak adlandırılsa da bence bünyenin yarattığı çok makul bir çözümdür.