Şimdilerde anladım ki bir insanı ya da varlığı aslında mutsuz eden ihtirasları imiş.ihtiraslarından vazgeçemeyen asla mutluluk ve iyilik kavramlarını bilmez. ihtiraslı tutkulu olan bir insan değil bu gezegende başka bir gezegene bile mutlu olmaz! Çünkü ihtiras anlık mutlu eder. insan ihtiraslarından kurtulunca mutlu oluyor. Ancak bu sefer aşık olamaz bir daha.
tüm bedenimi sarmış vaziyette. ilginçtir, kolay kolay kendimi mutsuz hissetmem ama bu gece mutsuzum. kimliksiz dahi hissediyorum. bu gece, çokça zaman sonra gözümden yaş süzüldü. öküz altında buzağı aramadım halbuki, o öküz geldi içime oturdu. ya olduğum yerde kalayım ya da kaybolup bütün anılarımı unutacağım bir yere gideyim. omuzlarım ilk defa yoruldu sanki.
bu dünya ait gerçek duygu. bizi baştan ayağa saran duygu.
mutsuzuz. hepimiz mutsuzuz. herkesin nedeni farklı, sonuç aynı: mutsuzuz.
"mutlu musun?" dünyanın en saçma sorusu. neden "mutsuz musun?" diye sormazlar ki...
"mutlu musun?" evet der, geçiştirirsin. zaten karşıdaki de evet demen için sormuştur. kendi mutsuzken senin mutluluğunla neden ilgilensin? evet, evet mutluyum. hadi kendi mutsuzluklarımıza dönelim bir an önce.
"mutsuz musun?" evet, mutsuzum. ama yalnız değilim, sen de mutsuzsun. hadi, gözlerine yansımayan o sahte tebessümü bir kenara bırak şimdi. hiç gerek yok.
gerçekler güzel. zor ama güzel. yalnız ve mutsuzuz. gerçek bu.
yanımızda teselli için birkaç kişi var. kısa süreliğine yalnızlığımızı dağıtan.
anlık mutluluklarımız var. sonraları bizi daha da mutsuz eden.
genelde mutsuz insanlar ya ortamını degiştirir ya da yeni birşeyler satın alır.
malum havalar soğuk.merkezden uzaksanız mecbur internetten bişeyler satın alıyoruz.bende yeni bişeler alayım dedim.indirimden birşey yakalayıp siparişimi verdim.kısa bir süreliğine mutlu da oldum siparisim onaylanınca.kargo süreci başladı.bi de kargo takip numarası verdiler kargo nerde kontrol edebilelim diye.aradan bikaç gün geçti.kargo geciktikçe üzerimde gereksiz bir stres oluşmaya başladı.sanki kargonun gecikmesi benim suçum gibi.kendimi huzursuz etmeye başladım.amk nerden aldım onu diye kendi.bi de ürünü inceledikçe daha ürünü görmeden begenmemeye başladım.gelince bir köşeye fırlatıcam galiba.biraz mutlu olurum diye aldığım bir ürün neden beni işin sonunda beni mutsuz etmeye başladı.gereksiz şeyleri kafaya takmaya başladım galiba ama şunu da bir kez daha anlamış oldum mutluluk içimizde.ne alırsam alayım hiç birşey degişmeyecek yine aynı ben olucam.
bu yüzden mutluluğu siz de içiniz de arayın.Küçük şeylere olduğundan fazla mana yüklemeyin.
bazen bencillik gibi gelir bana mutsuzluk. gerçekten mutsuz olunca ve bu mutsuzluğu hissettirmeye çalışınca, elinden biri tutsun, kaldırsın demek gibi gelir. aslında burada sıkıntı yok. kötü gününüzde yanınızda olan birilerini istersiniz. sorun şurada. bu mutsuzluğu gerçekten yaşamaya gereğiniz var mı. hani değer mi gibisinden. ki değse bile etrafınızda size destek çıkacak kaç kişi var. manevi olarak tabii ki. zaten tüm bunları düşündükten sonra mutsuzluğun saklı kalması daha iyi gibi geliyor bir anda. ve sonrasında o meşhur kalıbı ortaya çıkarıyor bünye. aslında en çok gülümseyenler, içinde en çok derdi tasayı taşıyanlardır diye.
Dibine kadar hissettiğim duygu. Yakın bir zamanda kadar mutsuz olmamayı mutlu olmak için yeterli buluyordum. Hatta mutsuzluk abartı bir duygu gibi geliyordu neredeyse. Ne oldu da herşey birbirine girdi anlamadım ama içinden çıkılmaz bir karmaşa var ruhumda. Bitsin istiyorum. Ne ne olacagiyla zerre ilgilenmiyorum Düşündüğüm ne varsa bitsin yeter ki.
Uzun zamandır bu kadar berbat hissetmemiştim.
bir zehirdir. hele bir de sevgisizlik ile birleşirse güçlü bir zehir haline geliyor. farkına bile varamiyorsunuz. sonra ise hayat enerjiniz sönüyor boktan durumlar yaşanıyor. kendimden biliyorum. zorlansam da atlattım. ve tavsiyem gerekirse savaşın.
Ne kimseyi görme, ne de konuşma, düşünme, dışarı çıkma, yerinden kımıldama isteği duyuyorsun. Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini, açık konuşacak olursak, yaşamayı bilmediğini, hiç bilmeyeceğini, şaşırmadan keşfediyorsun. ilerlemekten vazgeçtin, ama zaten ilerlemiyordun ki, yeniden yola çıkmıyorsun, vardın sen, daha uzağa gidip de ne yapacağını kestiremiyorsun.
Bir şeyler kırılıyordu, bir şeyler kırıldı. Kendini -nasıl demeli?- dayanıklı hissetmiyorsun artık: Sana bugüne kadar güç veren -öyle sanıyordun, öyle sanıyorsun-, yüreğini ısıtan şey, varoluş duygun, neredeyse önemli olduğun duygusu, dünyaya bağlanma, dünyada kalma duygusu eksikliğini hissettirmeye başlıyor.
Mutsuzluk üzerine atılmadı, üstüne çullanmadı; yavaşça sızdı, neredeyse tatlılıkla sokuldu. Büyük bir dikkatle yaşamına, hareketlerine, saatlerine, odana işledi, uzun süre gizli tutulmuş bir hakikat, reddedilmiş bir gerçeklik gibi; direşken ve sabırlı, incecik, zorlu mutsuzluk, tavandaki çatlakları, çatlak aynadaki yüzünün kırışıklarını, dizilmiş oyun kağıtlarını ele geçirip sahanlıktaki musluktan damlayan suyun içine girdi. -georges perec