bir de mutluluğun listesi vardır. mutluluk (ben bu satırlarda onu insanlaştırıcam) sırasıyla dünya üzerindeki herkese uğrar. tek aksilik, mutluluk uğradığında hayatta olmamaktır. o zaman da mutsuzluk koyarız alelacele durumun adını.
burada bekliyoruz. ama ya "mutluluğun uğranacaklar listesi"nde sona kaldıysak?
* Mutsuzluk insanin karşısına öylece cıkıverir hic beklenmedik bir anda. sevmezsin onu, o da seni cok sevmez belki ama öyle bir icine oturur ki. herşey'den yorulur insan ve artık zevkte alamaz en sevdiği şeylerden. herşey mutsuzlukla bağlanıverir. insanin sırtında taşıdığı kocaman ve ağır bir cantadır mutsuzluk.
artık hayal etmenin bile acı verdiği bir şeydir mutsuzluk. hani korku filmlerinde insanlar yorulmadan bir yaşama isteği ile kacarlar ya ölümden, işte o hissin yok olmasıdır, hayat beni alsın bu dünyadan, filmde sona ersin.
annenin çok acil paraya ihtiyacı olması, utana sıkıla tutunduğu tek dalı olan kızından istemesi, ancak kızının cebinde 10 liradan fazla parasının olmaması. o mutsuzluktan sonra sırf annem ister diye para biriktirir oldum.
kimi insanın bu mutsuz olarak belirtilen hali, mutlu denilen halinden daha çok mutlu olacağı durumdur.Misal, insan mutsuz olduğu konuyu net bir şekilde çözüp aynı hatayı ya da davranışı başka zaman yapmayıp, bir daha aynı konudan mutsuzluk yaşamayacağını bildiği zaman, o an ki mutsuzluğundan ziyade daha mutlu olduğu durumdur.
hayatın diğer bir gerçek yüzüdür. felaket can sıkar ne olduğunu anlayamadan içine alıverir seni hapseder. karanlık.. çabalarsın küçücük tırnaklarınla direnirsin bir umut.. umut mu? tanrım! ne saçmalıyorum ben. umut sadece işkenceyi uzatır diye biliyorum ben. şimdi yaşadığım ne işkence mi boşvermişlik mi? hangisi daha iyi hissettirecek beni? ya da.. bir şey hissedecek miyim? bilmiyorum. neden sürekli bağırıyorum. mutsuzluğumu ört pas etmek için mi? neden insanlara iyi davranmayı beceremiyorum sanki. ilerde yalnız kalacakmışım. zaten şuan da yalnız değil miyim? tabiki evet. ama bundan şikayetçi de değilim. bu 'benim'. yalnızlık adeta benim için var seviyorum onu, kalabalık olmak istemiyorum. ama.. mutsuz da olmak istemiyorum. kaç kez yaktım, kül ettim kendimi. ama yine de benim buradayım, oradayım, şuradayım. kül demişken sahi, Nietzsche derki: " kendi alevinle yakmaya hazır olmalısın kendini : kül olmadan nasıl yeniden doğabilirsin ki? "
beni şu sıra hiç yalnız bırakmayan mükemmel his.
güneş geldi sıcak oldu ama benim ruhum yenilenmedi benim mevsimim sonbaharmış. yaz ruhun tazelenmesi falandır ama içim çürüdü kokuştu resmen hatta.
biri gelse de çatsam diyorum ya da çevremdeki en değerli insanları bir anda silip atsam. olmadı ne var ne yok fırlatsam herşeyi. sorsalar somut bişey söyleyemem sadece mutsuzum diyebiliyorum.
hayatımdaki eksik insanlar, yanımda göremediklerim, özlediklerim beni hırçınlaştırıyor. ben sadece sarılmak istiyorum.
içimde bişeyleri kaybettim biliyorum hayatın kendisini yenilemesini bekliyorum, bekliyorum ama olmucak sanırım. ben yine mutsuzluk..